SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() BACASIZ FABRİKAMI ACABA?-2
Örneğin birisi hastalandığı vakit doktora gideceği yerde hemen şeyhe koşar, hastalığının geçmesi için ya bir hayvan, ya birkaç kilo yağ yahut bir miktar paraya birkaç ölçek buğday götürür. Bazıları da bunlardan birini adar, Allah'tan hastalığı geçerse onu şeyhe verir.
Bir kısmı da adadığı hayvanı senelerce besler, bir sürü olduktan sonra şeyhe verir veya hepsini satar, binlerce lira tutan parasını olduğu gibi şeyh efendiye takdim eder. Mahsul zamanı gelince şeyh ve adamları, devletin tahsil memurları gibi köyleri dolaşıp, herkesten gücünün yettiği veya şeyhin istediği kadar mahsul alırlar. Şeyhin evinde yapılacak bir iş varsa, hemen bir köyden gerektiği kadar adam toplatılır ve gidip o işi bitirirler. Bu iş, kadınların yapacağı bir işse o kadar kadın toplatılıp götürülür. Kısacası: sahte Şeyhlerin bütün ihtiyaçları halk ve bilhassa köylüler tarafından temin edilir. Kendileri ise kral, çocukları da birer prens gibi bir işte çalışmaksızın saltanat sürerler. Bütün bunlara sebep; müritlerin, şeyhi Allah'ın yegâne mümessili ve vekili olarak telâkki etmeleri ve buna mutlak surette inanmalarıdır. Onlara göre şeyh, istediğinin imanını dahi kurtarır, şeyh kıyamet gününde sevdiği adamları alıp hesap ve azaptan sıyırır; sevmediği kimseler ise sahipsiz ve perişan kalırlar. Hem bu inanış yalnız şeyhin yaşadığı zamana münhasır olmayıp ölümünden sonra da devam eder. Bunun içindir ki; ölmüş bir şeyhin müritleri, bu defa da ruhundan medet beklerler. Mezarına gittikleri zaman el bağlamak ve göz yummaktan başka, bir de mezarından bir miktar toprak alır, şifa (!) niyetiyle suda eritip içer, icap ederse arkadaşlarına da ikram ederler. Hastalığı biraz ağır olanlar şeyhin mezarına götürülür, orada saatlerce bekletilirler. Maalesef bu zavallılar, ölmüş bir adamın değil, sağ bir kimsenin dahi bu işlerde tesiri olamayacağını bilmiyor ve anlamıyorlar. Bu hareketlere benzer daha nice işler vardır ki hepsini belirtmek imkânsızdır. Yalnız okuyuculara kısa bir fikir vermek için bunları burada özetledik. Şeyhliğe ve tarikatçılığa inananlar, bu işin dinin bir emri, hattâ dinin kendisi olduğunu iddia edip durmaktadırlar. Zaten bunun içindir ki; halkımızın dinî hislerinden ve dine karşı olan samimi bağlılıklarından faydalanarak tutunmaktadırlar. Bu kabil taktiklerin, cemiyetin bünyesini kemiren zehirli bir kurt olmasından başka dinimize karşı da büyük bir saygısızlık olduğu, münakaşa götürmez bir gerçektir. Bu itibarla bunlarla mücadele etmek, dinin kudsî gölgesinde kamufle ettikleri çirkin oyunlarını meydana çıkarmak, bu oyunların dinle hiç bir ilgisi olmadığını söylemek ve nihayet dinî hislerinin istismarı neticesinde tuzaklarına düşmüş saf ve mâsun insanları kurtarıp lâyık oldukları seviyeye çıkarmak, herkesten önce din adamlarına düşen dinî, millî ve insanî bir vazifedir. Çünkü din adamları, dinin emirlerini doğru olarak halka söylemekle mükelleftirler. DEVAMI YARIN Yükleniyor...
|