SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() BACASIZ FABRİKAMI ACABA.?-3
Fakat bizde, tedavisi güç bir hastalık halini almış "Neme lâzımcılık" ve "Bana değmeyen yılan bin sene yaşasın" zihniyetiyle, işleri birbirimize bırakmamızın ruhumuza verdiği üşenme bu hale gelmemize sebep olmuştur. Eğer din adamlarımızın hepsi hiç değilse bir kısmı, bidayetten beri elele verip kimseden çekinmeden bu sahte şeyhlerin, hurafelerle mücadele etseydiler, o zaman din içinde din, milliyet içinde milliyet halini alacak kadar haddini aşan bu sahte şeyhlik hurafesi de türemez ve din namına halkı cehalet, tembelliğe sevk etmek imkânını bulamazdı. Fakat din adamlarının bu iş karşısında sesiz kalmaları, bu sömürücülere o fırsatı ve imkânın verilmesinde müessir bir rol oynamıştır.
Bundan başka hayret ve esefle yaşayan bir nokta daha vardır. O da; din adamı diye geçinen ve çevrelerinde gerçekten de sevilip sayılan bazı kimselerin de, sahte şeyhlerin önünde eğilenlerin safında yer almalarıdır. Esasen cahil halkı kitle halinde şeyhlerin tahakkümleri sahasına sürükleyen başlıca sebeplerden biri de budur. Zira cahiller, bunların din adamı olduklarını düşünerek ve gittikleri yolun doğru olduğuna hükmederek peşlerinde gidiyorlar. Bu sebeple suçun ağırını bunlar işlemiş oluyorlar. Çünkü cahiller bilgisizlikleri dolayısıyla nispeten mahzur görülebilir ve icap ederse, cahilliklerini ileri sürerek kendilerini savunabilirler. Fakat din âlimi olan ve ilmini bir yana atarak "Şeyh efendi”yi kendilerine önder kılan bu adamlar asla mahzur görülemez ve hak huzurunda kendilerini savunamazlar. Çünkü hareketlerinin Kur'ân-ı Kerîm'de ve Peygamberimizin hâdislerinde hiçbir yeri yoktur. Oysa din adamının, her şeyden evvel Kur'ân ve hadislere göre hareket etmesi gerekir. Kaldı ki bunların çoğu da şeyhlere inandıklarından değil, onların himaye ve sayelerinde bir takım maddî çıkarlar elde etmek veya halk arasında yıldızlı bir şöhret kazanmak için bu yolu seçmişlerdir. Bu da, düpedüz iki yüzlülüktür. Hakikat hilâfı olan işleri hakikat gibi göstermek ve bazı şahsî çıkarlar için dinden olmayan uydurma hareketlerin dinden olduğunu telkin etmek hususunda Cenâb-ı Hakk'ın şu emrini hatırlatmak, pek yerinde olur düşüncesindeyim: "Veyl o kimselere ki, kendi elleriyle kitap yazarlar, sonra az bir kıymet kazanmak için: Bu Allah nezdindendir, derler. Artık ellerinin yazdıklarından veyl onlara ve kazandıklarından veyl onlara." (Bakara: 2/79) Bununla beraber, sahte Şeyhlik hurafesine şiddetle muhalif olan ve bu yolda ellerinden geldiği kadar mevcuttur. Bunların gerçeği görüp söylemekten çekinmeyişleri, hakikaten memnuniyete şayandır. Fakat bunların mücadelesi yayın yoluyla olmadığı ve bulundukları çevrenin hududunu aşamadığı için, şeyh ve taraftarlarının kuru gürültüleri içerisinde boğdurulmaktadır. Bu suretle de her tarafa aksetmemekte ve tabi atiyle beklenen faydayı sağlı yamamaktadır. Malum olduğu gibi, bir konu hakkında söylenen sözlerle, ileri sürülen görüş ve delillerin daimî kalması ve herkesçe duyulması için kaybolmaması icap eder. Bu da ancak yayın yolu ile mümkündür. Bunun içindir ki ilmin önderi olan büyük Peygamberimiz, "İlmi yazı ile bağlayınız"diyerek ilmin muhafazası hususunda yazının taşıdığı önemi veciz deyimle belirtmiştir. Devamı yarın Yükleniyor...
|