SON DAKİKA
Diyarbakır Selahattin Eyyubi Devlet Hastanesi’nde…
Fırat başkan ilk sözünü tuttu:…
İş İnsanı Saffet Çerçi’den Mübarek…
Diyarbakır bir değerini kaybetti! İhsan…
PKK, Devletle Antlaşmanın Rahatlığıyla Çocukları Dağa ÇıkarıyorPKK, Devletle Antlaşmanın Rahatlığıyla Çocukları Dağa Çıkarıyor / Köy Basıyor Adam Kaçırmak İstiyor / Kitlesel Erylemlerde Şiddet Kullanıyor / Şiddet Kullanma Yoluyla Siyaset Yapmayı Yasaklamak İstiyor / İşverenlerin Makinalarını yakıyor: Bütün Bunları Egemenlik Alanını Genişletmek, Kendi Otoriter, Despotik, Hegemonik Yapısını Kurumlaştırmak İçin Yapıyor …
Devlet, iki yıla yakın zamandır, “Çözüm Sürecini” ya da “Açılım Sürecini” ilerletmek için İmralı’da PKK lideri Öcalan’la görüşmeler başlattığını; Öcalan’la ilişkinin başlatılmasının nedeninin, “PKK’nın silahsızlandırılması olduğunu açıkça ifade etti. Bunun için de bir yol haritası belirledi. PKK’nın öncelikle silahlı güçlerini Kürdistan’ın Güneyine çekecek. Daha sonra da silahları bırakacak ve gömecek. Devletin PKK Lideri Öcalan’la başlattığı bu ilişkiler, Newroz 2013’te yeni bir merhaleye geldi. 2013 Newroz’unda PKK lideri Öcalan’la devletin hazırladığı ortak manifesto Diyarbakır’da okundu. O manifestoda, PKK Lideri Öcalan “silahlı mücadele döneminin kesinlikle son bulduğunu”, PKK’nın bundan böyle savunduklarını demokratik siyaset yoluyla talep edeceğini açıkladı. Ama ne yazık ki o günden sonra PKK Lideri Öcalan’ın söyledikleriyle PKK’nın yaptıkları bir uyuşma göstermedi. PKK, silahlarını terk etmeyi bırakalım bir tarafa, silahlı güçlerini artırmaya çalıştı. PKK’nın silahlı güçlerini artıracağı Öcalan’ın Milliyet’te yayınlanan gizli görüşme tutanaklarında açıklandı. O tutanaklara göre Öcalan, silahların terkedilmesinden değil, PKK silahlı güçlerinin 100.000 çıkarılacağını BDP yetkilileri kanalıyla Kandil’e iletiyordu. Aysel Tuğluk, PKK silahlı güçlerinin en az bir çeyrek asır (25 yıl) daha varlıklarını devam ettireceğini; Sırrı Süreyye Önder, Kürt Gençlerinin Kandil’de eğitileceklerini (Kandil’de üniversite olmadığına göre bu eğitimin silahlı eğtim olduğu açıktı) açıklıyorlardı. Devlet bu değerlendirmeleri görmezden geldi. PKK Çocukları ve gençleri dağa götürüyor… Bu nedenle, O tarihten sonra, PKK Kürdistan’ın değişik şehirlerinden, kasabalarından, köylerinden silahlı güçlerini artırmak için insan devşirdi. Silahlı güçlerinin sayısını, iki katına yakın bir sayıya çıkardı. Bunların önemli bir bölümünü de Kürdistan’ın Güney Batısına taşıdı. PKK’nın silah altına aldıklarının çoğunluğunun çocuk olduğu da, verilerle orta yere çıktı. Ama PKK’nın dağa götürdüğü ya da kaçırdığı çocukların sorunu yeni bir sorun değildi. Eski ve toplumsal kanamaya yol açan bir sorundu. Bu sorun, 23 Nisanda 2014 tarihinde PKK’ya bağlı gençlik örgütünün piknik hazırlama adı altında bir çalışmayla, bir bilgiye göre 15 ve bir bilgiye göre 25 çocuğun, PKK tarafından dağa kaçırılması, Mehmet Sinan Böçüm Ailesinin çocuklarının getirilmesi için oturma eylemi başlatmasıyla güncel bir sorun haline geldi.. Mehmet Sinan Böçüm’ün ailesinden sonra Hizan’da bir çocuğun ailesi daha kaymakamlık önünde oturma eylemi başlattı. Birkaç gündür Diyarbakır’da Büyük Şehir Belediyesi önünde Ali Karaşin, Halime Gündüz, Fırat Aydın Eren, Hatip Temel’in ailelerinin oturma eylemi başlamış durumda. Bu oturma eylemleri, sorunu, daha da genel ve toplumsal bir sorun haline getirdi ve gözlere batırdı. 1-Ali Karaşin, Halime Gündüz, Fırat Aydın Eren, Hatip Temel de PKK tarafından dağa götürülen dört çocuktur. Bunların yaşları 15’in altındadır. Çocuk Hakları Sözleşmesine göre çocuk kategorisindedirler. 2- Bu çocuklarımızın aileleri, çocuklarının PKK’dan alınması için: BDP Yetkililerine, Diyarbakır ve Mardin Büyük Şehir Belediye Başkanlarına başvuruyorlar. Ama bu başvurudan bir sonuç alamıyorlar. O zaman oturma eylemine başlatmaya karar veriyorlar. Bu ailelerin ailesinin eylemi birkaç gündür devam ediyor. 3-Yukarıdaki paragrafta belirttiğim gibi her ne kadar geçmişte ve şimdilerde birçok ailenin çocukları PKK tarafından dağa götürülmüşler ve onlar da büyük tepki içindelerse de, onlar eyleme katılmamaktadırlar. Bu davranışın en önemli neden ise, ailelerin PKK’dan korkmalarıdır. 4-Söylendiği gibi, çocukların kendi iradeleriyle dağa gitmeleri söz konusu değil. Ayrıca çocukların yaşları göz önüne alınırsa, onların iradesinin de geçerli olması da söz konusu değil. 5-Bu değerli ailelerimizin eylemi, oldukça medeni, hukuki, sivil, demokrat bir eylemdir. Bu eylem aynı zamanda sivil itaatsiz bir eylemdir. Sürekli sivil itaatsizlikten bahsedenler için de bir derstir. Haklıdırlar. Kürtlerin, hem devlete ve hem de PKK’nın diktatörlüğüne karşı demokratik kültür ve davranış biçimi içinde muhalefet etme hakları vardır. 6- BDP ve Okulun yöneticileri de bu dğa götürülmelerden dolayı insani olarak ve hukuki olarak sorumludurlar. BDP Yöneticileri, kendi çocukları gibi halkın çocuklarının da haklarını savunmalıdırlar. Nasıl ki, kendi çocuklarını savaş için göndermiyorlarsa, halkın çocuklarını da göndermemelidirler. 7--Aynı zamanda, PKK’nın çocuklarımızı dağa götürmesinden devlet sorumludur. Sorumluluğu, Devletin PKK Lideri Öcalan’la yaptığı anlaşmadan kaynaklanmaktadır. Çok açık ifade ediyorum ki, PKK, çocukları ve gençleri orta ve yüksek öğretimden koparıp dağa götürme hakkına sahip değildir. Bu eylem, insani, kültürel ve toplumsal bir katliamdır. Bir insanlık suçudur. PKK’nın bu tutum ve uygulaması, Cenevre Konvansiyon Antlaşmasına, Çocukların Hakları Sözleşmesine de aykırıdır. PKK bu konuda çoğu zaman uluslararası örgütler tarafından da uyarılmıştır. Ben de bir kez daha PKK’nın dikkatini çekiyorum ki çocukları ve gençleri, savaşa ve kendi parti çıkarlarına kurban etmesin. PKK, zaman geçirmeden çocukları ve gençleri, okullarına, sivil hayat ve ailelerinin içine göndermelidir. Köy Basıyor, Adam Dağa Kaldırmak İstiyor, Şiddet Uygulayarak Siyaset Yasaklıyor… Otoriter, totaliter, teokratik, oligarşik devletler, yönetimler, rejimler ve örgütler için insanların değeri yoktur. İnsanlar, araçsallaşan varlıklardır. Bütün insanlar, uluslar, asker kabul edilir. Bu nedenle, herkesi, her yaşta insanı askere almak ve asker yapmak onlar için doğaldır. PKK da bu örgütlerden biridir. PKK, kendi diktatörlüğü, egemenliği, otoriter ve hegemonik yapısı için bütün Kürtleri askeri kabul ediyor. Bu nedenle, sınır ve hukuk tanımazlıkla çocukları dağa çıkarıyor. PKK, çocukları kaçırma ve dağa götürme yanındaa Lice’de Darakol Köyünü basıp, HÜDA-PAR taraftarı insanları kaçırmak istedi. Çatışma çıkardı. Kadın ve erkekleri yaraladı. PKK’nın bu saldırısı Kürdü Kürde vurdurma siyasetinin taşlarını döşüyor. Ayrıca, demokratik de olmayan otoriter ve despotik bir tutum. Kendi dışındaki siyasi partilerin siyaset yapmasını istememesi, şiddetle engellemek istemesidir. İnsan hak ve özgürlüklerini ihlaldir. Bunun yanında, bütün kitlesel eylemlerde şiddet kullanıyor. Şehir merkezlerinde ve kırsal kesimde silahlı kontroller yapıyor. İşverenlerin makinalarını yakıyor. PKK’nın bütün bu eylemlerinin de, kendi egemenlik alanını genişletmek; otoriter, diktatörlük, hegemonik kurumlaşmasını sağlamlaştırmak içindir. Buna karşılık, İnsan Hakları Örgütleri, Barolar, “Özgürlükçü Kadın Örgütleri”, aydınlar sessiz. Devlet yetkilileri de bu eylemlerin yapılmasına çanak tutuyor. Bu durumun kabul edilmesi olanaklı değildir. Yükleniyor...
|