SON DAKİKA
Diyarbakır Selahattin Eyyubi Devlet Hastanesi’nde…
Fırat başkan ilk sözünü tuttu:…
İş İnsanı Saffet Çerçi’den Mübarek…
Diyarbakır bir değerini kaybetti! İhsan…
MALÂ-BUBÊ"Mala Bub" müstearını kullandığım için bazılarınız bunun ne anlama geldiğini merak edebilirler. 'Malabub' ya da 'Malabubê' bizim aşiretin adıdır. Kürtçe "Mal" Ev demektir. Ancak buradaki Mal, ev değil Aile anlamında kullanılmıştır."Bub" dedelerimizden birinin adıdır, Malabub: Bub Ailesi demektir. MALÂ-BUBÊ Malâbubê Aşireti Güneydoğu Anadolu, Irak ve Suriye başta olmak üzere bir çok bölgeye dağılmışlardır. Bu aileye mensup olanlara kürtçe “Mala Sin-u Seydoş” ya da “Ucaxê Sin-û Seydoş” derler. Zazaça ise "Ke Sin-u Seydoşi" denilmektedir. Malabube Aşireti günümüzde Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa, Batman, Bingöl, Erzurum, Ağrı, Bitlis, Adıyaman İlleri ile İlçelerinde yaşamaktadırlar. Kabileler ve aileler halinde Doğu ve Güneydoğudaki tüm aşiretlerin arasında bulunurlar. Bu aileler Seyit’dirler. Seyit, Hz. Muhammed’in Kızı Fatime’nin çocuklarından Hz. Hüseyin’in (Allah ondan razı olsun) soyundan gelenlere denir. Hz. Hasan’ın soyundan gelenlere de Şerif denilmektedir. Bunlar halk arasında büyük saygı görürler. Doğu ve Güneydoğuda Seyit soyuna dayanan birçok aşiret mevcuttur. Güneydoğuda yaşayan Şeyh, Şeyhanlı veya Şeyxi olarak tanınan bir çok aile bulunmaktadır. Çermik, Derik, Kızıltepe, Viranşehir, Siverek, Bozova, Birecik, Cizre ve Suruç ilçelerinde bir çok Şeyxi aileleri yaşamaktadır. Bunların çoğu Seyyit olup, Mala Bube Aşiretine mensupturlar. Mala Bubenin çoğu Sin, Seydoş, Dod, Mem ve bacıları Zine' nin soyundan gelmektedir. Diğer kardeşleri Kasım'ın Bub (2.) adında bir çocuğu olup zürriyeti bulunmamaktadır. Sin, Seydoş ve bacıları Zine Mardin’in Derik İlçesine bağlı Kümtere Köyünde, Kardeşleri Dod ise Koruği Köyü mıntıkasında bir tepenin üzerinde metfun olup, Türbeleri ziyaretçilerin akınına uğramaktadır. Seydoşun türbesinin yanında bir memba bulunmakta dır. Bu su ile zamanında yedi değirmen çalışmaktaydı. Şimdi ise önünde baraj yapılmıştır. Hz. Seydoş bazı zamanlarda bu suyunu tamamen keserek mucizevi bir şekilde bir süre sonra tekrar bırakmaktadır. Yüz yıllardır devam eden bu sırrını henüz çözen olmamıştır Sin, Seydoş, Dod, Kasım ve Mem hazretlerinin 1300’lü yıllarda bu bölgeye Bağdat’tan geldikleri sanılmaktadır. Bu zatlar, İslam dinini yaymak için mücadele etmişlerdir. Fakat daha sonra şehit düşmüşlerdir. Bacıları Zinê Hatun’un kabri Seydoş’un yanında bulunmaktadır. Dod’un mekanı Sin ve Seydoş'tan ayrı bir yerde Derik'in Koruği mıntıkasında yüksekçe bir tepenin üzerindede olup, başucunda iri bir ağaç bulunmaktadır. Bu ağacın tek kök üzerinde açılan iki kolu vardır. Bu kollardan biri palamut diğeri mazı dır. Malabube Aşireti, Sin'in dedesi Muhammed Mercan ( BUB) soyundan gelmektedir. 2. Bub’e Sin ve Seydoşun yeğenidir. Bir gün, Dönemin Halifesi tüm Şeyh ve Seyidleri imtihan etmek amacıyla sarayına çağırır. Sin ve Seydoş Halifenin davetine icabet etmek üzere yola çıkarken, o sırada koyunları otlatmakta olan yeğenleri Bubê’ye rastlarlar. Bubê; -“amca nereye gidiyorsunuz?” der. Sin ve Seydoş; Halifenin kendilerini imtihana çağırdığını söylerler. Bubê: -“amca beni de götürün” diyor fakat onlar: -“hayır sen gelirsen kim bu koyunlara bakar?” diyerek Bubê’nin isteğini red ederler. Sin ve Seydoş, bayağı bir yol aldıktan sonra arkalarından Bubê’nin geldiğini fark ederler: -“sana gelme demedik mi?” -“koyunları ne yaptın, kime teslim ettin?” deseler de, artık bir hayli yol alınmıştır. Bub’e: -“amcalarım!.. Ben Koyunları iki tane kurt’a teslim ettim. Bir koyunu yemeleri için onlara verdim. Diğerlerine zarar gelmeyecektir” diyerek söze devam eder: -“amca, biz oraya vardığımızda Halife size ne sorarsa; -“bizim öksüz yeğenimiz burada, o cevap versin” deyiniz. Sin ve Seydoş Bubê’nin boş olmadığını biliyorlar. Zaten çocuk yaşında ona; “Bol ve Güçlü” manasına gelen “Bubê Gürr” denilmektedir. Onlarda Bubê’yi kırmayarak isteğini kabul ederler. Neticede Halifenin yanına varırlar. Tüm Şeyhler, Seyitler birer birer Halifenin huzurunda kerametlerini göstermektedirler. Keramet gösteremeyen cezalandırılmaktadır. Sıra Sin ve Seydoş’a gelir. Halife sorar: -“şu anda benim oturduğum tahtın altında ne vardır?” der. Sin ve Seydoş’ tan kerametlerini göstermelerini bekler. Sin ve Seydoş yolda yeğenlerine verdikleri sözü tutarak; -“bizim yerimize şu öksüz yeğenimiz söylesin” derler. Halife kabul ederek Bubê’ye döner; -“ buyurun sen söyle” der. Hz.Bubê; -senin tahtının altında su dolu bir leğen ve içerisinde iki adet balık vardır. Biri senin balığın biri benim balığım. Senin balığın dişi benimki ise erkektir. Halil Rahman gölüne elimi batırıp çıkarırken, tırnağım balığımın gözüne battı bir gözü kör oldu” der. Halife, tahtının altından su dolu leğeni çıkardığında hayretler içinde kalır. Bubê’nin tüm söyledikleri doğruydu. Sin, Seydoş ve Bub imtihanları vermiş ve Halifeden icazet alarak geri dönmüşler. Bub, koyunlarının yanına vardığında, tembihlediği gibi kurtlar sadece bir koyunu yemiş diğerlerine hiç dokunmamışlardı. “Bubê Gürr”, Allah rızası için iki rekat namaz kıldıktan sonra kurtların insan olması için dua eder. Allahın izniyle o anda erkek kurt delikanlı bir genç ve dişi kurt güzel bir kız olur. Bunların nikahını kıyarak evlendirir. Bu kurtların soyundan gelenlere; “Şex Güri” (Şeyh Kurtlar) kabilesi denilmektedir. Şex Güri ailesi Kızıltepe ve Viranşehir mıntıkasında yaşamaktadırlar. Küçük Bub’un çocukları olmamıştır. Hatta hiç evlenmediği söylenir. Bub, sürekli ibadet ettiği mağarasına bir gün girmiş ve oradan çıktığını kimse görmemiştir. Ne zaman vefat ettiği bilinmeyen Bub’un mekanı Suriye'nin Kobani şehrinde dir Yükleniyor...
|