|
SON DAKİKA
AVŞAR.‘KADINLARIMIZA HAK ETTİĞİ DEĞERİ VERMELİYİZ’
Cantürk'den 24 Kasım Öğretmenler Günü…
AY:ÖĞRETMENLERİMİZİN ÜZERİMİZDEKİ HAKLARI YADSINAMAZ
Prof. Dr. Sacit Günbey Yeniden…
DİYARBAKIRSPOR YA DA GÜNEYDOĞU’DA FUTBOLKendimi tanımaya başladığımdan beri futbola mesafeli yaklaşmama rağmen ondan ayrı kalınamayacağını daha çocukken fark etmiştim. İlkokulda okurken okul bahçesinde veya mahalle arasında yaptığımız maçlarda ben hep kaleyi korumayı tercih ediyordum.
Meslek yaşamımda ise amatör spor karşılaşmalarını, hatta Diyarbakırspor’un 2. ve 3. lig müsabakalarını izledim ve kulübün içinde bulunduğu sıkıntıları pek çok defa haberleştirerek okuyucuya aktardım.
Diyarbakırspor’un içinde bulunduğu kötü durumu bölge insanı gibi ben de dışarıdan izliyordum. Tam da bu atmosferde TBMM’deki Milliyet bürosunda bilgisayar başında kendimi siyasete dair haberlere kaptırdığım sırada TV’den “Diyarbakırspor kapanıyor” haberi kulağıma çarptı. Haberde “Üst üste 4 lig birden düşerek Bölgesel Amatör Ligi'ne (BAL) gerileyen Diyarbakırspor'un yönetim, teknik heyet ve futbolcuları dağıldı” deniyordu.
Futbola uzak biri olmama rağmen uzun süre bu haberin etkisinde kaldım. Bu haber beni bir anda 90’lı yıllara götürdü. O zamanlarda bölgenin en büyük takımı, iki sezon birinci ligde mücadele etmesine rağmen imkansızlıklar, siyasi ve çeşitli ayak oyunları ile ikinci lige, ardından amatör lige kadar gerilemişti. İşte bu yüzden Diyarbakırspor’u anlayabilmek için geçmişe bakmamız gerekir.
Bölgenin takımıydı
Diyarbakırspor yalnız Diyarbakırlı'nın değil, bölgede yaşayan herkesin takımıydı. O nedenle her maçı olay olurdu. Takımın bölgede yıllarca devam eden şiddete malzeme haline getirilmesi ve bunun karşısında PKK ile özdeşleştirilerek protesto edilmesi takımı bu günlere getirdi.
Moral bozan slogan
Bugüne kadar hiçbir Kürt oluşumuna aktif destek sunmamasına rağmen takımın ismi PKK ile anılmaya başlaması, Batı’daki maçlarda “PKK dışarı” sloganlarının atılması takımın kimyasını bozdu. Oysa Diyarbakırspor’da top koşturan bir iki futbolcunun dışında oyuncuların hemen hepsi Türk kökenliydi. Trakya’dan, Ege’den, İç Anadolu’dan, Karadeniz’den, hatta Çukurova’dan gelen oyuncular vardı. Yabancı uyrukluları saymıyorum. Durum böyle iken, aleyhte slogan atılmasına sinirlenen futbolcuların “Biz Türküz, bu tür sloganların atılması moralimizi bozuyor” açıklamaları gazetelerin spor sayfalarında manşetlere taşınıyordu.
Panzehir olarak görüldü
Bölgedeki spor faaliyetleri bir dönem “terörün panzehiri” olarak kullanıldı. Bu faaliyetler kapsamında Diyarbakırspor başat rol oynadı. Tarihini tam olarak hatırlamasam da buna örnek oluşturan bir olay hâlâ hafızamda. 1993-94 yılları olabilir. Diyarbakırspor ikinci ligde mücadele veriyor, kulüpte yönetim krizi yaşanıyordu. Ancak o dönem Olağanüstü Hal Bölge Valisi olan Ünal Erkan, kulübe aktif destek sunuyordu. Kapalı spor salonunda yapılan kongre çoğunluk sağlanamadığı için ertelenmişti. Burada yapılan üye yoklamasında kulübün üye sayısının üçte ikisinin Diyarbakır’da görevli polislerden oluştuğu ortaya çıkmıştı. Sözkonusu bu Kongre’yi o gün Milliyet adına izlemiştim ve yazdığım haber “Diyarbakır’a devlet desteği” başlığı ile girmişti. (Tabi bu habere Ünal Erkan’ın gösterdiği tepki ayrı bir yazı konusu).
Okkan dönemi
Diyarbakırspor’a devlet ilgisi rahmetli Emniyet Müdürü Gaffar Okan’la devam etti. Okkan kulübün başarısı için gece gündüz kafa yordu. "Perde arkasından kulübü yönetti" dersek abartmış olmayız. Ki Gaffar Okkan zamanla taraftarların “Gaffar Babası” oldu. Sadece Diyarbakır’da değil, Diyarbakırspor’un birçok deplasman maçına giderek takıma büyük moral verdi. Kimi zaman taraftarla birlikte tribünlerde tezahürat yaptı, kimi zaman sahaya inerek hakemle tartıştı. Okkan’ın ölümü sonrası Diyarbakır yas tuttu, futbolcular sahaya siyah forma ile çıktı. Okkan’ın Diyarbakır’da görev yaptığı dönemler Diyarbakırspor’un altın çağı olarak futbol tarihine yazıldı.
Ligden düşmesin diye formüller arandı
Diyarbakırspor’un başarı grafiğinin yükseldiği dönemlerde bölgede şiddet olaylarında da artış kaydediliyordu. Devletin zirvesi, o dönem futbolun bölge üzerindeki etkisini kullanmak için harekete geçti. MGK’da bile Diyarbakırspor’un durumu tartışmaya açıldı ve birinci ligden düşmesini engellemek için formüller arandı.
“Seni de, seni seveni de…”
Diyarbakırspor’a politik misyon biçilmesine rağmen, uygulama öyle olmadı. Ama tribünlerde zaman zaman Kürtçe tezahüratlar ve atılan sloganlar üzerinden mesajlar verildi. Hatta Galatasaray’ın Diyarbakır’da oynadığı bir maçta “Seni seviyoruz, seni seveni de...” pankartı açılması o dönem tartışılan konulardandı.
Tabii Diyarbakır’ın politik bir kent olması nedeniyle futbol takımını sahiplenmede yetersiz kalındığını düşünenlerdenim. Sohbet ve özel konuşmalarda “İnsanlarımız maç yüzünden Kürtlüklerini unuttular neredeyse” diyen Diyarbakırlı arkadaşlarım da vardı.
Vicdanlara seslenmek
Diyarbakırspor Futbol Şube Sorumlusu Mehmet Emin Akyapı, sahip çıkılmadığı için 45 yıllık kulübün kapanacağını açıklıyor. Öyle görünüyor ki önümüzdeki yıllarda yeşil sahalarda Diyarbakırspor olmayacak. Ben bir birey olarak vicdanen rahatsızlık duyuyorum. Takımın bu duruma düşmesinde emeği olanlar ve takımı bir laboratuvar olarak kullananlar da acaba rahatsızlık duyacaklar mı merak ediyorum.
Son söz; nerdesiniz yüreği Diyarbakırspor sevgisi ile çarpan cebi dolu memleketsever insanlarımız?
Bilmez misiniz ki öldürmek kolay, yaşatmak zordur ve aslolan hastayı iyileştirmektir.
Kaynak.Milliyet Gazetesi Güney ekinden alınan köşe yazısı Yükleniyor...
|