SON DAKİKA
AK Parti Eğil Belediye Başkan…
Siirt Vakfı Diyarbakır Şubesi'nden yüzlerce…
Asena’nın Ramazan’ın bereketiyle birleşen seçim…
Bedirhan Akyol’dan Polis Emeklileri Yardımlaşma…
“Yeni Türkiye”de Kürtlerin ve Kürdistan’ın Yeri Nedir?
ibrahim GÜÇLÜ ibrahimguclu21@gmail.com
Türkiye’de, 2002 yılında hükümet değişikliği oldu. İslamcı AK Parti, çok büyük oy oranıyla olmazsa da, seçim sisteminin azizliği sonucu parlamentoda ezici çoğunluğu elde ederek, hükümeti ele geçirdi. O tarihten sonra da AK Parti, bugüne kadar bütün seçimleri kazanarak, hükümet olmaya devam etti. Hükümet olduğu günden itibaren de, kendi felsefesine , sosyal ve siyasal düzen tasarımına uygun olarak, değişiklikler yaptı. AK Parti Hükümeti, Kemalist devlet elitinin belasından kurtulması için de, demokrasi, Avrupa Birliği (AB), “Kürt Sorununa” sarıldı. Bu temel meseleler etrafından gidip gelerek, devlette köklü değişiklik yapmayarak, Kemalist elit ve askeri bürokrasi karşısında güç kazandı. O gelişmelerden sonra da, kendi sistemini, kendi sosyal ve siyasal sistem tasarımını, “Yeni Türkiye” şeklinde kavramlaştırdı. AK Parti, son hükümet döneminde ve özellikle de Recep T. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasından sonra, bu kavrama daha fazla vurgu yapmakla kalmadı, onun içeriğini de anlatmak ve tanımlamak için büyük çaba içine girdi. AK Parti Hükümeti’nin kayıtsız şartsız destekleyicisi olan yazarlar, “aydınlar”, siyasetçiler, “Yeni Türkiye”yi, “İkinci Cumhuriyet” ve hatta “Üçüncü Cumhuriyet” kavramlarıyla da ifade ettiler. AK Parti’nin “Yeni Türkiye” tanımı, “”Demokratik Cumhuriyet” kavramıyla da bir örtüşme gösteriyor. Bununla da Apoistlerin dudağına bir parmak bal da çalınmış oldu. Doğrusu çok açık değil. Ama buna rağmen Apoistler, kendilerine ve MİT önünde düğme bağlayan liderlerine bir pay çıkarma peşinde oldukları tartışmasız. Apoistler için, nasıl olsa önemli olan Kürtler, Kürt Halkı, Kürt Milleti, Kürdistan değil. O zaman da “Yeni Türkiye” kavramına bayılmaları anlaşılır. “Yeni Türkiye” kavramlaştırması, birçok temel açıdan ve cepheden değerlendirilebilir. Bu değerlendirme, “Yeni Türkiye Demokrasi Sorunu”, “Yeni Türkiye Temel Hak ve Özgürlükler Sorunu”, “Yeni Türkiye Ekonomik Gelişme Sorunu”, “Yeni Türkiye Avrupa Birliği Sorunu”, “Yeni Türkiye Azınlık Halklar , Dinler ve Mezhepler Sorunu”, “Yeni Türkiye Dış Politika Sorunu”, “Yeniş Türkiye Felsefeler ve İdeolojiler Sorunu”, “Yeni Türkiye İslam Sorunu”, “Yeni Türkiye Militarizm Sorunu”, “Yeni Türkiye Sömürgeci Yapı Sorunu” konu başlıklarıyla ele alınabilecek bir konu. Ama bütün bu konuları ilgilendiren temel bir kavramlaştırma da, “Yeni Türkiye’de Kürtlerin ve Kürdistan’ın Yeri Nedir?” sorunudur. Hükümet, cumhurbaşkanı, başbakan, hükümet yetkilileri, hükümet yandaşı gazeteciler, yazar “Yeni Türkiye”den ne kast ettiklerini açarak zaman zaman yazıyorlar. Ama hepsinin kendisine göre bir “Yeni Türkiye” tanımının olduğu anlaşılıyor. Çünkü “Yeni Türkiye”, “İslamcı Türkiye mi?”, “Demokrat Türkiye mi?”, “Kürtlerle Türklerin eşit olduğu ve iktidarı birlikte paylaştıkları Türkiye mi?, “Devletin Kürtlerin, Türklerin, Diğer Etnik grupların, farklı dinlerin ve mezheplerin olduğu Türkiye mi? sorularına verilen somut bir yanıt yok. İşte kırılmanın olduğu düzlem budur. “Yeni Türkiye” En Azından Avrupa Birliği (AB) Standartlarını yakalamak değil mi? “Yeni Türkiye” sentezinden bahsedebilmek için, Türkiye’nin en azından, demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılması ve özerkleşmesi, iktidarın en geniş planda paylaşılması, azınlık haklarının benimsenmesi düzeyinde AB’ne yaklaşması gerekir. Türkiye, AB’ye üye olmak için, halen daha uzaklarda ise, hukukun üstünlüğü geçerli değilse, yargı bağımsız ve tarafsız değilse, her türden vesayet sistemi son bulmamışsa, AB standartlarında bir anayasaya sahip değilse, Kürtlerin ve diğer etnik grupların kendi kendini yönetme ve kendi dilleriyle eğitim ve öğretim hakkı dahil bireysel ve kollektif/grupsal hak ve özgürlükleri verilmemişse; örgütlenme (Kürtler kendi partilerini ulus ve ülke kimlikleriyle kuramıyorlar), ifade ve düşünce özgürlüğü halen belli alanlarla sınırlıysa, inanç özgürlüğü belli bir din ve mezhep için geçerli ise, o zaman “Yeni Türkiye”den bahsetmek olanaklı değildir. “Yeni Türkiye” Yeni Bir Devleti Kurmak Değil mi? Türk Devleti, tanımından da anlaşılacağı gibi, Türkler adına dün Kemalistlerin, bugün daha geniş tabanlı bir elitin; bir mezhebin, bir dinin, bir sosyal tabakanın devletidir. “Yeni Türkiye’den” bahsetmek için, devletin yapısının değişmesi gerekir. Devletin, Kürtlerin, Türklerin, diğer etnik grupların devleti haline gelmesi gerekir. Kürtlerin ve diğer etnik grupların da egemenliği ele geçirmesi ve iktidarı paylaşması; Kürtlerin kendi ülkeleri olan Kürdistan’da egemen ve iktidar olması gerekir. Oysa Kürdistan halen işgal altında, Türkler tarafından yönetiliyor. Kürtler eşit bir ulus olarak tanınmadığı gibi, siyasi statü ve haklar açısından da Türklerle eşitlenmiş değil. Kürtler, kendi kedini yönetme hakkı dahil, tüm kollektif/grupsal haklarından yoksunlar. Bu nedenle “Yeni Türkiye”den bahsederken bir elit ve hükümet değişikliğinden bahsediliyorsa buna söylenecek bir şey yok. “Yeni Türkiye”, federal ya da konfederal bir devlet olduğu zaman yeniliğinden bahsedilebilir. Herkese duyurulur.
Yükleniyor...
|