SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() Aşiret geleneği ve Demo ağaÇocukluğumuzun Doğu ve Güneydoğu’sunda katı aşiret kuralları vardı. Toprağa bağlılık, üretim ve insan ilişkilerinde temel faktördü. Gelenek, görenek ve yaşam biçimi de doğal olarak aşiret kuralları ile sınırlıydı. Kuralın dışına çıkan ayıplanır, sözlü olarak geçmişten günümüze kadar ulaşan aşiret yasasını ihlal edenler ise “şeriatın kestiği parmak acımaz” örneğinde olduğu gibi maddi ve manevi ağır yaptırımlara boyun eğerdi.
Aşiret kuralı deyip geçmemek lazım. Birey, gurur kırıcı bir suçlamaya maruz kaldığında ya da bir olumsuz eylem halinde aşiret yasasına dikkat çeker. “Biz aşiretiz, bize yakışmaz” diyerek yaşanması ihtimal olumsuzlukların önüne geçer. Her ne kadar aşiretçilik bölgenin önünde bir engel olarak görülse de kendine özgü yasası, kuralları ve pratik çözüm yöntemleri ile çözümleyici roller de üstlenmiştir.
1970’li yılların sonu, 1980’li yılların başında Kürt sorununun siyasallaşması, örgütlü yapıların ortaya çıkması ile aşiretçi yapı zayıflasa da varlığını sürdürdü. Bölgede 30 yılı aşkın süredir devam eden şiddet sarmalı aşiretçi yapıyı da etkiledi, şekil değiştirdi.
Aşirette 1. madde: “Kadın ve çocuk vurulmaz!”
Geçmişten bugüne kadar aşiretler arasında ve aynı aşiretin değişik kolları arasında daha çok topraktan kaynaklı çatışmalar süregelmiştir. Bugün de bunun acımasız örneklerini zaman zaman duyuyoruz, izliyoruz. Ancak bu kavgalar ve çatışmalarda bir kural var: Asla kadın ve çocuk vurulmaz. Daha çok bölge insanı arasında espri konusu olan “şansım olsaydı anam beni kız doğururdu” söylemi bu kurala atıfta bulunur.
Kuralı ihlal ettiler
Son yıllarda bu kural birçok kez ihlal edildi ve insanları şaşkına çeviren kadın ve çocukların da hedef olduğu katliam derecesinde vahşice saldırılar yapıldı. Mardin Bilge Köyü katliamı ve bir süre önce yine Mardin Cezaevi önünde anne ve çocuklarının öldürülmesini buna örnek olarak gösterebiliriz. Bu da eski aşiret yapılarının aşınarak geçirdikleri başkalaşımla ilgili olabilir. Daha doğrusu ne hukuk ne de geçmiş aşiret yapısına uymayan bu yöntem aşiretler ve bölge halkında nefretle anılıyor. Bu gelişme bölge halkını yanlış tanıtması açısından da bir üzüntü kaynağı olarak görülüyor.
Aşiretler hâlâ güçlü
Aşiretçi yapı bölgenin merkezi sayılan Diyarbakır’da çözülmesine rağmen kırsalda varlığını büyük aileler biçiminde sürdürüyor. Şanlıurfa ve Mardin’de ise siyaset kurumu dahil birçok alanda hâlâ aşiretsel etki var. Özellikle Şanlıurfa ve ilçelerinde aşiretlerin oyu siyasi dengeyi değiştirme gücünü elinde tutuyor ki aşiretinin oyuyla bağımsız milletvekili seçilen ancak daha sonra siyasal bir partiye geçmiş pek çok milletvekili var.
Barış elçisiydi
Ancak Şanlıurfa’da da Mardin’de de aşiretler arasında son yıllarda barış gönüllüsü olarak etkili ve yetkili insanların ortaya çıkması ile büyük felaketlerin önüne geçildi. Bu barış elçilerinden bir de Mardin’in ileri gelen ailelerinden olan Hacı Demo Türk’tü. Yıllardır o Şanlıurfa ve Mardin’de barış için çalmadık kapı bırakmayan, aileleri ikna etmek için gecesini gündüzüne katan Hacı Demo, aynı zamanda Mardin Milletvekili Ahmet Türk’ün de ağabeyiydi.
“Barışta birleşelim”
Türk ailesi de geçmişte kan davasının mağdurlarındandır. Ailenin yaşadığı acı ve trajediler bir kitap konusu da olur. Ahmet Türk, politik kimliği ile öne çıkarken Hacı Demo, sivil kimliği ile toplumsal barışa katkı sunmayı amaç edindi. Hacı Demo, son nefesine kadar kan davalı aileleri barıştırmanın yanı sıra Kürt sorununun çözümüne barış mesajları ile katkı sundu. Hacı Demo, 1990’lı yılların fırtınalı dönemlerinde o meşhur Kasr-ı Kanco köyünde bizi ağırlarken barışa yönelik söylemleri hala kulaklarımda çınlıyor: "Tek çözüm barışta birleşmektir..." Barış elçisi Hacı Demo ne yazık ki geçtiğimiz hafta Ankara’da tedavi gördüğü hastanede yaşama gözlerini yumdu. Yakınlarının anlattığına göre, son nefesinde bile “Barış” demiş. Hacı Demo’nun Kasr-ı Kanco köyündeki cenaze törenine, barıştırdığı aşiretler ve sevenleri akın etti.
Taziyede Türkiye mozaiği
Çıkış noktam ve mesleğe başladığım ilçe olan Viranşehir’de duayen gazeteci ağabeyimiz Eyüp Seyrek, haberinde Hacı Demo’nun cenaze töreni ve sonrasında yaşananları Viranşehir Gazetesi’nde şöyle aktarmış: "Başta Diyarbakır olmak üzere, Mardin, Şırnak, Batman, Adıyaman, Gaziantep, Kilis, Bingöl, Bitlis, Van, Muş, Tunceli, Ağrı, Siirt, Kars, Ardahan, Adana, Mersin, Aydın, Antalya, İzmir, Urfa, Ankara, Yozgat, Amasya, Kayseri, Konya, Kocaeli, Osmaniye, Tarsus, Kırıkhan, İskenderun, Alanya, Silfke, Elazığ, Erzurum, Karaman, Erzincan, Malatya, Bayburt, İstanbul ve ilçelerinden 15 binden fazla insan yaşamını yitiren Hacı Demo’nun ardından Kasr-ı Kanco’ya geldi. Halen devam eden taziyeye gelenlerin sayısı iki günde 25 bini aştı. Barış elçisi olarak bilinen Hacı Demo’nun cenaze törenine Derik, Nusaybin, Kızıltepe, Mazıdağı, Ceylanpınar, Suruç, Siverek, Cizre ilçesinden kitlesel olarak katılırken sadece Diyarbakır’dan 4 bin aracın köye gelmesi dikkat çekti."
Barışa dua
Hacı Demo’nun ölümü sonrası kurulan taziye çadırları her gün dolup taşıyor, binler sofrada ağırlanıyor, barış ortamının sürmesine dualar okunuyor. Güneydoğu’da huzur ve barış ortamının devamı için daha çok Hacı Demo’lara ihtiyaç var. Bölgenin kaderini barış için alınteri döken insanlar değiştirecek.
Acıya sarılabilmek
Bir Not: Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in annesi Azize Baydemir’in vefatı Baydemir’i derinden sarstı. Baydemir’in annesine yemek yedirirken çekilmiş bir kare resim, anne sevgisinin kelimelerle anlatılamayacağını göstermesi açısından önemliydi. Cenazenin toprağa verilmesi sırasında Baydemir’in acısını ona sarılarak paylaşan Emniyet Müdürü Recep Güven’in hareketi elbette gözlerden kaçmadı. Toplumsal olaylarda karşı karşıya gelen ikilinin acıyı paylaşmadaki insani davranışı mesaj niteliğinde. Ayrıca taziye görüntülerinde Huda-Par'ın Başkan Yardımcısı Hüseyin Yılmaz’ın taziye evine kadar gelip Baydemir’e başsağlığı dilemesi de önemli bir ayrıntı olarak dikkati çekti. kaynak..Milliyet Gazetesi Güney ekinden alınan köşe yazısı Yükleniyor...
|