SON DAKİKA
Diyarbakır Selahattin Eyyubi Devlet Hastanesi’nde…
Fırat başkan ilk sözünü tuttu:…
İş İnsanı Saffet Çerçi’den Mübarek…
Diyarbakır bir değerini kaybetti! İhsan…
CHP Kongresi: Demokrasi ve Kürt Sorunu Açısından Fare Doğurdu…CHP’nin, parti dışında, “Çatı Aday” konsepti çerçevesinde, cumhurbaşkanı adayını, İslam geleneğinden gelen birinden tespit etmesinden sonra, parti içinde Kemalist ve ulusalcı kanadın -ki diğer kanadın da onlardan büyük farkı yok. Sadece günlük siyasetteki tanımlamayı kullanımı oluyorum- adaya karşı muhalefeti ortaya çıktı. CHP içindeki bu muhalefet, basına ve kamuoyuna da keskin boyutlarıyla yansıdı. Bu nedenle, Kemalist ve ulusalcıların, CHP’nin cumhurbaşkanı adayına oy vermeyeceği de anlaşıldı. Buna karşılık parti genel başkanı; Dersimliliğini, aleviliğini, Kürtlüğünü açıkça savunamayan Kemal Kılıçdaroğlu, demokratik siyaset kültürü dışındaki bir tanımlamayla, muhalefet kanadını hem tehdit etti ve hem de hakaret etti. Muhalefet edenlerin “tıpış tıpış” sandık başına gideceklerini açıkladı. Ama bilinen bir şey var ki, Kemalistler ve ulusalcılar bu tehdite teslim olmadılar. CHP’nin cumhurbaşkanı adayına oy vermediler. Kemal Kılıçdaroğlu da söylediği sözle kaldı ve sözünü yalamak zorunda kaldı. Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonuçları, “Çatı Adayının” ve elbette onu destekleyen partilerden CHP ve MHP başta olmak üzere, bütün partilerin yenilgisini getirdi. Recep T. Erdoğan ilk turda yüzde 52 oyla cumhurbaşkanı seçildi. Cumhurbaşkanlığı seçiminin bu sonucu, CHP içindeki tartışmaları daha da keskin noktaya taşıdı. Seçimden sonra, parti içindeki muhalefet, basın karşısındaki açıklamalarıyla muhalefetlerini daha ileri bir düzeye çıkardılar. Kemalist ve ulusalcı muhalefet, zaman geçirmeden olağanüstü kongre talebinde bulundu. Bu kongrede, Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı Mecliste CHP’nin en sevimsiz ve tepkici, Kürt karşıtı milletvekili Muharrem İnce’nin, genel başkan adayı olacağı, sağa sola bükme olmadan açıklandı. Muhalefetin bu talebi, parti yönetimi tarafından “olumlu” karşılandı. Bu olumlu yanıt, sorunları sosyal demokrasi çerçevesinde tartıştırarak çözüme kavuşturmak için değil, muhalefete ders vermek ve yeniden mevcut statüye dayanarak güven oyu almak içindi. Kongre sonuçlarına bakıldığı zaman da, amacın bu olduğu açığa çıtı. ***** Parti içindeki muhalefetin bu keskinliği karşısında Kemal Kılıçdaroğlu’nun ezberi bozuldu. Cumhurbaşkanlığı seçiminde sosyal demokrat bir parti genel başkanına yakışmayan “tıpış tıpış sandığa gideceksiniz” literatürüne, muhalefeti hedef göstererek “kongrede masaya elimi vuracağım” dedi. Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamasını dinleyen Avrupa ve dünya sosyal demokrat parti genel başkanlarının ve yöneticilerinin, bu açıklamayı nasıl hayretle karşıladıklarını bilmek için, müneccim olmaya gerek yok. Ayrıca bu açıklamalar, CHP’nin sosyal demokrat bir parti olmasını bir tarafa bırakalım, asgari insani değerlerle ilişkisinin tartışmalı olduğunu gösterdi. Kemal Kılıçdaroğlu’nun, olağanüstü kongre aşamasında islamcı gelenekten gelen Prof. Dr. Mehmet Bekâroğlu’nu partiye çağırması ve onun da bu talebi olumlu karşılaması, Kemal Kılıçdaroğlu’nun muhalefete rest çekmesinin ve eski siyasetini devam ettireceğinin bir önemli göstergesiydi. ***** CHP, kemalist, elitist ve statükocu bir parti. Üniter, elitik, otoriter faşist, sömürgeci devletin kurucusu bir parti. Kürdistan’ı sömürgeleştiren, Kürt ulusunun bütün ulusal haklarını, karşılıklı söz vermelere rağmen gasp eden; Kürt ulusal ayaklanmalarını katliamla bastıran, Kürtleri Türkleştirmek isteyen partidir. Türkiye’de 1946’da çok partili sisteme geçildikten sonra da kurulan tüm partiler, bu yapıyı olduğu gibi sürdürdüler, sadece günlük ve içte farklı politikalar izlemeye çalıştılar. CHP, devleti kurduktan sonra da, hiçbir iç muhalefete müsaade etmedi. Muhalefeti kanla ve despotik bir yaklaşımla bastırdı. Bu nedenle, son yıllarda partinin yapısında, güncel koşullara, iç ve dış gelişmelere bağlı olarak yapılmak istenen değişikliklerin hiç biri, yapısal ve köklü değişiklikler olmadı. Bu küçük değişiklikler, CHP yapısında ana bir değişim sağlamadı. Bu nedenle, partinin kendisini “demokratik sol”, “sosyal demokrat” parti olarak tanımlaması da, şekilden öteye geçemedi. CHP, hiçbir zaman halkın partisi olmadı ve “halkların partisi” hiç olamadı. Aynı zaman da demokrat ve sosyal demokrat bir parti de olamadı. Bundan böyle de CHP’nin yapısında hiçbir değişiklik olamaz. Bu nedenle eskisi gibi kalmalı. Kendisi gibi davranmalı!! CHP başkası gibi davrandığı zaman da gülünç oluyor. Yerel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde vitrin değişikliğine gitmek istemesi, İslami gelenekten gelen “muhafaza demokratları”, “idişleşmiş Kürtleri” partilerine almaları, CHP’nin değişimine yol açamaz. CHP, bu sevdadan vazgeçmeli. Bundan dolayı da, muhalefetin tutumu sosyolojik gerçekliklere ve tarihselliği daha uygun. CHP, Kemalist bir parti. Kemalist bir parti olarak kalmalı ve ona göre davranmalı. Bu durumda, halkın çoğunluğunun desteğini alması olanaklı olmazsa da, kendisi gibi davranması ve temsil ettiği elitin çıkarlarını savunması, daha fazla toplumsal yarar sağlayacak. Gerçek anlamda demokrasiye ve demokratik çoğulculuğa da katkıda bulunabilecektir. ***** CHP Olağanüstü Kongresinde, demokrasi ve Kürtlerle ilgili önemli açılımların olacağı söylendi. Kamuoyu büyük bir beklentiye sürüklendi. Ama sonuç olarak her iki konuda da, önemli bir açılım olmadı: “Dağ fare doğurdu.” CHP Olağanüstü Kongresinde, başkan adaylarının yan yana oturması, her iki adayın da kendi düşüncelerini istediği gibi açıklamaları, kongrede kavga çıkmaması bir gelişme olarak kaydedilebilir.
Yükleniyor...
|