SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() AÇIK İHBAR
HEP SİZ SUÇLADINIZ, SİZ SUÇUNUZU NASIL ÖRTECEKSİNİZ?
Aklıselim, kafası basan her insan neden-sonuç ilişkisini hep merak eder ve irdelemekte bu insanların doğasında olur. Bilindiği üzere “Diyarbakır’ı istiyorum” diyen Başbakan Recep Tayip Erdoğan, Diyarbakır’da yaşanan olayları, entrikaları duymuş olsa belkide asla Diyarbakır’ı alamayacağını bir kez daha kavramış olacak. Belki Başbakanımız veya bakanlarımız bilmiyordur diye ben bu olayların altını çizerek aktarmayı uygun buldum. Umarım okuyup bir analiz yaparlar. Gel gelelim işin aslına, fesline; Neden-Sonuç ilişkisine… Bunları bilseniz belki bu savaşımın iç yüzünü de çok daha rahat algılayacaksınız… Geçtiğimiz yaz Diyarbakır başta olmak üzere Batman, Bingöl, Şanlıurfa gibi illerde salınımı ve dalgalanma adı altında insanları canlarından bezdiren bir elektrik sorunu yaşanmıştı. Bu salınım ve dalgalanma olayı ile ilgili olarak kayıt dışı su kuyuları örnek verilmiş, kullandıkları elektriğe olay bağlanmıştı. Olay kısmi olarak doğruydu. Anlatılmayan kısım işe şuydu: DEDAŞ içinde bazı kendini bilmezler abonesi olan tarla ve kuyu sahiplerinin kaçak elektrik kullanmalarına göz yumarak buradan büyük vurgunlar yaptılar. Bu şahıslar Dicle EDAŞ bünyesinde faaliyet gösteren bazı şahısların yakınları. Tahsilatı yapan kişi kendine bir ekip kurarak ki bu ekipte kırsalda çalışan bazı okuma memurlarıdır. Bu sayaç okuyucuları okumalarda kaçağa göz yummalarına karşılık her ay okuma sonrası 1000 lira rüşvet vererek bunu sağlıyorlardı. Bir düşünün binlerce sondajla sulanan tarla ve bunun illegal getirisi. Az daha açalım isterseniz konuyu: 2 tarla düşünün, ikisi de 500 dönüm, ikisi de pamuk ekmiş. Birine gelen elektrik faturası 1000 lira, diğerine gelen fatura 23.000 lira. Biz gazeteciler olarak bunları görüp sorgularken Elektrik dağıtım veya tahsilat birimleri ne hikmetse bunu görmüyorlar. Sizce neden görmüyorlar? Sorusu ise apaçık yalın. Cebe kolay sığan, rant çevreleri tarafından kolaylıkla telaffuz edilmesi için söylenen şifreli bir sözcük değil aslında. DEDAŞ gerçekten bir kısaltma fakat gelin görün ki gerçekten bir kısaltmamı yoksa silkelene silkelene döktürülen ve bu kısa cümlelere sığdırılan bir kelimemi? Diye de düşünmemek elde değil. Kış geldi, yine elektrikler varlığını unutturdu. Azaba ve eziyete dönen elektrik konusu tıpkı CNBS-E kanalında gösterime giren ‘Revolutıon’ isimli diziye döndü. Dizinin konusu ise aynen Diyarbakırlıların yaşadığı sıkıntı gibi. Yani Dünyada elektriğin olmaması düzeni bozmuş ve insanlar ilkel yaşama dönüş yapmış, hiçbir güvenlikleri kalmamış. Şimdi ne alaka diyeceksiniz? Dediğinizi duyar gibiyim. Alakası şu: Diyarbakır sıkça karanlıkta, yani elektrik adındaki buluş bu bölgede pekte bilinmiyor gibi. Bildiğiniz gibi İslam’ın temel şartı namaz ve temizliktir. Peki, elektrik olmayınca on binlerce bina su ihtiyacını nasıl karşılayacak? Abdestlerini nasıl alacak, nasıl gusül yapacak gibi sorunlar doğuyor. Şimdi bu nasıl bir Müslüman bir toplum anlayışı sizce? Bunun yanı sıra kış mevsiminde günler kısalıyor. Özellikle çalışan bayanlar da kesintilerden dolayı çok zor zamanlar yaşıyorlar. Yolları kesiliyor, gasp ediliyorlar, tacize uğruyorlar. Özellikle karanlık sokaklar ve bina girişleri bu ıstırabın önemli parçası. Nede olsa kurt puslu havayı sever. Bu işin ahlaki boyutu ve bunun sorumluları da halka bunu reva görenlerdir. Gelelim işin önemli ve ana konusuna, kesintinin ardındaki gerçekliğe: Her fırsatta Diyarbakır’ın kaçak elektrik kullandığı dile getirilir ve kesintilerin enerji yetmezliğinden dolayı bu azabı yaşadığı dillendirilir. Birde kesintilerin sebebi kaçaktır diyen ‘Devletin bakanı’ olunca yetkililer daha bir cesaret alıyorlar ve vur abalıya misali işkencelerin dozu artırılıyor. Geçtiğimiz günlerde DEDAŞ kaçak kontrol ekipleri Türkiye’nin en büyük yağ fabrikalarından birine baskın yaparlar, yapılan baskında bu fabrikanın sayacında oynama tespit edilir. Bu yağ fabrikasının saati incelemeye alınır ve suç sabittir. İşin bomba tarafı ise bu fabrikanın sahibi radikal Ak Partili ve bakanlarla aynı sofraya oturanlarmış. Fabrikanın net adını almadım ama kaynağım güvenilirdir. Gelin görün ki Ak Parti tabanı aslında kaçağın hasını kullananlarmış. Tabi bunu ne başbakanımız biliyor, nede Diyarbakır’ı kaçak kullanarak suçlayan bakan. Bilmiş olsalar zaten böyle bir söz sarf etmezlerdi. Yani harcadığı elektrik faturasını olduğunun altında gösteren bir işlem aslında bu. Yani anlayacağınız 100 liraya 10 lira ödüyor bu arkadaşlar. Yine kaçak kontrol ekipleri bir un fabrikasını basar, ekipler silahlı direniş ve tehditle karşılaşırlar. Asıl soru şu: Bir fabrikanın kullandığı enerjinin miktarını bilen uzmanlar, nasıl olurda kesilen faturalardan yola çıkarak bir tahmin yürütmezler? Nasıl olurda bu pervasızlık yaşanır. Sakın yine okumacılar ve illegal tahsilatçılar devrede olmasın? Bu, aslında Emniyet görevlilerinin işi. Acaba haberdarlar mı? Haberdarlarsa neden bir işlem yapmıyorlar? Yapıyorlar ise bilgilendirmelerini bekliyoruz. Bu organize bir suç teşkilatının planlı ve programlı suç işleme şeklidir ki ağır cezada yargılanmaları gerekmektedir. Öte yandan bir diğer önemli konu ise ELAZIĞ –DİYARBAKIR TEİAŞ hattı. Şimdi bu nerden çıktı! Elazığ’ın Diyarbakır’da ki kesintiyle ne bağlantısı var diye soracaksınız: Bağlantı şurada devreye giriyor, Bilindiği üzere Karakaya barağının Güneydoğu Dağıtım tevzi hattı Elazığ merkezde. Elazığ’da ki bu merkezin başlıca görevi genel kesintilerde adil davranmak ve kesintileri bölge geneline yaymaktır: Geçtiğimiz yaz aylarında da benzer sorunlar yaşanmış DEDAŞ eski müessese müdürü Nihat Nurbaki konuya sürekli müdahale ederek bu sıkıntıyı minimize etmeye çalışıyordu. Kışın gelmesi ile birlikte Karakaya’dan Diyarbakır’a enerji nakil hatlarında sürekli problem çıktığı bahanesi ile sürekli olarak ana merkezden enerji kesintisine gidiliyor. Gerekçe ise gelen ana hattın arıza yarattığı yönünde. Şimdi bu kesintiler neden özellikle Diyarbakır üzerinde yoğunlaşıyor? Elektrik sıkıntısı neden Elazığ, Malatya, Batman ve diğer iller de yaşanmıyor? Malatya, Batman ve diğer iller de kaçak elektrik kullanmıyor mu? Yada Elazığ – Diyarbakır arasındaki 1980 li yıllara dayanan düşmanlık hala devam mı ediyor? Diyarbakır halkı bu şekilde mi cezalandırılıyor? Gibi birçok soru akıllara geliyor.
-AÇIK AÇIK İHBARDA BULUNUYORUM- 40 MİLYON LİRA NEREYE HARCANDI? DEDAŞ yetkilileri 2012 yılı içerisinde Diyarbakır’a 40 milyon TL yatırım yapıldığını iddia ediyorlar. SORUYORUM: -40 Milyon tl yi nereye harcadınız? -Harcadığınız yerler doğru alanlar ise sıkıntı önceki senelere göre neden daha çok arttı? -TEİAŞ kesintileri neden bu kadar sıklaştırdı ve Diyarbakır’a gelen enerjinin musluğunu neden kıstı? -Özellikle sanayi işletmeleri neden denetlenmiyor? Denetlemekle görevli olanlar veya onların çocukları illegal elden tahsilat yapıyorlar mı? -Rüşvetin kaseti piyasada dolanıyor mu? -Bunun deşifre edilmemesi için rüşvet verildi mi? -Eğer Diyarbakır’da yapılan yatırımlar standart ise Hangi bölgelerin trafolarında farklı, hangi bölgelerin tarafoların da ise ucuz malzeme kullanıldı? -Ucuza mal edilen malzemelerin kullanılmasına kim, neden, ne karşılığında göz yumdu? -DEDAŞ’a ait çalındığı iddia edilen kabloların emniyet tutanaklarında belirtilen oranları düşüldükten sonra geri kalan bakır kablolar nereye ve kimler tarafından satıldı? Çalınan bu kabloların oranı ve günümüz değeri ne kadardır?
Ben bu soruları başta, Enerji bakanına, ardından EDAŞ bölge müdürlerine ve DEDAş il müdürüne soruyorum. Aynı zamanda bu bilgileri Emniyetin ilgili birimlerine de köşe yazım aracılığı ile iletiyorum. Madem bölge halkı enerji konusunda bu kadar suçlanıyor, o zaman kendinizi aklayın diyorum.
Yani bir düşünün Rüşvet, yolsuzluk, hak gaspı, fakir, fukaranın hakkı ve birçok şey, bunları kursağından geçirenler hiç mi hesap verecekleri günü düşünmüyorlar? Öte yandan sayın yetkililer siz bir evin 300 lira elektrik faturası vermesine karşın koskoca işletmelerin 700-800 lira olan faturalarından hiç mi kuşku duymuyorsunuz? Hiç mi huzursuzlaşmıyorsunuz? Ya illegalite bu kadar mı meşru olur? Yükleniyor...
Yorumlar yüklenirken lütfen bekleyiniz...
|