SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() SİZ NASIL MAHLUKATLARSINIZ?…Bir müddet önce Diyarbakır’dan 26 gazeteci olarak Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğünün ‘Değişim ve Dönüşüm’ projesi kapsamında İzmir iline giderek çeşitli temaslarda bulunmuştuk. Her şey bitti ve sıra Diyarbakır’a dönmeye geldi. Bize tahsis edilen otobüs Adnan Menderes havalimanına bizleri bıraktı. Hava çok bulutlu ve şiddetli yağmurların yağması bekleniyordu. Biz havalimanından ayrılana kadar bir şey yoktu. Fazla uzatmadan adını vermek istemediğim firmaya bağlı olan uçak ile havalanarak Diyarbakır’a doğru yola çıktık. Kısa bir müddet sonra Uçak’ta sarsıntılar başladı ve aniden uçak öyle birkaç boşluğa denk geldi ki son dualar edilmeye, kelime-i şahadetler getirilmeye başlandı. Uçağın arka tarafından bayanların bağrışmaları ile birlikte bayılmalar ve fenalaşmalar da başladı. Uçak daha sonra şükür ki kazasız, belasız normal seyrine döndü. Olayın şokunu yaşayan vatandaşlar hala kötüydü. Hostesler kemerlerini çözdü ve hiçbir şey olmamış gibi ÜCRETLİ satışlarına başladı. Bir taraftan kalp spazmı geçirenler, diğer taraftan göğüs ağrısı ile kıvrananlar ve bayılanlar vardı, hostesler ise yine satış telaşında. Paranın sıcak yüzü… Bir gazeteci arkadaşımız ve bir de ön koltukta oturan tanıdık bir simanın fenalaştığını gördüm. Bu arada hosteslere arkadaşların fenalaştığını, onlarla ilgilenmelerini, en azından bir bardak su vermelerini ve rahatlatılmaları gerektiğini söyledim. Hostesler sanki hayali bir duyulmayan sesin nidaları gibi duymazdan geldiler. Son olarak bu pervasızlığa ve ilgisizliğe tepki gösterme gereği duydum, bağırarak tekrar uyardım: “Yeter be ne aç gözlü insanlarsınız. İnsanlar ölüyor ve siz satış yapıyorsunuz. Bu insanlarla ilgilenin” diyerek. Artık dozun kaçtığını fark etmiş olsalar gerek daha önce kalp rahatsızlığı olan gazeteci arkadaşımıza yaklaşarak durumun sordular ve küçük bir pet şişe su verdiler. Buraya kadar idare edilebilir elbette ki. Asıl küstahlık bundan sonra başladı. Tekrar satış yapmak üzere sahnedeki yerini alan hostes hanım, tezgahını bizim fenalaşan gazeteci arkadaşımızın yanına kadar sürükledikten sonra: “Borcunuz 1.5 lira” diyerek fenalaşan, belki de ölümden kıl payı dönen gazeteci arkadaşımızdan pişkinlikle ücret talep etti. Arkadaşımız da 50 lira verdi ve paranın üstünü aldı. İşin aslında pişkinlik yöne burada. Bir tarafta geçirilen kötü dakikalar neticesi fenalaşan insanlar, öbür taraftan ilgisizliğin ve pervasızlığın son fitlere kadar tırmandığı bir vurdumduymazlık. Ardından ‘Borcunuz 1.5 lira’. Şimdi sormak gerekmez mi ‘Sen nasıl bir mahlukatsın?’ diye Bu (…) Ekspres firmasının yaptığının ne olduğuna siz okurlarımız karar verin ama bana göre gözlerini para hırsı bürüyen insanların, azda olsa insanlıktan nasiplenmeleri gerektiğine inanıyorum. Bu tavsiyem ise “Parasız”. Zira, Her onurlu insanda olması gereken bir kavramı Robert Bosch’un sözleri ile aktarmak isterim: “İnsanların güvenini kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim”… Yükleniyor...
|