SON DAKİKA
AK Parti Eğil Belediye Başkan…
Siirt Vakfı Diyarbakır Şubesi'nden yüzlerce…
Asena’nın Ramazan’ın bereketiyle birleşen seçim…
Bedirhan Akyol’dan Polis Emeklileri Yardımlaşma…
15 Temmuz…Müthiş yorucu bir günün ardından saat 22.15 sularında eve gitmek üzere yola koyulmuştum ki telefonum çaldı. Arayan biricik kızım dı ve titrek bir sesle ‘baba askeri darbe oldu nerdesin ne olur çabuk eve gel’ sözlerine cevaben ‘kızım şaka mı bu ne darbesi kim cesaret edebilir buna yavrum sen kendini üzme böyle saçma şeylerle yok öyle bir şey kızım bak ben dışarıdayım halen ve günlük yaşam devam ediyor hem böyle bir olaya kalkışanın sonu mutlak suretle idam olur.’ sözlerini sarf ederek telefonu kapamıştım. Ama elim yüreğimde ‘acaba, neden, nasıl, kim’ sorularını da kendime sormadan geçemiyordum. Direksiyon koltuğunda otururken bile hemen telefona sarılıp son dakika haberlerine baktım… Aman Allah’ım… Ülkem tekrar 80 li yıllara götürülmek isteniyor ve bu olaydan istisnasız yine en büyük zararı o dönemlerde olduğu gibi yine bu kadim kentimiz görecekti. Hemen biraz süratlenip eve doğru yol aldım ve daha üzerimi değişmeden televizyon karşısına dikildim. Cunta medyası ve paralel destekli kanallar başta olmak üzere birçok haber kanalı felaket tellallığına başlamış bile. Birkaç dakikanın ardından Tüm ülkenin %52 oyu ile ilk defa halkın seçmiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanın CNN de telefonla görüntülü bağlantısında olayın ne kadar elim ve acil bir durum olduğunun bir kez daha farkına vardım. Cumhurbaşkanımızın ne kadar endişeli, ne kadar üzüntülü ve bir o kadar da kararlı bir şekilde bir kalkışma girişimi olduğunu ve halkı meydanlara çağırması (Bu iş en geç sabaha kadar bitecek) sözlerinin ardından birkaç araç gereç ile dışarıya fırladım. Caddeler gündelik yaşam çerçevesinden az buçuk uzaklaşmış sessizlik ve puslu havanın hâkimiyetindeydi. İlk durağım yıllardır kapısından içeri girmediğim ama gönlümün, vicdanımın ve reyimin her daim orda olduğu küskünler gurubundan sayıldığım Ak Parti Diyarbakır İl Başkanlığı oldu. Araç ile caddenin karşında epey durdum Kapıda polis panzerleri koruma düzeni almış bir vaziyetteydi ve ortalık inanılmaz derecede sakindi. O sırada telefonum yine çaldı ve kadim dostlarımızdan Behçet Aygün dü arayan. Bilgi alışverişinde bulunmak için aramıştı. Dışarıda olduğumu öğrenince gidip onu da almamı istedi ve gidip aldım da. Birlikte yine ilk durak olarak Ak Parti İl Başkanlığının önüne geldik. İçeriye girdiğimizde bizleri ilk karşılayan İl Başkan Yardımcısı Mehmet Ali DÜNDAR Bey ile İl Gençlik Kolları Başkanı Nurullah Seyda AKYILDIZ Bey ve oldu. Zamanın küskünlük zamanı olmadığı birlik ve beraberlik içerisinde olmamız gerektiği zaten o sıcak karşılamadan belliydi. Ve ortalık yavaş yavaş hareketlenmeye vatandaşlar toplanmaya başlamıştı ki Takdire şayan bir olay olarak gördüğüm ilk gelen gurupların başında Hüda Par il Başkanı ve peşinde onlarca partilisi tam tedbir Ak Parti önüne gelip birlik beraberlik mesajı vermeye başladılar. Buradan bir Ak Parti Gönüldaşı olarak onlara bir kez daha teşekkür ediyorum. Ortalık iyice kalabalıklaşmaya başlamıştı ve bizler şehrin başka yerlerini de görmek için Tekrar Araca binip şehir caddelerini meydanlarını arşınlamaya başladık. Tam 7. Kolordu Komutanlığının önüne geldiğimizde 4-5 polis zırhlı aracı ve küçük bir gurup vatandaş adeta ‘askere sokağa çıkma yasağı ilan etmiş’ gibi tam tekmil beklediklerini gördük. Bu durum beni çok etkiledi ve uzun yıllar sonra Polis ve Vatandaşın yan yana olduğunu görmenin gururunu yaşattı. Tekrar meydanlara döndük… Protesto amaçlı araçların kornaları, Ya Allah, Bismillah Allah’u Ekber nidaları ve Recep Tayyip Erdoğan Sloganları ile şehir inlemeye başladı. Boğazım düğümlenmiş gözlerim yaşarıyordu… Gururluydum… Çünkü birçok yandaş medyanın çok uzun zamandan beri hep terör, hep bölücü hep bağnazlıkla suçlayıp ülke basınında yer verdiği bu kadim memleketimde darbeye karşı, cuntaya karşı bölücülüğe karşı meydanlarda caddelerde sloganlar yükseliyor, korna sesleri ile birlikte halk sokaklara dökülüyordu. En güzeli kimsenin yüzünde maske yok, elinde Molotof ya da taş yok ve meydandakilerin tamamının elinde Türk bayrakları ve İslam bayrağı ile dilenden tekbirler yükseliyor, bu ülkenin seçmiş olduğu Cumhurbaşkanının ismini haykırıyordu. Hiç kimse meydanları savaş alanına çevirmiyor, ortalık yakılıp yıkılmıyor, kimsenin aracı yakılmıyordu. Oysaki birkaç yıl önce kendi ülkemde olmayan bir olay yüzünden kadim şehrim cehennem alanına çevrilmiş en başta benim şahsi aracım olmak üzere birçok vatandaşın araçları, işyerleri ve evleri yakılıp yıkılmıştı. Ne garip… İşin ilginç yanı da şu ki olayın patlak verdiği ilk gün hiç kimse gocunup kusura bakmasın ama meydanlarda ne farklı görüşteki siyasi partililer, nede STK lar yoktu. Hâlbuki bu dava sadece Ak Parti davası değil memleket davası, ümmet davası olduğunun bilincinde bile değildiler. Hâlbuki 12 Eylül olaylarını hatırlayanlar çok iyi bilirler darbenin ne olduğunu, kimlerin en çok zarar göreceğini… Bir başka ilginç nokta da o cehenneme çevirmek istedikleri 15 Temmuz gecesi ve akabinde ki bir iki gün ne hikmetse gezi olaylarında bir yerlerini yırtan bazı sanatçılar ve sözde kanaat önderleri(!) hep izleyici kaldı. Birkaç ağaç yerinden söküldü diye kendini paralayanlar, sinema salonu kapatıldı diye feryat figan edenler, güya özgürlük isteyenlerin otoriteye karşı milleti sokağa dökenler ne hikmetse birkaç saat içinde acımasızca onlarca insanın askeri araçlar ve silahlar ile katledilmesine sessiz kaldılar. Objektif düşünemeyenlerin böyle bir vahşet tablo karşısında bile sessiz kalmaları ne kadar acı. (Neymiş bu olayı kınamışlar mış… Sen kınama bildirisi yayınladın da onlarda kınandıkları için vah vah ettiler değimli, yemişim senin kınamanı be… ) Şimdi meydanlara bakıyorum da maskelenmiş cuntacılar, paralelci zerzevatlar ve özünü saklamak için meydanlara gelip te 5-10 dakikada sırf Bayrak altında selfi çekip kameralara görünmek için paralanan Feto cu bukalemunlar bile artık kendini ele verebiliyor… Hâlbuki olayların cereyan ettiği ilk dakikadan bu güne ‘Reis Bitti Demeden Bitmeyecek’ diye haykıran asıl bu dava sahiplerinden Sevgili Alaattin Parlak ve ekip arkadaşları, Uğur Apaydın, Atilla Kaymaz, Mehmet Ali Kırsaçlı, Ahmet Büyükburç, Muhammet Beybur, Ahmet Ay, Ak Parti İl ve ilçe Yöneticileri, İsmini yazamadığım birçok Kurum kuruluş Müdürleri, Emniyet Mensupları, kamu personelleri, bazı gazeteciler ve biz gönüldaşlar olarak her an meydanlardayız. Hatta Okçular tepemiz bile var. Biz Birlikte varız ve Birlikte Güçlüyüz. Unutulmasın ki Suça karışmış her kim olursa olsun onlara buradan değer verdiğim bir büyüğümün sözü ile seslenmek istiyorum. Biliniz ki ‘Devlet tavşanı Kağnı arabası ile de olsa yakalar.’ Siz hiç merak etmeyin er ya da geç yüzünüzün maskesi düşecek. Ve yine unutulmasın ki bu Feto zerzevatının yada bir başka terör örgütünün darbe planı başarı ile sonuçlanmadıysa ‘Sefer dik buran bir liderin ve İnanan Milletin Zafer ise Allah’ın dır. Rabbim birlik ve beraberliğimizi daim eylesin. Rabbim bu milleti Devletsiz bırakmasın. Rabbim bu Millete bir daha böyle acılar yaşatmasın. Selam ve Dua ile Hamit CANSEVEN
Yükleniyor...
|