SON DAKİKA
Diyarbakır Selahattin Eyyubi Devlet Hastanesi’nde…
Fırat başkan ilk sözünü tuttu:…
İş İnsanı Saffet Çerçi’den Mübarek…
Diyarbakır bir değerini kaybetti! İhsan…
“Çözüm Süreci” Sona Gelirken, Kürtçe Eğitim-Öğretim Sorunu Bile Çözülemedi mi?
ibrahim GÜÇLÜ ibrahimguclu21@gmail.com
AK Parti hükümeti, “Çözüm Süreci”nin başlangıç tarihini, Öcalan’la görüşmelerin başlaması ya da Oslo görüşmeleriyle başlatıyor. Bu sorunun yeni hükümet programına alınmasıyla da, “Çözüm Süreci” daha somut ve net bir hale getirildi. Hükümet, “Çözüm Süreci”nin, o günden bu yana da, başarılı yürütüldüğünü ve hatta sürecin sonuna yaklaşıldığını, kamuoyuyla kısa bir süre önce paylaştı. Buna bağlı olarak da, İç İşleri Bakanlığı final konseptini 6 madde ile tespit etti!!!. Hükümetin sözde yaklaşımına göre, “Çözüm Süreci”nin iki boyutu var. Bu boyutlardan biri, PKK’ya dair boyut. İkinci boyut ise, Kürtlere dair boyut. “Çözüm Süreci”nin: PKK’ya ait boyutu, PKK sihalsızlandırılması, PKK’lıların (başka bir deyimle Apocuların) sivil ve demokratik siyasete katılımının sağlanması. Sosyal boyutta da, Apocuların rehabilite edilmesi, toplumla entegrasyonunun sağlanması.. Kürtlere ait boyut ise, Kürtlerin bireysel ve kollektif haklarına dair boyuttur. Kürtlerin bireysel ve kollektif haklarının teslim edilmesidir. ***** “Çözüm Süreci”nin PKK boyutuyla ilgili hükümet planının başarısız olduğu çoktan ortaya çıkmış durumda. PKK’nın silah bırakmasının söz konusu değil. PKK’nın yapısal özellikleri, amaçları (PKK’nın silahlı güçleriyle bir egemenlik alanı yaratmak istediği), varlık koşulunun silah olması, PKK’nın ilişkili bulunduğu bölge devletlerin çıkarlarının, PKK’nın silah bırakmasına izin vermeyeceği, biliniyordu. Ben de bunu sürekli açıkladım ve yazdım. Sonuç olarak, hükümetin dediği değil, bizim dediğimiz çıktı. PKK silah bırakmadığı gibi, silahlı elemanlarını artırdı. Kendisini değişik alanlarda daha da tahkim etti. Bütün bu gelişmelerden, Kemalist güçlerden uzaklaşarak Hükümetin adamı olan Öcalan’ın silahsızlanmayı istediği, Kandil’dekilerin istemediği; ya da Öcalan ve PKK’nın hakim yönetiminin istediği, hükümetin yeni literatürüyle “ayrılıkçı PKK’lilerin” ve “derin PKK’nin” istemediği gibi görüşler, hayali ve gerçekçi görüşler değildir.. Öcalan, Kandil, tümüyle PKK ve tüm Apocular silah bırakmaktan yana değiller. PKK, silahlı güçleriyle Kürt Milletinin geleceğe yönelik davranışlarını ve taleplerini engellediği gibi, halk ve siyaset üzerinde, güç odağı olarak vesayet gücü olmaya devam edecektir. ***** “Çözüm Süreci”nin, Kürtlerin bireysel hak ve özgürlüklerine ilişkin atılmış belli adımlar var. Ama Kürtlerin kollektif hak ve özgürlüklerinin teslim edilmesi ve kabulü konusunda atılmış bir adım yok. Kollektif haklar konusunda adımların atılması için de hükümetin hazır olmadığı, HDP’nin/Apocuların de facto Kürtçe Okullarıyla ilgili gelişmelerle ortaya çıktı. PKK’nın (Apocuların) Kürtçe okullarından sonra, devlet ve hükümet bu okulları kapattı, Okullara mühür vuruldu. Buna karşılık, Apocular yeniden okulları açmaya çalıştılar. Sorun orada kalmadı, Apocular şiddete dayalı eylemler yaptılar. Devlet okullarını yaktılar. Bunun üzerine, Bakanlar Kurulu yaptığı toplantı sonucunda, “ayrılıkçı PKKliler” kavramına, yeni bir tanım kattı. Eylemleri yapanların, okulları yakanların, yol kapatanların, adam kaçıranların, insan öldürenlerin, yollarda kontrol yapanların, “Çözüm Süreci”ne karşı olana ve bu süreci sabote etmek isteyen “Derin PKK” olduğunu açıkladı. ***** Apocuların de facto okulları, hükümeti açığa vurdu ve ters köşe yaptı. Öcalan'la yaptığı görüşmelerin anlamsızlığını bir kez daha dışa vurdu. ***** Hükümetin, bu gelişme ile, Kürtlerin kollektif haklarını teslim ve kabul konusunda evrensel bir yaklaşım ve vizyona sahip olmadığı da ortaya çıktı. Kürtlerin kollektif haklarının en somut olanı, Kürtçe eğitim-öğretim sorunudur. Hükümet, “Çözüm Süreci”nin sonlarına geldiğini açıklamasına rağmen, halen bu konuda bir kabul içinde değilse, o zaman “Çözüm Sürecinden kast edilen, devletin geliştirdiği PKK projesinin yeni hükümet tarafından başka bir düzlemde sürdürülmesidir. Kürtlerin evrensel ve kendi kaderine kendi iradesiyle tayin etmesine dayalı haklarının gasbının devamı, ertelenmesi, engellenmesi anlamına gelir. “Çözüm süreci”nde sonuna gelinmişse, o zaman Kürtçe Eğitim-Öğretim Sorununun çözümlenmemesi, çözüm sürecin denilen şeyin başka anlam taşıdığı ortaya çıkar. Sömürgeci Türk Devleti ve Hükümeti şunu çok iyi bilmeli ki; bir topluluğun, bir halkın, bir milletin en belirleyici karakteri, onları tanımlayan özelliği, dildir. Bütün dillerin konuşma özgürlüğü, bütün dillerden eğitim-öğretim, dünyevi olan ve olmayan bütün düşüncelere göre mutlak bir haktır. Bunun engellenmesi bir insanlık suçudur. Bu gerçekler, Kürt Milleti için de geçerlidir. Kürtlerin, bireysel ve millet olarak Kürtçe konuşması, Kürtçe eğitim-öğretim yapması, Kürtçe okuma yazması mutlak bir haktır. Bu hak ve Kürtlerin diğer kollektif haklarının tümünün kullanılması bugüne kadar engellendi. Türk devleti bununla bir insanlık suçu işledi. Halen de bu insanlık suçunun işlenmesine devam ediliyor. ***** Öcalan’ın Kürtlerin haklarının kazanılması konusunda büyük müzakereler yaptığı Kürtlere, Türkiye halklarına, dünya kamuyoyuna anlatıldı. Ortaya çıktı ki durum böyle değil. Öcalan büyük müzakeresine rağmen, Kürtler için en önemli ve belirleyici kollektif hak olan Kürtçe Eğitim - Öğretim hakkında bile bir kazanım elde edememiş!! Bunun böyle olduğunu, devletin kendisine yüklediği görevleri yerine getirdiğini, Öcalan’ın kendisini kurtarmak istediğini, aldatıcı planlar peşinde olduğunu biliyoruz. Öcalan için, Kürtlerin bireysel ve kollektif haklarının hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Kürtçenin çok önemli olmadığını hem mahkemesinde, hem avukatlarına yaptığı açıklamalarda, hem de “çözüm süreci”nin gereği olarak heyetlerle yaptığı görüşmelerde açıklamayı ihmal etmedi. Sadece bazı sağırlar duymak, körler görmek istemedi. Apocular, son zamanlara kadar Kürtçe’nin seçimlik ders olmasını savundular. Kürtlerin talepleri, eleştirileri zorlayınca, Kürtçe eğitim-öğretimi savunmak zorunda kaldılar. Günümüzde de Apocular tarafından Kürtçe okulların açılması, Kürtçe eğitim-öğretim hakkının savunulması, bir amaç değil, Apocuların egemenlik alanlarının yaratılması, otoriter ve despotik sistemlerinin kurulması için bir paravane olarak kullanılıyor. ***** Hükümet, kendi politikalarını geçerli kılmak, asıl çözümden uzak durmak için, PKK’yı, “ayrılıkçı PKK’liler” ve “Derin PKK” şeklinde ayrıma tabi tutması, tam anlamıyla bir akıl tutulmasıdır. Sömürgeci devletlerin PKK’sı var. “Ayrılıkçı PKK’lilerden”, “Derin PKK”den bahsedilirken, bir anlamıyla Kürtlerin PKK’sından bahsedilmiş oluyor!! Bilinmeli ki, böyle bir PKK yok. Sadece politik ve taktik manevralar var. PKK yönetiminden habersiz, hiçbir şey yapılamaz. Bu konuda Öcalan’ın görüşme halinde bulunduğu kişilere, bağlı olduğu kurumlara anlattıkları bir aldatma ve hikayeden başka bir şey değildir. Amed, 20 Eylül 2014
Yükleniyor...
|