SON DAKİKA
Diyarbakır Selahattin Eyyubi Devlet Hastanesi’nde…
Fırat başkan ilk sözünü tuttu:…
İş İnsanı Saffet Çerçi’den Mübarek…
Diyarbakır bir değerini kaybetti! İhsan…
PKK’nın Şengal Siyaseti Ne Anlama Geliyor?
ibrahim GÜÇLÜ ibrahimguclu21@gmail.com
“PKK’nın Savaş Kışkırtıcılığı, İşgalciliği, Hegemonyacılığı, Uluslararası-Kürt Millet ve Kürdistan Federe Devlet Hukukunu Tanımaması…” Türk halkının iki basit atasözü var. Türk halkının bir atasözü “görünen köy kılavuz istemez”, diğer atasözü “perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.” PKK’nın yapısal özelliklerinin bir gereği Şengal’de işgal başlamadan ve başladıktan sonra yaptığı açıklamaların, işin nereye geleceğini gösteriyordu.O aşamada, ben ve başka Kürt yazarları ve siyasetçileri bu konuyu ele aldık. Kürdistan Bölgesi Başkanlığı, PKK tarafından Şengal’deki kanton girişimini, Ezidi toplumunun ve Kürdistan Bölgesi halkının iradesi dışında yapılan bir girişim olduğunu açıkladı. Bizim tespitlerimiz ne yazık ki yine doğrulandılar. PKK, kendi madenini bir kez daha açığa çıkardı. Şengal'le ilgili gelişmelere kısaca ve kronolojik olarak bakalım… Kürdistan Federe Bölgesi bağımsız devleti ilan etmek için hazırlıklarını yaparken, İslam Şam ve Irak Devleti” Kürdistan’ın Şengal Bölgesinde saldırıya geçti. İşgali gerçekleştirdi. Bu saldırının, planlı ve bölge sömürgeci devletlerinin hesabı ve kitabı, planı içinde olduğu açıktı. Irkçı ve sömürgeci bir saldırıydı. PKK, bu saldırıdan haberi varmış gibi hareket etti. Kürdistan’ın her yerinde sömürgeci ve ırkçı işgalin geliştiği koşullarda, Kürdistan Başkanı Mesud Barzani’ye, Kürdistan Hükümetine, Kürdistan Silahlı güçleri olan pêşmergelere karşı kirli, yalana dayalı, gelişmeleri manipüle eden, onur ve şeref kırıcı bir kampanya başlattı.
PKK, zaten 1999 yılında Öcalan’ın Türkiye’ye gelmesi ve devletle çalışmasının açığa çıkmasından sonra: Kürdistan’daki özgür alan ve sonra federe devlet yapılanmasını 2. İsrail’in kuruluşu olarak nitelendirdi. Bu devlet yapılanmasının yıkılması için sömürgeci bölge devletlerine açık çağrı yaptı.. Bu konuda PKK olarak da bu devlet yapılanmasının yıkılmasına fiilen destek vereceklerini açıkladı. Son zamanlarda da, Kürdistan’ın Güney’inde bağımsız ve konfederal devletin ilan edilmesi için çalışmaların başlatıldığının açıklanmasıyla birlikte, PKK taaruza geçti. Genel olarak Kürt ulus devletine ve özel olarak da Kürdistan’ın Güneyi’nin bağımsız devlet olmasına karşı olduklarını şiddetle ve uygulamalarla ortaya koydular. Bu konuda DTP Eş Başkanı cezaevinden çıkar çıkmaz, şiş ve tozlu ayaklarıyla en açık ifadeleri dile getirdi. Dedi ki:, “Ulus devleti tarihin çöplüğüne attık. Kerkük’te Kürdistan değildir.” Orada da kalmadı. Sömürgecilerin Kürtleri küçük düşüren sözlerini kullanarak Kürtlerin devlet olmasına açıkça karşı çıktı ve dedi ki: “Kürtler para sahibi oldukları zaman ya adam öldürürler, ya da ikinci kadını alırlar. Şimdi de paraları var devlet kurmak istiyorlar.” PKK, bu kampanya yetmiyormuş gibi Şengal’in Kürdistan şehri olmadığını, Ezidilerin de Kürt olmadığına dair bir literatür kullanmaya başladı. Bunun bir tehlike olduğunu Kürdistanlı siyasetçiler ve Kürt yazarları yazdılar. Anlatmaya çalıştılar. Ezidilerin Kürt ve Şengal’in Kürdistan olduğunu bilimsel verileriyle ortaya koydular. Tüm bunların yanında, Şengal’i PKK için ikinci merkez yapacaklarını açıkladılar. Daha öteye giderek, “bayram değil seyran değil eniştem beni neden öptü” misali, Şengal’de kanton ilan edeceklerini ifade ettiler. Bütün bunlar olurken, Kürdistan Hükümeti, Kürdistan Partileri bu açıklamaları, savaş koşullarından dolayı ciddiye almak istemediler. Ama tehlike büyüdü. HDP Eş Başkanı Demirtaş, “Şengal Kürdistan’ın bir parçası değildir, Irak’ın bir parçasıdır. Bu nedenle Şengal’da kanton ilan edilmelidir.” dedi. Hem de bu açıklamasını Rusya’da yaptı. Bu mesajın Irak, İran, Suriye devletlerine gönderildiği açıktı. Çünkü Rusya,Orta Doğu’da ismi geçen devletlerin hamisi bir devlet konumunda. Demirtaş’ın bu açıklamalarının planlı ve PKK’nın yönetiminden bağımsız olmadığı açıktı. Bilindiği gibi HDP, PKK’nın bir yan örgütü gibi çalışan bir aparat/mekanizma. HDP Yönetiminin PKK yönetiminden bağımsız hareket etmesi, karar alması olanaklı değildir. Bu nedenle, PKK yönetiminden Demirtaş’ı destekleyen açıklamalar geldi. Cemil Bayık, Mustafa Karasu, Duran Kalkan aynı nitelikte açıklamalar yaptılar. O zaman sorun Kürdistan’ın genelinde ve özellikle Kürdistan Federe Bölgesinde önemli ve ciddiye alınmaya başlandı. Bunun büyük bir tehlike olduğu algılaması netleşti. Bunun üzerine, Ezidi Kürtlerin siyasi, toplumsal, askeri liderleri, KDP, Kürdistan Hükümeti tepkiler vermeye başladılar ve açıklamalar yaptılar. Ama bu tepkilerin çok sert olduğunu söylemek zordu. Tepkiler düşük perdeden oldu. Buna rağmen, Murat Karayılan kendi arkadaşlarının yaptığı açıklamaları, provokasyon olarak değerlendirdi (‘). Yani “iyi polis ve kötü polis” tiplemesi ve senaryosu ortaya çıktı PKK yöneticilerinin kendileri yapmasına rağmen, başkalarının KDP ve PKK arasına nifak soktuklarını yüzü kızarmadan ifade etti. PKK’nın, Şengal’deki rasyonal olmayan ve yanlış siyasetinden vazgeçtiğinin düşünüldüğü bir zamanda, PKK, kendi taraftarları ve müritleriyle Şengal’de bir toplantı yaparak, sözde bir meclis oluşturdular ve kanton ilan ettiler. İşte PKK’nın bu uygulaması bardağı taşıran son damla oldu. Kürdistan Başkanı, Kürdistan Hükümeti, Kürdistan’ın bütün siyasi partileri, Şengal siyasetçileri, kanaat ve dini önderleri, askeri komutanları zehir zemberek açıklamalar yaptılar. Bütün bu açıklamalar Kürdistan Başkanının açıklamasında özlü bir senteze ulaştı. Ve şöyle denildi: “Kürdistan Federe Devletinin, hükümeti, kurumları ve yetkilileri vardır. Ezidi Kürt toplumunun yaşamı ve göç edenlerin geri dönmesi ile Şengal’in savunulması bu kurumların omuzlarındadır. Kanton yasa dışıdır. Hiç kimse ve hiçbir kurum, Kürdistan’ın Güneyindeki halkımızın ve Ezidi Kürtlerin iradesi dışında zorla yönetim kuramaz. Öyle bir şeye kalkışılırsa çok sert tepki görürler.” Peki PKK’nın Şengal siyaseti ne anlama geliyor? PKK’nın Şengal siyaseti, PKK’nın Kürdistan’ın Güneyinde ve diğer parçalarında hegemonyasını ve egemenliğini kurmak istemesinin ifadesidir. Bilindiği gibi PKK, Kürdistan’da kendi dışındaki siyasi partilerinin ve kurumlarının hiçbirini meşru görmemektedir. Kürdistan’ın bütün parçalarında kendi egemenliğini diktatoryal ve totalitoryal şekilde gerçekleştirmek istediğini açıkça ifade etmektedir. Bunun gereklerini de yerine getirmektedir. Kürdistan’ın bütün parçalarında kendi egemenliğini kuracak, kurumlar ve siyasi partiler oluşturmaktadır. PKK, demokratik olmayan bir yapıdır. Bu nedenle, Kürdistan’ın hiçbir parçasında halkın iradesi onun için önemli olmamaktadır. Bu nedenle, her zaman ve her yerde kendi iradesini halkın, Kürt milletinin iradesi yerine ikame etmektedir. Şengal siyaseti de bunun en somut göstergelerinden biridir. PKK, kendi dışındaki siyasi örgütleri, partileri, kurumları zor ve şiddetle tasfiye ederek kendi egemenliğini ve diktatoryasını kurmayı baştan beri senaryolaştıran bir bir yapıdır. Bundan dolayı, sadece Kürdistan’ın Kuzeyindeki siyasi örgüt ve partileri değil, Kürdistan’ın diğer parçalarındaki siyasi örgüt ve partileri de tasfiye etmeye çalışmıştır. Bu nedenle Kürdistan’ın Güneyinde, KDP, YNK ile ayrı ayrı ve PDK-YNK müşterek güçlerine karşı, 1990’lardan sonra savaşmıştır. Binlerce Kürt pêşmergenin ve kendi militanlarının ölümüne sebep olmuştur. PKK’nın Şengal siyaseti, bu nedenle Kürdistan’ın Güneyinde savaş kışkırtıcılığı ve hatta savaş ilanıdır. PKK’nın Şengal siyaseti, tam anlamıyla bir dış müdahele ve işgalci bir harekettir. PKK, en genel anlamda Kürdistan’ın Kuzeyinin örgütüdür. Üstelik de Kürt ulus devletine karşı çıkmasıyla Türkiyeci bir örgüt. Kürdistan’ın Kuzeyindeki tasarruflarını, demokrasi ve hukuk çerçevesinde kalması koşuluyla anlamak olanaklı. Ama PKK’nın Kürdistan’ın Güney’inde, Güney Batısında ve diğer parçalarındaki tasarrufları, bir dış müdahaledir ve işgalci bir siyasettir. Uluslararası hukuk, Kürdistan Hükümetine bu tehlikeyi def etme hakkını vermektedir. Buna rağmen, Kürdistan Hükümeti sağduyulu davranarak, siyasi yolla ve barışçıl bir biçimde sorunu çözmek istemektedir. Bu bağlamda PKK’nın Şengal siyaseti, uluslararası hukuka, Birleşmiş Milletler Beyannamesine aykırıdır. PKK’nın Şengal siyaseti genel anlamda yazılı olmayan, “Kürt Millet Hukukuna” da aykırıdır. Kürdistan’ın, milletimizin iradesi dışında dört parçalı olması, doğal olarak parçalar arasında bir hukuk oluşmasını engellememiştir. Bu da her Kürdistan parçasının, her parçadaki kurum, örgüt ve partilerin birbirlerinin iradesine, hak ve hukukuna, en önemlisi de Kürt milletinin hak ve hukukuna saygı göstermesi gerekir. “Kürt Millet Hukuku” konusunda Kürdistan Mehabad Cumhuriyeti bize ışık tutmaktadır. Melle Mustafa Barzani ve arkadaşları, Kürdistan Cumhuriyeti’nde Kürdistan Cumhurbaşkanı ve hükümetinin emrinde hizmet yapmışlardır. Kürdistan Cumhurbaşkanı büyük insan Qadı Muhammed milletiyle kalmaya karar verdiği zaman da, Melle Mustafa Barzani ve arkadaşları sahip oldukları güç nedeniyle bunu engellemek, İran sömürgeci devletine karşı savaşmak olanağına sahip olmalarına rağmen, Kürdistan Cumhurbaşkanının ve Hükümetinin iradesine ve kararına saygı duyarak, Sovyetler birliğine geçiş yapmışlardır. PKK’nın Şengal siyaseti hiç şüphe yok ki Kürdistan Federe Devlet hukukuna aykırıdır. Bu hukuku hiçe saymak ve ayaklar altına almak anlamına gelir. Üstelik Kürdistan’ın Güneyinde bağımsız ve konfederal devlet hazırlıklarının yapıldığı bu koşullarda bunun yapılması, sömürgeci ülkelere siz de Kürdistan Federe Devletinin özel hukukuna saygı göstermeyin, o hukuk hiçe sayın, o hukuku anlamsız hale getirin, demektir. PKK’nın, sömürgeci devletlerin teşvik ve desteğiyle Kürdistan’ın özel hukukuna saygı göstermemesi 1990’lardan sonra da büyük çatışmalara sebep oldu. Özellikle de 1993 yılındaki savaşta, PKK teslim olmak, Kürdistan özel hukukuna uyacağını kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu nedenle, PKK’nın Şengal siyaseti çok tehlikeli bir siyasettir. Kürdistan siyasi partilerinin, sivil toplum örgütlerinin, tüm kurumlarının, kanaat önderlerinin, dini liderlerinin, aydınlarının ve yazarlarının, en önemlisi de milletimizin, tabi ki PKK tabanındaki Kürtlerin bu tehlikeyi engellemek için mücadele etmesi ve çaba göstermesi gerekir. Yükleniyor...
|