28 ŞUBAT’TA DEMİREL’İN KÜRTLERE SOYKIRIM PLANI

  Her zaman iddia ettiğim, “Erbakan’ın Gizli PKK Zirvesi, Zirvenin Kilit İsmi İsmail Nacar” adlı kitabımda da sık sık belirtmeye çalıştığım ve asıl bu ülkenin kabusu Kemalist zihniyet, onun ittifakçısı olan Demirel ve derin devlet olduğu tezimden yanılmadığımı gösteren en önemli kanıtlarından biri de 28 Şubat Savcısı Nusret Bilgi’nin elde ettiği bilgilerdir.

           

            1990’larda rahmetli Eşref Bitlis’in talimatıyla kurulan Barış, Kardeşlik ve Dayanışma Komitesini’ de engelleyen, barışı sabote eden ve derin devletle hareket eden Demirel, nasıl ruh verecek, hakkın huzurunda nasıl hesap verecek ve mahşerde nasıl bir cezaya çarpılacak bilmiyorum.

 

Lakin bildiğim tek şey; bu ülkede kardeşkanın akmasına, binlerce ocağın sönmesine ve milyonlarca annenin yüreğine ateş düşmesine sebep olduğudur.

 

            Kürt nüfusuna soykırımı, Müslümanlara cehennem hayatını reva gören Demirel’in özellikle Doğu ve Güneydoğu’da Kürt basının başını neden ezmek istediğini bu iddianamede daha net öğrenmiş oldum. Kimin talimatıyla fişlendiğimi ve hayatımın karartıldığını da öğrendim. Rahmetli annemin ahı ve oğlumun gözyaşları, mahşere kadar Demirel’in boğazında düğüm düğüm olacaktır.

 

            Dilerim Allah’tan; Demirel’in sekeratı ve son nefesi cehennem zebanilerin işkencesiyle geçer. Dilerim Allah’tan; Demirel, Allah’ın Kadı, Peygamberi şefaatçi olduğu yevmül kıyamda en ağır cezaya çarptırılır ve cehennemde cayır cayır yanar.

 

            28 Şubat iddianamesinde yer alan ve daha öncede de dile getirdiğim “MGK’nın Kürt nüfusunun engellemesi” raporuna kayıtsız kalan sözde demokratların, bu ülkenin kanını emen kimi vampir siyasetçilerin ve işi gücü boş işler peşinde koşan BDP’nin silkelenip bu ülkenin asıl meseleleriyle ilgilenmeleri ve bu iddianameyi baştan sonuna kadar okumaları gerekir.

 

            MGK raporunda 2025 yılına gelindiğinde Kürt nüfusu Türk nüfusuyla eşitlenmemesi için tüm önlemlerin alınması ve nüfusun engellenmesi gerekir denilmektedir. Kuşkusuz nüfusun engellenmesi de ancak soykırımla ve katliamla olur. Bu katliamı ve soykırımı reva gören Demirel’in insanlık tarihi önünde yargılanması ve en ağır cezaya çarptırılması gerekir.

 

            Bakınız 03.01. 1997 tarihinde Genelkurmay Başkanlığında Cumhurbaşkanı Demirel’e verilen brifingde Demirel ne diyor?

 

“Genelkurmay Genel Sekreterliğinin 1997 Yılına Ait  Tarihçesinde; 17 Ocak 1997 günü Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL’e Genelkurmay’da Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı koordinatörlüğünde saat 09:00-11:00’da İstihbarat Başkanlığı İKK ve Güv.Daire Başkanlığı tarafından İnönü Salonunda özel bir takdimde bulunulduğu belirtilmiştir.

 

Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinden gönderilen “Sayın Cumhurbaşkanına Genelkurmay Karargahında verilen brifingde yapılan konuşmalar” başlıklı 17 Ocak 1997 tarihli 3 sayfadan oluşan belgede;

 

Demirel “Bu konu MGK’da görüşülmek üzere gündeme getirilmiştir. Şu ana kadar görüşülemedi. Benim elimde de böyle bir dosya mevcut. Bir komünist devleti kurulması tehlikesi de vardı. Önemli olan Türkiye’yi idare edilemez duruma getirmemektir. Devlet’in alacağı tedbirlerle bu tehdit tesirsiz hale getirilebilir. İç savaşa gitmeden gerekli tedbirler alınmalıdır.

İrtica gibi Kürtçülük de var. Bunlar birleşebilir mi? Maksatları ayrı. Ülkenin dengesini bozacak yasalara engel oluyoruz. Bunun için ben ve Anayasa Mahkemesi var. Altı aydan beri istemediğim hiçbir kanunu geçirtmedim.”diyor Demirel.

 

Eğitim, adalet ve din üzerinde Demirel’in bu halkı nasıl cendereden geçirdiğini belgeleyen bu ifadeleri de çok önemli.

 

Demirel;“MİT, TRT, Üniversiteler gibi kurumlarda tahribat yaptırmayız. Üniversiteler tasarısını hazırlayanlara haber gönderdim. Çıkaramazsınız dedim. Bazı üniversitelere sızmış öğretim üyeleri var. Ancak rektör seviyesinde temizledim. Harran Üniversitesinde mani oldum. Van’ı iki yıl önce temizledim. Erzurum Üniversitesi Rektörü Vatanperver’dir. Eksik varsa gözyaşlarına bakmam. Üniversitelerde genellikle çok rahatsız edici bir durum yoktur. Dosyada yazılı olanlara teker teker bakacağım. Çoğu ile uğraştım.

 

Başsavcı için bugün yarın karar vereceğim. Devletin büyük kuruluşlarının başında rejim düşmanı kimseyi barındırmam. Birçok tayin geliyor. Herşeyine bakılıyor, DYP kanadından gelen tayinler daha kolay oluyor. Hemen geri çeviriyorum. Bir daha önüme getirmiyorlar. Şimdi valiler kararnamesi hazırlanıyor. Teker teker bakacağım. Pırıl pırıl valiler var. Vali sağlam olmalı. Onlar komutanlara benzer tarzda görev yapıyor.”diyor.

 

Şimdi bizim Diyarbakır eski Valisi Doğan Hatipoğlu’nun da neden görevden alındığını çok daha iyi anlamış oldum.

 

Yerel basını düşman gören Demirel; “Devleti rahatsız hale getirecek, devletin şeklini değiştirecek hiçbirşey yaptırmayız. Devleti kimseye teslim etmeyiz. Nasıl halledeceğim? Biraz düşünmem lazım. Tepeden tırnağa gözden geçireceğim. Bir kısmı böyle olmayabilir. TRT ile ilgili üçüncü adayı dört aydır önüme getiremediler. Hakkında söylentiler olan kişi gelirse ona hiçbir zaman yol vermem.

 

En büyük zorluk yerel TV ve radyolarda. Bunlar dibimizi oyuyorlar. RTÜK’e gittim, “Çare bulun” dedim.”diyor.

 

Bundan da başta Diyarbakır ve bölgede televizyon ve radyolara nenden RTÜK tarafından sık sık kapatma ve para cezasını da verildiğini de öğrenmiş oldum.

 

Toplantıda Genelkurmay Başkanın ifadeleri de çok ilginç. Genelkurmay Başkanı, Demirel’e “Size bunları aktarmak durumundayız. Fiili bir durum var. Yasaların işletilmesi gerekir. Fatih’te bayanlar kısa kollu gezemiyor. Jilet atılıyor. Tren ve benzeri vasıtalarda tesettürlü bayanlar para karşılığı dolaştırılıyor. Fiili durum giderek genişliyor.”diyor.

 

Bunun üzerine Demirel:

 

“Sizin düşüncelerinizi bilmem gerekir ki tedbir alayım. Silahlı Kuvvetler Başkomutanı’nın temsilcisi olarak sizin rahatsızlığınızı bilmem gerekir. Siz rahatsanız sistem rahat işler.”der.

 

Genelkurmay Başkanı; “Parlamentoda kilitlenme var.Endişemiz %80’in %20’nin Zebunu yani esiri olmasıdır. Bunu açacak kilidin olmaması sıkıntı yaratıyor. Siyasetin dışındayız. Özenle siyasete girmekten kaçınıyoruz. Şahsi tecrübe ve konumunuz ile sizin Anayasal düzen içinde bu sorunları çözeceğinize inanıyoruz. Kanunların yolu açılmalıdır.

            Bu brifingte parti ismi(RP) kullanıp kullanmamayı çok düşündük.Sadece size bu şekilde takdim ediyoruz.Bu hususu özellikle dikkatlerinize sunarım.”diyor.

 

Demirel; “Bu konuda gerekli hassasiyeti göstereceğim. 1982 Anayasası’nın noksanı Cumhurbaşkanı’na meclisi fesh etme yetkisi vermemiş olmasıdır. Benim elimde böyle bir yetki olsa kullanmama bile gerek kalmayabilir. Partiler ve milletvekilleri ne yaparlarsa yapsınlar dönem içinde kimsenin kendilerine dokunamayacağını biliyorlar. Mesele bundan ileri geliyor. Halk cıva gibidir. Kimsenin arkasında devamlı durmazlar. Tekrar teşekkür ederim. Brifing vatansever ve temiz duygularla hazırlanmış. Yararlandım. İnceleyeceğim” der Demirel.