PKK TARAFINDAN ÖLÜMLE TEHDİT EDİLDİM

Gazetecilik ve basın mesleği de, halkın ve ülkenin haber alma hakkını yerine getirmekle mükelleftir. Hiçbir gazeteci veya yazar, ülkesinde yaşanan olaylara, insan hakları ihlallerine, işkencelere, antidemokratik uygulamalara, asker, polis, korucu ve militan ölümlerine seyirci kalamaz ve “bana ne” diyemez.

Ben on yedi yıllık gazetecilik ve televizyonculuk hayatımda hep halkımın ve ülkemin toplumsal barışını, kardeşliğini, birliğini ve bütünlüğünü savundum. Geçmişte cunta rejimin bütün insanlık dışı işkencelerini, köy yakmalarını, insan yakmalarını ve hayvan yakmalarını hayatım pahasına, nasıl karşı durup şiddetle eleştirdiysem bugün de hangi örgüt, hareket, parti ve hangi organizasyon olursa olsun yine şiddetle karşı çıkacağımı ve çıkmaya devam edeceğimi ifade etmek isterim.

            Çünkü bu kirli ve amansız kardeş kavgasında en başta benimde evim yakılmış, ailemin bireyleri dağda hayatını kaybetmiş, fişlenmiş, yuvası ve yaşamı paramparça olmuş, işsiz-aç kalmış ve yaşanabilecek her türlü acıyı yaşamış biri olarak bu savaşa karşı duyarsız ve vurdumduymaz olduğum beklenemez. Ancak bu savaşın taraflarından biri olan PKK, geçmişte cunta rejiminin rolünü devralarak hiçbir muhalif düşünceye ve duruşa tahammül edemez duruma gelmiştir.

            Öyle ki; ulusal ve uluslar arası arenada gücünü göstermiş bir örgüt olan PKK’nin  tahammülsüzlük sınırları o kadar alçalmış ki, benim gibi yerel çapta köşe yazan birinin düşüncelerine dahi tahammül edemeyerek “öldürme” tehditlerini fütursuzca savurabilmektedir. PKK; Diyarbakır’daki yerel basını susturmuş ve hiçbir gazeteci-yazar korkudan PKK’yi ve BDP’yi eleştiremiyor. Eleştiren biliyor ki, bir sonraki gün hayatta kalıp kalmayacağını garanti edemez.

            Diyarbakır Bölgesel Haber Gazetesi’nde yazdığım makalelerimden dolayı, 1,5 yıl önce bir BDP’li başkan, bir yakın akrabamı yanına çağırmış ve kendisine aynen şunları söylemiştir. “Evet sizin ailede bir çok şehidiniz var. Bedel ödemişsiniz ancak akrabanız Cüneyt Alphan, bizleri sürekli eleştirmektedir. Partiye zarar vermektedir. Kendisini uyarınız. Kendisine zarar gelmesini istemeyiz” diye üstü kapalı kibarca tehdit etmiştir. 

İkinci kibar tehdit; yine BDP’nin yetkilileri tarafından, BDP’li olan akrabama iletilmiştir.

            Üçüncü tehdit; Belediye Başkanı Osman Baydemir’in çıkışıyla ilgili “Baydemir’in Arkasındayım Ama!” adlı makalemden sonrada tehdit aldım.

BDP’li ve PKK’li olduğunu söyleyen,  özel telefonlardan arayan, olabildiğince küfür ve hakaret eden kişileri de dikkate almadım ve suç duyurusunda bulunmayı da gerek görmedim.

            Dördüncü tehdit olayı ise; 1 Eylül’de (aynı zaman da Dünya Barış Günü) Kandil’den geldiğini ve PKK’li olduğunu söyleyen iki gerilla yakın akrabamı Batman Belediye’sinin karşısında bulunan kahvede bulmuş, beni açıkça ve ilk kez resmen ölümle tehdit etmişlerdir. 

Şahıslar akrabama şunları söylemiştir: “Ya Cüneyt Susar, ya da biz onu sustururuz. Şimdiye kadar sizin ailenizin hatırına ses çıkarmadık. Ama bundan sonra, hareketimizi ve önderimizi eleştirmeye devam ederse, onu öldüreceğiz. Buda size son uyarımız. Sonra bizi niye uyarmadınız demeyiniz. Cüneyt hangi gazete ve hangi televizyonda çalışırsa çalışsın bizim için fark etmez.  Yeter ki partiyi ve önderimizi eleştirmesin. Yarın PKK’liler gelip onu kaçırdığında da, ekmeğim icabı çalışıyorum desin. Bunu dedikten sonra PKK ona bir şey yapmaz, serbest bırakırlar. Biz sizin yurtsever ailenizin rezil olmasını istemeyiz” gibi tehditleri savurmuşlardır.

            Sindirme, susturma ve baskı anlayışıyla koca bir halkı Ortaçağ’ın karanlık dönemlerine geri döndürmeye çalışan, yobazlığı, bağnazlığı, tek tip düşünce, koşulsuz biat ve sorgusuz köleliği dayatan PKK’nin, Kürt halkının haklı olduğu meşru davasını savunduğunu ve bu dava için savaştığını hiç kimseye söyleyemez. Şuanda verdiği savaşın yegane sebebi; güç, iktidar, rant ve emperyalistlerin emperyal emellerini gerçekleştirmekten başka hiçbir şey değildir. Kendi halkının özgürlüğünü, adaletini, refahını, sağlılığını ve onurlu yaşamını isteyen bir hareket kendi halkının yüreğinde bomba patlatmaz.

            Kaldı ki şimdiye kadar ne PKK ve ne de BDP; ortaya attığım hiçbir tezimi, iddiamı ve söylediklerimin aksini dile getirmemiş, hiçbir makalem tekzip edilmemiş ve hiçbir iddiam da yalanlanmamıştır.  Dediklerimin aksini ispatlayanlara hodri meydan diyorum. Bununla birlikte ben bütün eleştirilerimi demokratik kültürün sınırları, edep ve ahlak anlayışı ve entelektüel tartışmanın kuralları çerçevesinde yapıyorum. Tüm kitaplarım ve makalelerim ortadadır. 

“Öldürme” tehdidine gelince; Allah şahidimdir ki hiçbir zaman ölümden de korkmadım ve korkmamda. Hiçbir cellat benim ecelimi belirleme kudretine sahip değildir. Ancak ve ancak Cenab-i Allah(c.c) miadımı doldurduğunda o cellat ancak sebep olabilecektir. Yaşamım boyunca barışı, kardeşliği, birliği ve bütünlüğü savunmuş ve şiddetin her türlüsünü reddetmiş biri olarak bugüne kadar hiçbir güce boyun eğmediğim gibi bundan sonrada asla boyun eğmeyeceğim.

Karar Allah’ın, takdir milletimindir…