SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() CHP’NİN TAHARET VE TARİH AHLAKI!CHP’nin Diyarbakır’da yaptığı İl Olağan kongresinde medyaya yansıyan görüntü yenilir yutulur cinsten olmadığı gibi tarihte görülmüş şeyde değil. Gurbette yaşayan bir Diyarbakır’lı olarak da doğrusu o utanç görüntüsünden dolayı onurum incindi. Onurumu inciten duygu, ya biri çıkarsa “ulan bu Diyarbakırlılar ne adamlardır, tuvalete oy kullanıyorlar” demesi idi.
Hani Hammurabi’nin ilk yasa belirlemesinde dahi izlenen demokratik usulün yolu, soluğunu tuvalete almamıştır. Henüz bilim yeşerip filizlenmemişken İslam ilminde ve kurallarında insanlığın sağlılığı düşünülmüş ve taharetin yapma biçimleri ve yemek yemenin adabı belirlenmiştir.
Batman’da Mele Yusuf vardı. Yaşıyorsa Allah uzun ömürler versin, hakkın rahmetine kavuşmuşsa da Allah rahmet eylesin. Tuvalet ve taharetle ilgili sık sık hadislerden örnek verirdi.
Tuvalete öncellikle sağ ayakla girilir. Tuvalete kesinlikle kuran ayetleriyle girilmez. Üzerinizde içinde kuran ayetleri yazılı muskalar varsa mutlaka tuvalete girmeden önce çıkarılması gerekir. Tuvaleteyken ayet okunmaz, dua edilmez ve sol ayakla çıkılması gerekir. Tuvaletin yönü kıbleye dönük olmaması, eğer dışarıdaysan, büyük veya küçük abdest ihtiyacını gidereceksen yönün mutlaka kıbleye dönük olmaması gerekir.
Ayakta işememen gerekir. Ayakta işeyenlerin prostat hastalığına yakalanma riski vardır. Tabii tuvalette cinlerin cirit attığı da söylenirdi. Dolaysıyla tuvalet, hayır, bereket ve hareket beklenmemesi gereken yer iken, bir yılda 6’ıncı kez kongreye giden CHP Diyarbakır İl Başkanlığının kongresinde delegelerin tuvalette oy kullanması, CHP zihniyetine yakışan bir tablo olmuştur.
Bismillah denilmeyecek yer olan tuvalette oy kullanmak CHP’ye nasıl bir hayır getirecektir?
Hayrını ve bereketini tuvaletten arayan CHP’nin tarih ahlakı da aynı taharet ahlakı gibidir.
CHP zihniyetinin yaptığı en iyi iş, satılmış, kaleminin haysiyetini ve tarihin ahlakını hiçe saymış anlı, şanlı(!) profesörler eliyle geçmiş tarihteki tüm pislikleri ayıklamak, anlı, şanlı bir tarih yaratmak, bütün halkların kaderini süngülerle belirlemeye kalkmak, başörtülünün başını ezmek olmuştur.
Türkü darbelerle adam etmek, Kürdü katliamlarla yola getirmek, dilini, kültürünü, tarihini yok saymak ve en insani talebe dahi kurşunla cevap vermek olmuştur.
Son günlerde yoğun tartışılan “ulus” ve “milliyet” kavramlarıyla ilgili İslamcı-Yazar ve Tarihçi İsmail Nacar’la telefonda minik bir söyleşi yaptım. Başta Kürt meselesi olmak üzere tüm toplumsal meselelerde rol oynayan ve çaba sarf eden İsmail hoca, geçmiş dönemlerde barış sürecinde arabuluculuk yaptığı ve devlet adına ilk kez Öcalan’la görüştüğünü de hatırlatmakta fayda vardır.
Nacar “Ulus- (Moğolca), Budun (Türkçe), Kavim (Arapça). Bunların üçü de aynı anlama gelmektedir ve aynı etnoloji açısında aynı ırktan gelmeyi esas alır. Milliyet kavramı ise Kuran-Kerim’de sosyolojik bir kavramdır. Milliyet eşittir dindir. Ortak bir mefkure, ortak bir inanç, ortak bir din etrafında toplanan topluluğa millet denir. İslam etrafında birleşenlere İslam milleti denir.
Osmanlı’da üç millet vardır. İslam, Hıristiyan ve Yahudi milleti vardır. Kuran-ı Kerim bütün milletlere Millet-i İbrahima diyor. Türkiye’de kavmiyetçilik yapanların hiçbir siyasetçi ve entelektüel aslen Türk değildir. Başka bir ulusa mensuptur. Türkçülük, Kürtçülüğü doğurdu. PKK hareketi bir sebep değil bir sonuçtur. İttihat ve Terraki geleneğini terk etmek lazımdır.”dedi.
Nacar’a; peki hocam Türk olmayanlar neden Türkçülük yaparlar? Diye sordum.
Nacar “belli yerlere, resmi ideolojilere bağlılığını göstermek için Türkçülük yaparlar. Daha çok Kafkaslardan gelenler, Birgül Ayman Güler gibiler Türkçülük yaparlar. Türkçülüğün esaslarını yazan, Türkçülük ideolojisini yapan Kürt Ziya Gökalp’tır. Ama aynı Gökalp daha önce Kürtçülük yapmıştır.
Kraldan çok kralcı geçinirler...
İslam değerleri talan edildi. Irkçı, jakobenler, Jön Türkler daha çok Osmanlıyı tasfiye ettiler. Osmanlıyı parçaladılar.
Örneğin Cemal Paşa, Suriye’de Arapça yazanlara zulüm etti. Dillerini yasakladı. Buna benzer uygulamalardan dolayı Araplar başkaldırdı. Arap dünyasını bizden kopardılar. Arapları kaybettik. Yusuf Akçura, Zeki Venidi, Fuat Köprülü ve Nihal Adsız gibi tarihçiler, hayat damalarına ırkçılık sirayet etmiş başlıca tarihçilerdir.”dedi.
İsmail hocaya sonuna kadar katılıyorum. Ankara’da yaklaşık yedi yıldır fiilen ikamet etmekteyim. Gerçek Türk olan hiçbir Türk’ün ırkçılık yaptığını görmedim. Kürt halkına karşı kin, nefret ve intikam duygularını taşıdığını görmedim. Türk olmayan Türkçüler, Kürtler yoktur derken, gerçek Türkler ise, “yahu kardeş Türk, Kürt, Arap, Çerkez hepimiz kardeşiz. İnsanın anadili insanın en doğal hakkıdır.”demişlerdir.
İçimde kendime dair sır saklamam. Akıllı biri de değilim. Her şeyi açık söylerim. Kim nasıl anlıyorsa da anlasın. Kendi hayatımda en çok Kürtlerin demokratik hak ve özgürlükleri için mücadele eder ve bedel öderken, Türklerin beni Kürtlerden daha çok sevdiğini, bağrına bastığını da belirtmek durumundayım.
Hele hele komşularım, bakkal amcam… Beraber yemek yapar, sıcacık sobanın başında zevkle yeriz. Geçen Ömer denen komşum yemek getirdi.”Ya Cüneyt abi valla boğazımızdan geçmiyor ama…” deyip sustu.
İşte kardeşlik, sevgi, saygı ve bağlılık budur. Gerisi teferruattır…
Kısacası insanı insan yapan Türklük veya Kürtlük, değil yine insandır. Bizim bina gibi bir arada kardeşçe yaşamaktır
Ve CHP zihniyetinin oyununa gelmemektir…
Yükleniyor...
|