SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() 1 MAYIS = SÜREC’E SABOTAJ (NE ALAKAYSA)…1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı, işçi ve emekçiler tarafından dünya çapında kutlanan, birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günüdür. İlk kez 1856'da Avustralya'nın Melbourne kentinde taş ve inşaat işçileri, günde sekiz saatlik iş günü için Melbourne Üniversitesi'nden Parlamento Evi'ne kadar bir yürüyüş düzenlediler. Böylece dalga, dalga yayılan 1 Mayıs’lar çoğaldı ve zamanla 8 saatlik işgünü birçok ülkede resmen kabul edildi. 1 Mayıs böylece işçilerin birlik ve dayanışmasını yansıtan bir bayram niteliğini kazandı. Türkiye’de de resmi tatil olarak kutlanıyor. Buraya kadarı tüm dünya tarafından kabul gören 1 Mayıs’ın görünen yüzü. Dün İstanbul Taksim Meydanı da (Yasaklı) kutlamalara ev sahipliği yaptı. Kutlamaların yapıldığı alanın bulunduğu bölgede ise bir inşaat vardı. İşçi ve emekçiler adına kutlanan 1 Mayıs her ne kadar işçi bayramı olarak bilinse de o alandaki inşaatta çalışan demirci ustası gazetecilerin objektifinden kaçmadı. Gazeteciler bu resmi Facebook gibi sosyal paylaşım sitelerinde paylaşınca bolca yorum aldı. Bu resmi sosyal paylaşım sitesinde yayınlama gafleti gösteren bazı siyasetçiler de adeta eleştiri bombardımanına tutuldu. Siyasi kimliği olan ve adını vermek istemediğim bir şahsiyet te facebook sayfasında 1 Mayıs kutlamalarında çalışan demirci işçisini işaret ederek ‘asıl işçi o’ söylemini meydanlardan değil, oturduğu odanın serin ikliminden yazıyordu. Yorumlar arasından biri dikkate değerdi. 1. Mayıs’ta çalışınca mı işçi olunuyor? Sorusuydu. Söylediği söylem ise, “işçi bayramında provokatörler iş başındaydı, ben onlara dikkat çekmek istedim’ oldu. Evet, kısmen söylediklerine katılıyorum ama KISMEN… Zira siyaset arenasının müthiş virajı da bu kıvrık cümleyle alınmış oldu. Akabinde 1 Mayıs işçi Bayramı=SÜREÇ sabotajı gibi bir neden sonuç ilişkisi bu siyasetçi tarafından ortaya atıldı. Ya Süreci insanlar bu kadar kırılgan mı sanıyorlar? Bir siyasetçi, işçiler hakları için meydanlara çıktıklarında bunu süreci sabote etmek olarak mı görüyorlar? Ankara’dan bu böylemi görünüyor? En önemlisi SÜREÇ bu kadar mı yayvan? O zaman bu zatı muhterem siyasetçi beyefendi ne başbakanın söylemlerini, ne toplumun söylemlerini ne de tüm renklerin söylemlerini anlamamış, kavramamış bir kimlikten öte başka bir şey değil. Bunca insan sadece provokatörlerin isteği üzerine mi meydanlardaydı diye de sormadan edemedim kendilerine. İlk bakışta herkesi bir kefeye koyan beyefendi, daha sonra beyaz pirincin içindeki beyaz taşları ayıklamak istediklerini söylediler. Sözler bir anda farklı anlamlar kazandı. Nede olsa siyasetçi… Akabinde meydanda 1 Mayıs’ta çalışan demirci ustası gibi biz gazetecilerin de çalıştığını, bu bayram ise bizlerinde bu bayramdan nasiplenmesi gerektiğini hatırlattım. İşte bu hatırlatma üzerine taşeronluk adı altında işçinin kanını emen vampirlerden oluşan sermayenin gücüne destek verip vermediğini sorunca da ‘haklısınız’ diyerek aynı şeyi savunuyor olduk bir anda ki söylemler nerde kaldı anlamadım. Birde yazıya şu notu da iliştirerek farklı bir mesaj göndermeyi de ihmal etmedim. “Takım elbise giymiş, formaliteden gezen siyasi kimlikli bazı vampirlerle de bu denli uğraşıp örneklendirecekmişsiniz?” sorusunu da notladım. Oturduğu yerden sadece önüne bakanlar, ne arkalarında olup biteni görebilirler, nede vatandaşın nabız atışını hissedebilirler. Ancak ve ancak empati kurarak topluma bir şeyler verebilirler. Bence sizde 1 Mayıslarda o demircinin yanına gidin, kızgın güneşin altında iyice kızışan demiri bükmeye çalışın, taşeronların zulmü altında inleyin, sendikal haklarınızın olmamasının nedenlerini irdeleyin. Bakın bakalım bir daha o taşeron veya başka vampirlerden zerre kadar iş alabilirimsiniz? Siz irdelerken oda sizi mıncıklayacaktır bundan emin olun. Yazımın başlığında yazdığım gibi, işçilerin 1 Mayıs’ı kutlaması ile Sürecin sabote edilmesi arasında nasıl bir denklem kurdu bu siyasetçi zatı muhterem beyefendi anlayamadım. Sanırım paranoya libidosunu çoktan aştı. Nede olsa Sigmund Freud libidoyu açıklarken insanoğlunun ana sorun kaynağı olarak görünen, bastırılmış duyguları insan benliğinde ateşleyen terimdir. Nitelemesini yapmıştı. Zira demokratik ülkeler karar verdiklerinde kolay kolay pes etmezler. İçlerindeki Siyasilerin bir bölümü pes etse bile. Saygılarımla
Yükleniyor...
|