|
SON DAKİKA
Cantürk'den 24 Kasım Öğretmenler Günü…
AY:ÖĞRETMENLERİMİZİN ÜZERİMİZDEKİ HAKLARI YADSINAMAZ
Prof. Dr. Sacit Günbey Yeniden…
İskenderun'da iki şehit için karar!…
AnadilNAMIK DURUKAN
12 Eylül 1980 askeri darbesi ve sonrasında askeri yönetimin yarattığı tahribat henüz giderilebilmiş değil. Tartışması ise hala sürüyor. Darbeyi yapan generallerden ikisi halen yaşıyor. Her ne kadar anayasaya geleceklerini garanti altına almak için yargılanamayacaklarına dair maddeler koydularsa da mahkeme önüne çıkmaktan kurtulamadılar. Belki de ömürleri yargılama sonuna kadar yetemeyebilir!
Darbe döneminde bütün demokratik haklar askıya alındı. Türkiye’de yaşayan farklı etnik yapılar ve kültürler üzerinde baskı arttırıldı. Türkçenin dışındaki diller ve kültürel aktiviteler yasaklandı. Yasağı ihlal ettikleri gerekçesiyle birçok insan yargılandı ya da bunu yaşamlarıyla ödedi.
Hiç unutmam cezaevlerindeki “Türkçe konuş çok konuş” tabelasını… Daha ilk günkü gibi aklımda. Oysa Türkiye’nin 7 bölgesinde Türkçenin dışında birçok dil ve kültür vardı. Tabii insanlar kültürünü yaşamaya dillerini konuşmaya çekinir oldular.
Cumhuriyet tarihinden bu yana sürdürülen tek tip yaratma düşüncesi diğer kültürler ve diller üzerinde kısmi başarıya da ulaştı. Türkiye’de yaşayan farklı etnik yapıdaki insanlar dil ve kültürlerini unutur duruma geldi. Buna rağmen dilini ve kültürünü geliştirmek isteyenlere ise “bölücü” yaftası vuruldu.
Kürtçe’yi diğer diller izledi
Ülkede yeniden çok partili sisteme geçilmesi ve demokrasi uygulamaları dil üzerindeki baskıyı nispeten hafifletti. Çözüm süreci özellikle dil üzerindeki baskının kalkmasına önayak oldu. Kürtçeye yönelik özel kursların açılması ülkede konuşulan diğer kültür gruplarını da harekete geçirdi. Kürtçeyi Lazca, Çerkezce ve diğer dillerde açılan kurslar, çıkarılan gazete ve dergiler ile yayına giren TV’ler izledi. Hükümetin başta Kürtçe olmak üzere Türkiye’de “yaşayan diller” adıyla hazırladığı anayasa taslağını sert tartışmaların ardından Meclis’ten geçirmesi sonrasında Kürtçe ve diğer diller okullarda seçmeli ders olarak okutulmaya başlandı. Bu uygulama her ne kadar ihtiyaca yanıt olmasa da “devrim” niteliğindeydi.
Hayal kırıklığı yaşansa da…
Doğu ve Güneydoğu’da Kürtçe seçmeli ders alacak öğrenciler için Mardin Artuklu Üniversitesi’nde 500 kişi hızlandırılmış eğitimden geçirildi. Kürtçe öğretmenlerine atanacaklarına dair sözler verildi. Buna rağmen Milli Eğitim Bakanlığı’ndan görev bekleyen ilk Kürtçe öğretmenleri hayal kırıklığı yaşadı. Bir yıldır hâlâ bu öğretmenlerin ataması yapılamadı. Öğretmenler atama bekleyedursun Kürtçe dil dersinin halkın beklediği gibi bir hazırlıkta olmadığı da görüldü. Bu alandaki çalışma şimdilik rölantiye alınsa da bölgede bu alandaki örgütlü yapılar boş durmuyor.
Kürtçe resmi yazışmalarda …
Kürtçe’nin Türkçe’den sonra ikinci resmi dil statüsüne alınması ve eğitim dili olarak kullanılmasına yönelik talepler var. Hükümet talepleri şimdi görmezden gelse de özellikle Doğu ve Güneydoğu’da bunun uygulamasına yerellerde başlandı bile. Buna örnek vermek gerekirse, Başta Diyarbakır olmak üzere birçok il ve ilçedeki tabelaya Türkçenin yanı sıra Kürtçe “hoş geldiniz” yazıları yazıldı. Belediyelerdeki Türkçe tabelaların yanına Kürtçeleri asıldı. Son olarak Diyarbakır’ın Sur belediyesi ilk defa Türkçeyle birlikte resmi yazışmalarında Kürtçeyi de kullanmaya başladı.
Resmi kurum faaliyetlerinde de kullanılıyor
Sadece BDP’li belediylere değil, bölgede polise ve bazı resmi ve yarı resmi kurumlar da faaliyetlerinde Kürtçeyi kullanmaya başladı. Bir örnek: Dicle EDAŞ, duyurularında Türkçenin yanı sıra Kürtçeyi kullanıyor. EDAŞ, Batman’da abonelerine Kürtçe olarak, “….. tarihine kadar faizsiz kampanyadan yararlanın” duyurusu yapıyor. Bölgedeki diğer yerleşim birimlerinde de benzer uygulamalar var. Bu türden uygulamaları çoğaltabiliriz.
Kürtçeye yönelik bölgede ilginin artması yabancıların da ilgisini çekmiş olacak ki, Güney Kore’den iki eğitimci, Diyarbakır’a öğrenci grubu getirmek için çalışma yapıyor. Türkçenin yanı sıra Kürtçe ve Kürtçenin Zazaki lehçesini çok iyi konuştuğunu belirten iki Güney Koreli’nin temasları Amedsesi.net’e haber olmuş. Haberi olduğu gibi aktarmak istiyorum:
Güney Kore’den 40 Öğrenci Hani’yi Ziyaret Edecek
Güney Kore’de Kyung ki Anadolu ve fen liselerinde eğitim gören 40 öğrencinin önümüzdeki aylarda Diyarbakır’ın Hani ilçesini ziyaret edeceği belirtildi.
Temmuz ayı içerisinde Hani’yi ziyarete gelecek olan öğrencilerin ilçede 3 gün kalacakları, bu süre içerisinde de ilçenin tarihi yerlerini gezecekleri açıklandı. Hani İlçe Kaymakamı Hidayet Sarı’yı makamında ziyaret eden Kusibong Hwang, Youngiin Shim adlı 2 Güney Koreli, 5 yıldan beri Diyarbakır ve İstanbul’da ticaretle uğraştıklarını söyledi. Heyet üyeleri ziyaretten amaçlarının Güney Kore’den gelecek olan 40 öğrencinin ilçede 3 gün kalacağını Kaymakam Sarı’ya bildirmek olduğnu söyledi.
Güney Koreli Hwaang ve Shim, iyi derecede Türkçe, Kürtçe ve Zazaca bildiklerini, gittikleri her yerde bu dilleri konuştuklarını ifade etti.
Medyada Kürtçeye rağbet
Kürtçenin eğitim, ekonomi veya ticaret dili olmadığına yönelik zaman zaman görüşler ortaya atılsa da günümüz koşullarında değerli bir dil olma özelliğine dönüştüğünü söylersem abartmamış olurum. Gün geçtikçe birçok alanda talebi artan Kürtçe, özellikle medya alanında rağbet görüyor. Buna örnek olarak bölgede Kürtçe yayına geçen TV’ler, radyolar, internet siteleri, gazeteler Kürtçe bilen eleman arar duruma geldi. Devletin denetimindeki TRT 6 ve AA da buna örnek verilebilir. Kürtçenin diğer sektörlerde kullanımı ise gün geçtikçe artıyor.
Kerkük örneği
Son olarak, bir izlenimimi aktararak bitirmek istiyorum. Kültür zenginliğinin yaşandığı bölgelerde insanların birden çok dili kullanması büyük bir avantaj olarak karşımıza çıkıyor. Irak’ın Kerkük kentinde yoğun olarak Kürt ve Türkmen yaşar. Kürtçe ve Türkmencenin yanısıra Arapça üçüncü etkili dil. Kldani, Asuri ve Süriyani dini azınlıkların kullandığı dili de hatırlatmadan geçmemek gerekir. Kent merkezi ve çevresinde Kürt, Türkmen ve Arap her üç dili de anadili gibi konuşuyor. Hıristiyan azınlık ise anadili yanısıra üç dili rahatlıkla konuşabiliyor. Halkların bir arada yaşadığı Kerkük’te bunun adına mozaik deniyor!
Dil tıpkı fidan gibi, çiçek gibidir; nasıl ki çiçek susuz yaşayamazsa dil de kendini geliştiremeden varlığını sürdüremez. Kendini geliştirmesi için de iç barışa ve sonrasında eğitime ihtiyaç var.
Komşunun konuştuğu dile kulak kabartmak yeterli olur sanırım… Not: Milliyet gazetesinin Çukurova ekinden alınmıştır. Yükleniyor...
|