SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() BİR HİKAYE DİNLEMEYE VARMISINIZ???
Bir düşünün, yaşamınızı insanlara adamışsınız, bir kişi değil, on kişi yada bin kişi değil on binlerce insana derman olmuşsunuz. Topluma olan borcunuzu fazlası ile ödediğiniz halde daha da, daha da diyorsunuz.
Gece saat 03.00 olmuş, siz yollarda erzak, giyecek, yakacak taşıyorsunuz. Araç bulursanız araçla, bulamazsanız çek çek arabaları ile oda yoksa yalın ayak, yürüyerek. Gırtlağa kadar borca girmişsiniz, çocuklarınız yüzünüzü görmeye hasret ve daha nice nice vesaireler le dolu hayatınız. Yaşınız 50 ye dayanmış, sakallarınız ve saçlarınız aklaşmış, şeker, tansiyon ve daha bir çok hastalıkla da mücadele ediyorsunuz. Kendinizi bu masal kahramanının yerine koyamıyorsunuz değil mi? Bunlar size hayal ürünü, ötelerin ötesi birer masal gibi geliyor ve bu masalın bir kahramanı olmalı diyorsunuz. Gerçekte ise böyle biri var mı? diye de kendinizi sorgularken, ben bu anlatılanlardan hangisinin milyonda bir yerine getiriyorum? Diyerek te kendinizi sorgulamaktan alamıyorsunuz. Sonra böyle biri olamaz diyerek hem kendinizi rahatlatmaya çalışıyorsunuz, hem de vicdanınızı farklı düşüncelerle bastırmaya çalışıyorsunuz. Ben Ahmet BEŞENK, Gazeteciyim, 19 yıl önce bir yerel TV kanalında mesleğe başladım, yerel, ulusal gazete ve televizyonda çalıştım ve o günden bu güne böyle birini tanıyorum, hızına ayak uydurmaya çalıştım, uyduramadım maalesef. Kendisine yüzlerce kanser hastasını, binlerce mağdur aileyi teslim ettim. Hepsinin de sorunu imkanlar ölçüsünde çözüldü. Zira benim gazeteci arkadaşlarım da en az benim kadar insanları kendisine yönlendirdi. O her zaman ki mütevaziliği ile “BAŞIMÜSTÜNE” cevabını vererek yok demedi, of etmedi. Onu tanımasam, birlikte anlattıklarımı yapmasam, bende emin olun siz gibi ‘Mümkün değil, bu bir masal kahramanıdır’ der, ‘Bir varmış, bir yokmuş’ cümlesin başına koyarak hikaye gibi anlatırdım. Öyle değil işte. Bu kanlı, canlı 200 bin lira borçlanarak insanlara yardım eden, bir ‘EFSANE’nin hikâyesidir. Hem de yaşanmış ve yaşanan bir hikaye. Birlikte dinlemeye var mısınız? Ben bu şahısın ismini yazımın sonuna kadar vermemeyi düşünüyorum, gerçi okuyanlar kimden bahsettiğimi biliyor sanırım. Bu güne kadar onlarca değil yanlış yorumlanmasın, on binlerce hasta, yardıma muhtaç ve çaresiz insana el attı. Elini öyle böyle değil, adam gibi, delikanlıca attı. Yardım etti, bitmedi gitti sordu, bitmedi, takip etti. Yani anlayacağınız ne iş yapsa mutlaka nihayete ulaştırırdı, hala ulaştırıyor. Hiç unutmam, bir gün adını vermek istemediğim bir vatandaş bana gelmişti, ilik kanseriydi. Ne yapabilirim diye düşünüyordum. Sanki bana o insanı ilahi bir güç göndermişti, konuyu izah ettim, tebessüm etti ve ‘mesele etme ilgilenirim’ dedi. Çocuğu aldı Ankara’ya götürdü, o dönemin iç işleri bakanı olan Abdulkadir Aksu ile görüşmüş, ardından da Genel Kurmay başkanına götürmüştü. Çocuk bir müddet sonra gayet sağlıklı bir durumda geldi, teşekkür etti. O körpe çocuğun yüzündeki o gülücük, yeni yeni çıkan saçları yaşama o kadar güçlü tutunmuştu ki, gözlerindeki gülücük bana her şey unutturdu ve ‘O DEĞERLİ İNSANIN’ bunları neden yaptığını da kısmen yaşattı. O anı ve mutluluğu hiç unutamam. Nedeni ise bir insan olarak bir başka insanı yaşatma gücüm aslında varmış ve belkide yaşamdaki imtihanlarımdan biriydi bu. Bir dönem kısmet başka şehirdeymiş, orda yaşadım geçici bir süre. Diyarbakır’dan ayrıldım ve bu şahsiyetle diyalogum kopmuştu. Numaralarımı değiştirmiş, iletişimim tamamen kopmuştu, biraz da Diyarbakır’a küsmüştüm gerçi. Birkaç yıl sonra tekrar Diyarbakır’a dönmek nasip oldu, geldiğimde birçok kişi ile görüştüm, bana bu değerli kişilik aleyhine o kadar çok şeyler anlattılar ki ben bile inandım. ‘Vay be, bizi de ayakta uyutmuş dedim’ kendi kendime. Sonra kısmet oldu yine yan yana geldik, sohbetler, geçmişi yâd etmeler. Birde baktım ki biri yanımda kendisini telefon ile arıyor, yardım diliyordu sanıyorum. Yanımdan müsaade istedi usulca, bir yerele gitmesi gerektiğini söyledi, bana olayı da anlatmadı. Israr ettim bende geleceğim diye, olmazlar felan nafile yapıştım paçasına gittim. Önce bir lokantaya gittik, elini cebine attığı zaman 9 lira parası vardı, sanırım eve gitmek için dolmuş parasını hesaplıyordu, sonrasında ‘Feda olsun’ dedi lokantaya girdi; döner paketledi ve Bağlar semtinde izbe bir semte ve izbe bir eve gittik. Engelli bir genç, yemeğini önünde açtı, elleri ile doyurdu, bir taraftan engelli gencin ağzına lokmalarını verirken, diğer eli ile de gözyaşlarını siliyordu. O an yüzüne dikkatlice bakmıştım, daha önce bakmam gerektiği halde. Saçları, sakalları o kısa zamanda nasılda pamuklara bürünmüştü. Sonra genci aldı kucağına, bir başka odaya götürdü, meğerse altını değiştirmiş, tuvalet ihtiyacını karşılamıştı. Ve o an kendimden kere, kere, defa, defa utandım. Hala utanıyorum. Neden mi? Bana aleyhinde söz söyleyenlerin söylemlerine azda olsa inandığım için. Kendinden özür dilemedim, sadece içimde büyüttüğüm şüpheyi yok ettim ve yine içten içe özür diledim. Evet, bu insan için çok çok şey söylendi, hala söyleniyor. Bir insan olarak onunla birlikte yemekler dağıtıyorum ihtiyaç sahibi olanlara, hala arsız biri gibi ona tedavi için insanları yönlendiriyorum. Bir gün, ‘Gel ağabey ya sohbet edelim’ dedim. Yine bir telefon geldi biri borcunu istiyordu. ‘Ne borcu bu’ diye sordum, dedi ‘Gel beraber gidip öğrenelim’, gittik, öğrendik. Meğersem bir toptancıya bir aileye ne isterlerse vermesini söylemiş. Sıra ödemeye gelince ve kendiside sıkışık olduğu için ödeme yapamıyordu.ve daha sonra ödemeyi yapıyordu. Bunun gibi bir çok örneği gördüm ve birlikte yaşadım.
Evet bence bu insan bir yerlerden pirim alıyor. Bu pirim öyle bir pirim ki ne maddiyatla ölçülebilir, ne akılların alabileceği her hangi bir şeyle. Bence bu insan en büyük pirimi ‘YÜCE YARADAN TARAFINDAN ALIYOR’. Kendisine ‘DERMAN BABA’ diyorlar ki çok haklı bir lakap. Çünkü kim ah dese derdine DERMAN’ oluyor ki o yüzden de haklı bir isim taşıyor. Senin için daha çok şey yazılır, çizilir ama ve lakin ne söylesek az, ne söylesek kifayetsiz kalacak. O nedenle bu iki kelamı kabul et değerli ağabey; TEŞEKKÜRLER AĞABEYİM, TEŞEKKÜRLER KARDEŞİM, TEŞEKKÜRLER GERÇEK DOST, TEŞEKKÜRLER YILMAZ ACU. ‘Yolun, bahtın, talihin açık, Ahrette mekânın Cennet olsun.’
Yükleniyor...
Yorumlar yüklenirken lütfen bekleyiniz...
|