SON DAKİKA
Diyarbakır Selahattin Eyyubi Devlet Hastanesi’nde…
Fırat başkan ilk sözünü tuttu:…
İş İnsanı Saffet Çerçi’den Mübarek…
Diyarbakır bir değerini kaybetti! İhsan…
Katlimize vacip suçumuz
“... bilmezlikten değil, fıkaralıktan pasaporta ısınmamış içimiz budur katlimize sebep suçumuz, gayrı eşkiyaya çıkar adımız kaçakçıya soyguncuya hayına... “ (Ahmet Arif) Neden barışı bu kadar konuşuyoruz diye
“… bilmezlikten değil, fıkaralıktan pasaporta ısınmamış içimiz budur katlimize sebep suçumuz, gayrı eşkiyaya çıkar adımız kaçakçıya soyguncuya hayına… “ (Ahmet Arif)
Neden barışı bu kadar konuşuyoruz diye düşündüm… Basit tek bir sebep geldi aklıma: Özlem Sanki savaşa yoğrulan insan hamuru hayatın her alanında bunu yaşatma çalışıyor. Gerçi “insanlığa haksızlık mı ediyoruz” diye düşünmeden de edemiyorum ama bir çevreme bakınca kafam yanıldığımı anlıyorum. Savaşın dar mantığı “Güç-mülkiyet-çıkar” ilişkisi”ne hapsedilmiş durumda ve yüzyıllardır ülkeleri insanları yok etmekten başka bir şey yapmıyor. Büyük savaşların daha küçüğünü kendi içimizde yaşıyoruz aslında. Evet, şehirlerde, ilçelerde, kasabalarda ve köylerde küçük savaşların o dar mantığını yaşatıyoruz. İçine biraz inanç ayrılığı, biraz da ötekileştirmeyi katıp birbirimizi katlediyoruz. Şöyle bir düşününce arazi anlaşmazlıkları; küçük güç-mülkiyet savaşları değil midir? Ya da kadın cinayetleri de kadın üzerindeki güç-mülkiyet iddiasının bir dışa vurumu değil midir? Ya da kendi inancımıza ters herkesi düşman bellemiyor muyuz? “Katli vaciptir”e sığdırdığımız katliamlar yaşadığımızı ne çabuk unuttuk. “Faili meçhuller, satırlı infazların altındaki mantık neydi acaba?” diye düşündük mü? … İnsanoğlunun akıl tutulmasının dışa vurumudur savaşlar… İster mülkiyet-güç ilişkisi, ister farklı inançlara tahammülsüzlük ne derseniz deyin savaş kötüdür, acıdır, kandır, gözyaşıdır… İster din adına, ister herhangi bir ideoloji adına niçin olursa olsun savaşın yıkan, yok eden bir mantığını aşamıyoruz… … Devletler sınır tanımayan savaş alanlarında birbirilerini son teknolojik silahlarla katlederken; biz de küçük savaşlarımızı kendi içimizde yaşatıyoruz. Bir avuç toprak parçası için kadın-erkek-çocuk demeden akrabalarımızı, sokak ortasında emre itaat etmeyen kadınlarımızı katlediyoruz. Sonra bunlara karşı duruşlara bakıyorsunuz. Tam bir çelişki… Savaşa bile karşı duruşumuz inanç/ideoloji kargaşanın handikapında… Birinin ağladığına diğeri ağlamıyor. Suriye’ye, Mısır’a ağlayan gıyabında cenaze namazı kılanlar bir diğerine bakmıyor bile… Ne yaman çelişki değil mi? İşte budur bizi birbirine düşman eden. Ayrı inançlara, güç-mülkiyet ilişkisini katarak katlimize vacip suçu yaratmanın mazeretini yaratmanın acısını daha çok yaşayacağız.
Yükleniyor...
|