SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() Cuma Namazından Sonra Öğle Namazı İadesi Caiz mi?Ah keşke İslam’ı ana kaynağından öğrenebilseydik, katıksız bir İslam anlayışıyla yaşayabilseydik? Peygamber(S.A.S) gibi olmasa da sahabeler gibi insanlık hayatına katkı verip, hayırla yad edilecek bir yaşamla müşerref olsaydık. Ama ne var ki, Oruç, Namaz, Hac ve zekattan İslam’ı ibaret bildik, onu da aslına uygun yerine getirmeyi beceremedik. Ne İslam’ı özüne uygun alimlerle haşir neşir olabildik, ne de atalarımızdan kalma yanlış adetlerimizden kopabildik. Nefis ve şeytanımızla her fırsatta kulaktan duyma ifadelerle kendimizi aldatıyoruz. Ayrıca kimi ilim erbabı şahsiyetlerimiz de evham ve vesvese adına din adına yeni yeni fikirler peyda etmişler. Bunlardan bir tanesi de Cuma namazından sonra iade edilen öğle namazıdır. İlim erbabı kimseler biliyorlar ki fıkıh usulüne göre iki rekat Cuma namazdan sonra öğlenin iadesi Peygamber(S.A.V) zamanında hiçbir zaman yapılmamıştır. Ancak o zaman Cuma namazı her belde de sadece bir yerde kılınıyordu, öyle ya peygamberin imam olduğu valinin hatip olduğu bir camide namaz kılmak varken nasıl başka bir camide Cuma namazı kılınabilirdi ki? Ayrıca kimisi de Mescidi dırar inşa ederek Peygamber düşüncesine alternatif camilerin olduğu bir durum da varken elbette ki ehli iman Peygamber(S.A.V) etrafında kenetlenme adına, o günün vesveselerinden korunma adına Cuma namazını Peygamberin(S.A.V) arkasında ya da Peygamberin(S.A.V) tayin ettiği bir imam arkasında camide kılınacaktı. Peki bu gün ne diye Cumadan sonra öğle namazı iade ediliyor? Gereksiz gerekçelerine bakalım, Cuma hutbesi bir beldede sadece bir camide kılınmalı halbuki bu mümkün değil,bu kapasitede cami inşa edemezsiniz, bazı küçük beldelerde hariç mesela ilçemizde Cuma camisi vardır. Şafii mezhebinde Cumaya ehil 40 kişinin bir araya gelmeyişi, halbuki öyle bir durumda Şafii mezhebine göre Cuma namazı kılınmaz öğle namazı kılınır. 40 kişinin bir araya geldiği köylerde de vesveseyle; ya birinin fatihası düzgün değilse, ya birinin namazı kabul olmazsa diye öğle namazı iade ediliyor. Yani Cuma namazından sonra öğle namazını iade eden bir kimse ya Cuma namazının kabul olmadığını kabul etmeli ya da peygamberin hiç kılmadığı bir namazı kılmak durumunda kalacak ki bu da İslam’ın ruhuna terstir. Günümüz Müslümanlarına bu cezayı çektiren kimi ehli cezbe ve vesvese kimseler yüce Allah’a ne cevap verecekler hayret ediyorum. Bir Cuma düşünün ki kıldığınız namaz kabul değil ya da bu kadar önemsenen bir ibadetin böyle önemli bir günde yerine getirirken peygamberi bir geleneğe ters bir iade ile üstelik rüku ve secde ile Müslüman’a bir yanlış ibadet yaptırılıyor, sünnete muhalif bir durum sergileniyor/sergilendiriyor. Kimse ne çıkar fazla ibadetten demesin, İslam’ın özüne aykırı bir ibadet olduğu gibi Cuma namazının helavetine de leke bırakıyor. Ya hoca efendilerin 15-20 dakika kadar uzattıkları hutbeye ne demeli o da ayrı bir musibet, bilen biliyor hutbenin süresi alelade kılınan iki rekat namaz süresi kadardır.İbret alınmak isteniyorsa Resulü Ekrem aleyhisselatu vesselamın veda hutbesine baksın bir hutbe düşünün ki 10 binlerce insana seslenerek okunuyor ve Peygamber gelecek yıl bir daha ehli imanla hac yapmayacağını bildiği halde okuduğu hutbenin metni topo topu bir sayfadır. *O zaman Cuma namazından sonra öğle iadesine hayır!.. *15-20 dakika uzatılarak okunan hutbeye hayır!.. Diyelim ve yazımızı noktalayalım. Hiçbir alim ilimle bu “hayır!” haykırışının karşısında “ama şöyle, ama böyle” diyemez bunu bilmenizi isterim. Sesini çıkarmayanlar ise geleneğe teslim olanlardır. Kendilerini mertliğe davet edin itiraf edecekler. Bir anekdot anlatıyım. Bir gün hacdan gelen bir yakınımı ziyaret etmiştim, hoca efendinin birisi de bu mevzunun önemini anlatırken bilmem hangi şeyhin öğlenin iadesi gerektiğine dair kitap yazmış diye düşüncesine delil getiriyor. Ben, artık dayanamadan müdahale edip, dedim ki, ”vah vah!.. ben o şeyhe çok acıdım desene yıllardır Peygamberin hiç kılmadığı bir namazın kılma gerekliliği için zaman sarf etmiş, ben bu adama vah demeyeyim de kime vah diyeyim” ve yazımda dile getirdiğim gibi bu mevzuya açıklık getirdim. İşte mesele bu, kimin imkanı varsa bu yazımı en yakın din adamına ya da müftülüğe ulaştırsın, hatta mümkünse Diyanete faklasın, yada mail atsın en azında linkini paylaşsın. Tıpkı kan davaları gibi yanlışa eyvallah etmeyelim arkadaşlar. Selam ve dua ile. İtirazı olan varsa aşağıdaki mailime ulaşabilirler. diyarbakirdes@gmail.com
Yükleniyor...
|