SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() BAŞBAKAN’NIN DOKUNULMAZLIK VE YATIRIM VURUGUSUBugün Başbakan Erdoğan’ın milletvekilleri değerlendirme ve İstişare Toplantısı'ndaki konuşmasını okuduğumda özellikle Diyarbakır’da ve bölgemizde PKK tarafından yatırımların engellendiği, BDP’nin buna mani olmadığı ve yatırımların yakıldığı noktasına sonuna kadar katılıyorum. Erdoğan’ın,''yeri geldiği zaman haddini, herkese yine bu Parlamento, parlamento dilinde bildirir. Aksi takdirde yaptıkları yanlarına kar kalıyor'' ifadesinden de dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda kararlı olduğunu anlıyorum. Kaç gündür vurguladığım ve yazmaya çalıştığım gibi dokunulmazlıkların kaldırılması ülkeye asla yarar getirmeyecektir. Çünkü dokunulmazlıklar kaldırıldığı zaman BDP siyasi bir cevap verir, 35 milletvekilinin istifa edeceğini tahmin etmek hiçte zor değil. BDP Eş Başkanı Gülten Kışanak’ın açıklamaları bu doğrultudadır. Bu olduğu zaman TBMM’nin yüzde 5’i boşalmış olur ve yasal anlamda ara seçim şart olur. Ara seçim de ancak 2 yılda yapılabildiğine göre, yandı gülüm keten helva, krizlerden kriz beğenmek durumunda kalacağız. Erdoğan ve hükümeti mutlaka bununda hesabını yapmış ve rotasını belirlemiştir. Bir takım çevrelerin dediği idam tartışması gibi olacak, konu tartışılıp kapanacaktır gibi olmayacak ve süreç işlenecektir. Yazılarımı takip eden okuyucularım, “Haraçların Hakimi PKK Savaşı Bitirmez” adlı makalemi hatırlayacaklardır. O yazımda yatırımlarla birlikte Kürtlerinde artık kendi geçmişleriyle cesurca hesaplaşmaları gerektiğini belirtmiş ve şunu söylemiştim. ‘Bu saat’ten sonra Kürtler artık geçmişiyle cesurca hesaplaşmalı, artı, eksilerini masaya koymalı, muhasebeden sonra bir karar vermeli ve net bir duruş sergilemelidir. Aksi halde Cumhurbaşkanı Gül’ün dediği gibi batacaksak hepimizde birlikte batacağız. Hiç kimse ben kurtulurumun hesabını yapmasın.
Evet PKK’nin doğuşu zamanın koşullarına göre doğru, haklı ve zaruri bir çıkıştı. Cumhuriyet tarihinden ta 1999 yıllarına kadar Kürt halkının yaşadığı, gördüğü zulmü, adaletsizliği ve karşılaştığı insanlık dışı muameleleri artık Batı’da yaşayan halkında kabul ettiği ve üzüntü duyduğu bir gerçektir.
Fakat PKK, gelinen süreç itibariyle ne acı ki Kürtlerin en büyük sorunu haline gelmiştir.
Kurulduğu günde dünyaya deklare ettiği “Birleşik Bağımsız Sosyalist Bir Kürdistan” talebinden, “Demokratik Cumhuriyet”e gelen, oradan “Ekolojik Toplum” modeline sıçrayan, oradan da “Demokratik Özerklik”e el atan ve hiçbir manifestosunun arkasında duramayan, özellikle Kürt toplumunu ajitasyon, kirli bilgi ve ölü dogmalarla avutmaya çalışan PKK, sahip olduğu iktidarını ve gücünü kaybetmemek için her gün yeni bir manevraya başvurmaktadır.’diye yazmıştım.
Başbakan Erdoğan’ın bugün söylediği “'Güneydoğu'ya niçin bırakın küresel sermayeyi, bugün bizim ulusal sermayemiz gitmiyor?
Diyarbakır'ın, Batman'ın, Muş'un, Siirt'in kendi sermayedarı niçin Diyarbakır'da yatırım yapmıyor. Sermaye sahiplerinin ''Acaba bu yatırımı yaparsam ne zaman gelirler de benim burayı yakarlar, yıkarlar, bombalarlar, korkusuyla yatırım yapamıyorlar.”iddiası da doğru bir iddiadır. Çünkü yine o yazımda yatırımlarla ilgili şu örneği vermiştim. ‘Bir işadamı Diyarbakır’da 3 bin kişilik bir yatırım yapacaktı. KCK’liler gittiler, ondan 5 milyon dolar haraç istediler. Adam yapmaktan vazgeçti. Aynı işadamı yine okul yapmak istedi, şantiyesini bombaladılar. Aynı işadamı haraç vermediği için, onu öldüreceklerine yanlışlıkla amcasının oğlunu öldürdüler.
Bu işadamı bana dedi ki “Cüneyt; kendi elini kendi vicdanına koy, sen olsan yatırım yapar mıydın? Ben Diyarbakır’lıyım ve halkımı da seviyorum. Yatırım yapmak istiyorum ama KCK’liler bırakmıyor” dedi.
Bir başka işadamı bana “bak kardeşim ben Van’da 20 milyon dolarlık yatırım yapacaktım. Bilinen bir aileden ve KCK adına gelen biri bana; ya on milyon dolar haraç verirsin ya da sana bu arsayı verdirtmez ve yatırımı da yaptırtmayız dediler. Sen diyorsun ki Diyarbakır’lı işadamları halkını sevmiyor. Hadi gel yatırım yap…” dedi.
11 bin kayıtlı hırsızın, bin ton uyuşturucunun, 7 bin fuhuş evinin, yüz binlerce aç, sefil ve perişan insanın olduğu, çöplükten, pislikten ve pasaklıktan geçilmeyen Diyarbakır, Kürdistan’ın başkenti olsa ne olur, olmazsa ne olur. Özgürlük ve onurlu hayat; önce özgür ekonomi, bağımsız, hür üniversiteler ve bilimle olur.’diye belirtmiştim.
Yine Başbakan Erdoğan’ın konuşmasında sorduğu “''BDP'ye oy vermiş kardeşlerime de soruyorum, bugüne kadar BDP'li milletvekilleri sizi mi temsil ettiler, sizin haklarınızı mı savundular yoksa terör örgütünü mü temsil ettiler, onun haklarını mı savundular?” sorusu da haklı bir soru.
Şimdiye kadar onca okul, işyeri ve barajların şantiyeleri yakıldı. Onlara işçi, öğretmen ve gariban insan kaçırıldı, siyasetçiler kaçırıldı, BDP hangisine karşı çıkıp tepki gösterdi? Hiçbir tanesini kınadı mı? Şimdiye kadar hangi fabrikanın açılışına katıldılar ve kaç tane işadamını yatırımlar için bölgeye davet ettiler? Şimdiye kadar tek bir okulun açılışına katıldılar mı?
Hayır! Hiçbir tanesi.
Abdullah Öcalan’ın ipine sıkı sıkı sarılmaktan başka ne yaptılar Kürtler için? Her gün Kürtlerin anasını bellediler. Yok bugün Öcalan’ın doğum günü, yok bugün yakalandığı gün, yok Öcalan’a özgürlük günü, yok Öcalan’a tecride hayır günü, yok serhildan günü, yok berxudan günü diye diye her gün bölgenin her yerini tarumar ettiler.
Yahu kainatın en son Peygamberi olan Hz. Muhammed (s.a.v) için dahi, dünyada yaşayan bir buçuk milyar insan bu kadar yapmamıştır.
Bu mantıkla ne Kürt sorunu çözülür, ne Türkiye’ye barış ve huzur gelir ve nede acılar sonlanır. Dokunulmazlıkların kaldırılmasına sonuna kadar karşıyım ama PKK’nin eylemlerine ve BDP’nin de sert diline ve politikasına da sonuna kadar karşıyım. Yükleniyor...
|