SON DAKİKA
Diyarbakır Selahattin Eyyubi Devlet Hastanesi’nde…
Fırat başkan ilk sözünü tuttu:…
İş İnsanı Saffet Çerçi’den Mübarek…
Diyarbakır bir değerini kaybetti! İhsan…
ŞARK GÖREVİKürtlerin yoğun yaşadığı Güneydoğu Anadolu illerinde, ilçelerinde, köylerinde çalışmış ve iz bırakmış, sevilmiş, gönüllerde taht kurmuş ve gittiği yere anılarını beraberinde götürmüş birçok Devlet görevlisi olmuştur.Bunlar Vali, Kaymakam, Askeri erkan, öğretmen, memur ve benzeri kişilerdir. Yıllarca sürgün yeri nitelemesiyle yanlış uygulamalardan dolayı geri bırakılmış olmasının sonuçlarını halen üzerimizden atamamış durumdayız. Şöyle ki, kendi yaşadığı ortamda Devlet malına, kuruma, kurum çalışanına, vatandaşa karşı suç işleyen en azılı memurlar veya yöneticilerin gönderildikleri yer burası olmuştur. Her türlü psikolojik ve sosyal suçların zanlılarını buraya göndererek yöre halkına ceza vermekten geri durmamışlardır. Sanki gelen kişinin suç işleme yeteneği kalmamış gibi. Bunun yanında normal atananlar ağlayarak gelmişler ancak görevleri bittiğinde de yine ağlayarak ayrıldıklarını ifade etmekten çekinmemişlerdir. Diyarbakır’lı olarak gelen yöneticilerimizden en çok sevdiklerimizin arasına kattığımız ve sahip çıkamamakla kendimizi ömür boyu suçladığımız biri var ki ondan bahsetmek istiyorum. Doğu'da faili meçhul cinayetlerin arttığı, halkla devletin arasının çok açıldığı dönemlerde 1997 Emniyet Müdürleri Kararnamesi ile Diyarbakır'a atanan halkla emniyet güçlerinin göz göze bile gelmediği dönemde görevine başlayan ve menfur bir saldırı sonucu arkadaşlarıyla birlikte şehit olan, vedasında ise şehirde esnafın kepenk kapattığı Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın gidişinde yüzbinlerce Diyarbakır’lının gözlerinden akan yaşlar sel olmuştu.
İnsanların, polise bakış açısını değiştiren, görev süresi boyunca Diyarbakır halkının gönlünü fetheden, şehre geldiği daha ilk günlerde, sivil kıyafeti ile halkın arasına karışan Okkan, halkın nabzını tutmuş, halkı anlamış ve onlarla bütünleşmiş ve Gaffar baba lakabına layık görülmüştür. Yapmış olduğu çalışmalarla, araya bürokratik bir mesafe koymak yerine insanları kazanmayı tercih etmiş mesai bittikten sonra vatandaşları kendi makamında gece geç saatlere kadar kabul ederek onları dinlemek ve gönül bağı kurmasıyla dillere destan olmuştur. Şehrin faydasına yaptığı birçok farklı uygulama, bugün O'nun ardından hala konuşulmaktadır. Diyarbakırspora verdiği destekle taraftarın gönlünü fethetmiş ve aynı yıl şampiyonluk maçı sonrası Sakarya ilinin Hendek ilçesindeki mezarı binlerce Diyarbakır’lı tarafından ziyaret edilmişti. O ziyarette bizlere gösterilen kardeşlik hissi ile birlikte ilçenin her yerinde yaptığımız küçük alışverişlerden ( çay, kahve, meşrubat, ekmek, çorba vb) esnafın para almaması da sözü edilmesi gereken asil davranışların başında gelir. Diyarbakır tanıtım fuarlarında konuk olarak görev aldığım bir çok kentte standımıza yanaşıp gözyaşlarıyla bizlere sarılan ve yıllar önce eşiyle görev yaptığı daireyi, yaşadığı mahalleyi ve komşularını anlatan yaşlı teyzelerin, amcaların anılarıyla gururlandığımızı söylemem gerekiyor. Misafire karşı en üst seviyede hürmetin ve ikramın yapıldığı kültürün hakim olduğu Anadolu coğrafyasının sağ alt bölümündeki bölge aynı gelenekleri devam ettirerek ortak kültür ve geçmişi olan halkları et ve tırnak olarak kabul etmekte ısrar etmektedir. Asil ruhun gereği budur. Halen yaşadığımız çatışmalı ve tereddütlü günlerde Batı illerinde sadece kürt olduğu için işyeri yakılan, otobüsü taşlanan, insanı dövülen, tecrit, refüze ve tehdit edilenler yoğunlaşmaya başlamasına rağmen bunun karşılığında Güneydoğuda yaşayan ve Kürt olmayan diğer halklara ve inançlara karşı kardeşçe davranışı değişmemiştir ve sonsuza kadar değişmeyecektir. Çünkü bu faşizan ve zalimce yapılan saldırıların belli odaklarca yönlendirilen bir kısım kandırılmış zavallılar tarafından yapıldığını bilincindeyiz. Topluma mal etmek yanlışa yanlışla cevap vermektir. Türk ve Kürt halklarının arasında hiçbir sorun yoktur, aynı ailenin değişik bireyleridir. Onların arasına nifak sokmak ve onları ayrıştırmak için Uluslar arası planlara alet olan provokatörler ve hainlerin bütün çabaları boşa çıkacaktır. Dilimiz, ırkımız, kültürümüz, mezhebimiz farklı olsa da aynı toprakları vatan yapmış dedelerin torunları olarak barıştan, kardeşlikten, insan haklarından, demokrasiden ve ortak anlayıştan ödün vermemeye ve bunu da herkese anlatmayı kendine şiar etmeye kararlıdır. Muktedirlerin savaşını halk savaşı gibi görmek en büyük hatadır, yanılgıdır, suçtur. Dolayısıyla herkesin aklını başına alıp tehlikeli virajdan sakin ve emniyetli geçmeye gayret etmemiz gerekmektedir. Bizler Türk, Kürt, Laz, Çerkes, Arnavut, Boşnak, Roman, Pomak, Gürcü vb.Alevi, Sünni, Müslim ve gayrimüslm gibi başlıklar altındaki bütün halklarla sonsuza dek aynı topraklarda kardeşçe yaşamaya mecburuz. Birlikte olursak ancak o zaman bütünleşiriz, güçleniriz yani “ bir olursak pir oluruz” ve olacağız. Yükleniyor...
|