SON DAKİKA
Diyarbakır Selahattin Eyyubi Devlet Hastanesi’nde…
Fırat başkan ilk sözünü tuttu:…
İş İnsanı Saffet Çerçi’den Mübarek…
Diyarbakır bir değerini kaybetti! İhsan…
HDP Din İstismarı, Filistinlilere Devlet ve Kürtlere Sömürge Olma Hakkı (!!)Türkiye’de “Kutlu Doğum Haftası”, Nur Cemaati’nin girişi ile Türkiye Diyanet Vakfı tarafından 1989 yılında başlatıldı. Bu etkinlik, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından da desteklendi. Böylece bu haftaya resmiyet kazandırıldı. Bu haftada Muhammed’in anlatılması amaçlanmaktadır. Bu etkinlik son yıllarda 14-40 Nisan tarihleri arasında yapılmaktadır. AK Parti’nin Hükümet olmasıyla birlikte bu etkinlik genişledi ve büyük katılımlarla yapıldı. “Kutlu Doğum Günü” resmi bir etkinlik olmak ötesinde, değişik İslami örgüt ve sivil toplum kuruluşları tarafından da geniş katılımlarla kutlandı. Resmi kutlamalar dışında İslami Örgütleri, en geniş katılımla Diyarbakır’da yaptılar. Geçen yıllardaki bir kutlamaya 500.000 kişinin katıldığı resmi kayıtlara geçti. İslami Örgütlerin bu yıl Diyarbakır’da yaptıkları kutlama oldukça kitlesel bir etkinlik konumundaydı. İslami örgütlerin, Muhammed’in doğum gününü kutlamaları kadar doğal bir şey olamaz. Bu kutlama sırasından İslamcı örgütlerden istenecek şey, dini siyasete alet etmemeleri, dini teokratik ve otoriter egemenlik rejimlerinin hizmetine sokmamaları, bu egemenlik rejimlerinin oluşmasını hedeflememeleri. Bunun yanında, demokrasilerde her herkesin, her siyasi parti ve sivil toplum örgütlerin bireylerin ve toplulukların bütün hak ve özgürlüklerine saygı duyması ve onları koruması gerekir. Bu özgürlüklerden biri de inanç özgürlüğüdür. Bütün dini ve mezhebi grupların inanç özgürlüğüne sahip çıkmak demokratik ve insani bir görevdir. Bu nedenle, Kemalist Devletin bütün hak ve özgürlüklerde olduğu gibi inanç özgürlüğünde de baskıcı, despotik olduğu; bu alanda demokratik olmayan oluşumlara, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kurumlaşmaya yol açtığı da bir gerçek. Bu kurumun ortadan kaldırılmasını istemek, ya da bu kurumun eşitlikçi, adaletli, demokratik bir şekilde değiştirip yeniden yapılandırılması, inanç özgürlüğüne saygı ve korumanın bir gereğidir. Bu konuda her kuruluş ve kişinin de talep sahibi olması gerekir. Ama sol ve laik bir partinin kendisini İslamcı örgütlerin yerine koyarak, “Kutlu Doğum Gününü” kutlaması inanç özgürlüğünü savunmak anlamına gelmez. Din istismarı anlamına gelir. İnanç özgürlüğünün korunması ve savunulması anlamına gelmez. PKK/HDP de son iki yıldır, “Kutlu Doğum Günü” kutlamaları, inanç özgürlüğünü savunmak ve korumak anlamına gelmez. Din istismarı ve inanç özgürlüğü konusunda var olan yapısallığın ve sorunlu durumun devamı anlamına gelir. PKK/HDP’nin, Kemalist elitin Osmanlı İmparatorluğundaki iktidarı yıkmak ve egemenlik sisitemlerini oluşturmak için için dini, bir enstrüman olarak kullanması taktiğini benimsemesinden ileri gelmektedir. Oldukça tehlikeli, teokratik yapılanmaların ekmeğine yağ süren bir anlayıştır. Siyasi dürüstlükle bir alakası da yoktur. Dinin egemenlik alanının genişletilmesi için araç olarak kullanılmasıdır. ***** Seçim günleri yaklaşırken ilk önce AK Parti, arkasından CHP ve onun da arkasından HDP “Seçim Beyannamelerini” açıkladılar. Seçimden sonra hangi talepleri karşılayacaklarını ifade ettiler. HDP, seçim beyannamesi sol ve Kemalist anlayışın sentezini ifade ediyor. Barajı aşsa bile iktidar olamayacağını bile-bile bir iktidar beyannamesi hazırlamış. Bu bağlamda hiç gerçekçi ve güncel değil. HDP, programındaki taleplerine, yeni koşullara göre tespit ettikleri talepleri ekleyerek bir seçim beyannamesi hazırlamış durumda. Bütün partiler gibi, HDP’nin “Seçim Beyannamesinde” dile getirilen talepler, AK Parti ve CHP’de olduğu gibi parti karakteriyle uyumlu talepler değil. Özellikle demokrasi konusunda hepsi sorunlu ve demokrasiyi hayat tarzı ve bir siyasal sistem ve rejim olarak benimsemiş partiler değiller. HDP, eşbaşkanlık sistemini uygularken, alttan da bu sistemin Öcalan’a uygulanmayıcığını propaganda ederek, nasıl demokrasiyi istemediğini, otoriter ve totaliter bir sistemden yana olduklarını ortaya koyuyorlar. Bundan soyut olarak HDP’nin seçim beyannamesindeki önermelere bakarsak, demokratik bir ülkede olması gereken doğal taleplerdir. Demokrat partiler tarafından uygulanabilir taleplerdir. Oysa HDP’nin kendisi demokrat değil, PKK’nın bir aparatı olarak Kürdistan’da tekçi sistemin savunulmasına çanak tutmaktadır. HDP seçim beyannamesinde, Kemalist sömürgeci devletin değiştirilmesi için köklü önermeler de bulunmuyor. “Demokratik özerklik” denilen tarifi zor, PKK’ya ait çok özgün önermenin ötesinde federal önerme yapmak için bir devlette çok ulusun yaşaması da gerekmiyor. Almanya’da tek ulus olmasına rağmen sistem federal, rejim de demokrattır. Bu nedenle HDP’nin “demokratik özerklik” önermesi Kemalist sömürgeci devleti değiştirmek için bir önerme değildir. Zaten “demokratik ulus” ve “demokratik cumhuriyet” tezleriyle işleri hatları da olmayan bir devlet demokratikleşmesinden bahsediyorlar. Bu önerme, Kürtlerin, Türklerin, diğer etnik toplulukların devletini yapılandırmaz. Bunun için elverişli devlet, en azından federal devlettir. HDP, PKK’NIN APARATI OLARAK: SEÇİM BEYANNAMESİNDE FİLİSTİN VE KIBRIS TÜRKLERİ İÇİN DEVLETİ SAVUNUYOR. KÜRTLERİN DEVLET OLMASINA DA KARŞIDIR.
Kürtlerle ilgili olarak temel talepler yok. Kürtçe eğitim ve öğretim bile savunulmuyor.. HDP’nin en dikkat çeken önermeleri, dış politika alanında yaptığı önermelerdir. HDP, iç sorunlarla ve seçimle de ilgili olmadığı halde sadece birilerine mesaj vermek için gündeme getirdiği konulardır. HDP, “başta Ortadoğu olmak üzere, tüm dünya halklarının kendi siyasi geleceklerini özgürce belirlemeleri ve halkların kendi kendilerini yönetecekleri demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir yönetim anlayışını geliştirmeleri ve uygulamaları için çalışacak” demekte. Bilindiği gibi halkların kendi kendilerini yönetecekleri örgütlenmeler ve mekanizmalar; federal, bağımsız ve konfederal devletlerdir. HDP bunun gereği olarak da Filistinlilere devlet istiyor. Ama Kürdistan devlet önermiyor. Filistinlilerin devlet kurma hakkını savunurken, Kürtlerin devlet olmasını öneren ve Kürtlerin devletleşmesine destek olan İsrail’e de düşmanlık yapmayı ihmal etmiyor ve şu önermeyi yapıyor. “İsrail hükümetlerinin katliamcı, işgalci politikalarına karşı duracak. Filistin'in işgaline son verilmesine ve Filistin halkının kendi siyasi geleceğini belirlemesine imkân sağlayacak bağımsız devlet kurma hakkının tanınması için gerekli desteği verecek, uygulanan baskı ve zulme karşı Filistin halkının yanında olmaya devam edecek.” Bunun yanında, “Ortadoğu'da emperyalistler tarafından çizilmiş yapay sınırlarla kendini bağlamayacak, halklar arasındaki ekonomik, sosyal ve kültürel bağların güçlendirilmesi için ve ilişkileri perdeleyen bürokratik engellerin ortadan kaldırılması için çalışacağını” söylüyor. Ama Kürdistan’ın bölünmüşlüğünü savunuyor. Kürdistan’ın suni sınırlarının öncelikle Kürdistan’ın ve Kürt milletinin birliğinden, devletleşmesinden geçtiğini görmek istemiyor, inkâr ediyor. Ayrıca, “Kıbrıslı Türk ve Rum halklarının Ada'nın bölünmüşlüğüne son vermek için ortaya koydukları çözüm önerilerini ve çabalarını” desteklemekten geri durmuyor. Kıbrıs’ta da Türkleri yaptığı önerme, iki millet eşitliğine dayanan iki bölgeli federal sistem, olmazsa bağımsız ve konfederal devlettir. Yani HDP, Türklerin Kıbrıs’ta bu taleplerini destekliyor. Ama Kürtler için devlet istemiyor. HDP Beyannamesinde: Filistin, Azerbaycan, Karabağ, Kuzey Kıbrıs, Ermenistan net görüşler var. Filistin için bağımsız devlet isteniyor. Bu bağlamda, Kürtlerin devletleşmesini savunan İsrail, ABD ve müttefiklerine karşı savaş ilan ediyor. 1974’ten sonra Türk Devletinin işgali sonrasında Kıbrıs’ta Türklük adına Kürtlerden ve Türklerden oluşan topluluk için de iki bölgeli federal, bağımsız ve konfederal devleti savunuyor.
HDP, dışarıda başta Filistin olmak üzere, tüm Araplara, İran’a, Suriye’ye, statükocu olan ve demokrat olmayan uluslar arası müttefiklerine ve İsrail’e düşman olan tüm İslamcılara; içeride Kemalistlere, Solculara, İslamcılara, Filistin yandaşı Türk ırkçılarına ve şovenlere mesaj vermek için, bu konularla ilgili net görüşler sunuyor. Bununla barajı aşacağını zan ediyor.
Bütün milletlerin, kendi kendisini yönetme ve kaderini tayin etme hakkı vardır. Bu da federal, bağımsız ve konfederal devlet kapsamında olur. Bu nedenle Filistinlilerin devlet olma hakları var. Kürtlerin devlet olma hakları haydi-haydi var. Eğer devlet önceliği olacaksa bu da Kürtlerin hakkıdıdr. Çünkü Arapların 22 devleti var. HDP’nin mantığına göre de Filistin’in bir Arap Devletiyle birleşmesi gerekir.
HDP, Kürt ulusal çıkarlarını savunacaksa, Kürtlerin devlet olmasını Filistinlilerden önce istemelidir. Ama bunu yapmıyor.
PKK/HDP, Güney Kürdistan’daki devletleşmeyi: 2. İsrail ve ilkel milliyetçi bir olgu olarak değerlendiriyor. Bundan dolayı Kürdistan’ın Güneyi’nin devletleşmesinden beyannamede bahsetmiyor. Bu yaklaşımı, Duran Kalkan’ın son dönemdeki açıklamalarıyla da bir örtüşme gayretini gösteriyor.
Kürtçe eğitim-öğretim Kürtlerin devleşmesine yol açan bir tarihi vakıadır. Aynı zamanda Kemalistleri ve solcuları de ürküten temel bir konudur. Bu nedenle de beyannamede bu konuda bir talepte bulunmuyor.
IŞİD'in Kürdistan’a saldırmasının nedeninin, Kürtlerin devletleşmesini engellemek olduğunu biliyor. Ayrıca Kürdistan’ın Güney-Batısındaki gelişmelerin federalizme ve devletleşmeye evrimleşebileceğini hesap ederek beyannamede konu etmiyor.
Bu temel nedenlerle birlikte, tüm Araplara, İran’a, Suriye’ye, statükocu olan ve demokrat olmayan uluslararası müttefiklerine ve İsrail’e düşman olan tüm İslamcılara; içeride Kemalistlere, Solculara, İslamcılara, Filistin yandaşı Türk ırkçılarına ve şovenlere mesaj vermek için beyannamede bu konularda herhangi bir talep ve bahis yok. Yükleniyor...
|