SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() Diyarbekir'de tarihin parçası;Safa-Parlı ya da İpariye Cami Belki de Caminin Kılıfı Meselesine bir bakışDiyarbekir onbin yıllık tarihiyle Anadolunun en kadim kentlerinden biridir. 638 yılında islam ordularının İyaz b. Ğanm önderliğinde fethiyle kapılarını İslama açmış, bir daha sa asla islam toprağı olmaktan çıkmamıştır.
Taşlar ve düşler kentidir, Diyarbekir. Sur içinin her köşesi size değişik bir güzellik sunar;dört ayaklı minare, Keldani kilisesi, Süryani Meryem Ana kilisesi,İslamın Beşinci Haremi Ulu Camii ve 27 Şehit Sahabenin medfun olduğu ve kesme taş şaheseri Hz. Süleyman Camii, Mimar Sinan eseri Behram Paşa Camii ve belki de bir çoğumuzun ilk defa duyacağı dünyada minare süsleme sanatının zirvesi kabul edilen Parlı-Safa (İpariye) Camii…
Balıkçılardan Melikahmet (Melek –Ahmet) Camiine doğru yürürken iç içe girmiş tarihi yapılar ve yeni yapılar sizi usulca selamlar. Minareler usulca biz buradayız , boğuluyoruz dercesine, sizi hadi bir an önce bizi kurtarın der gibib selamlarlar.
Bu selamlamanın en hüzünlüsünü Melikahmet caddesinin tam ortasına gelince Kıbrıs Pasajının hemen arkasındaki anca minare ucunu bize gösterebilen, ben buradayım, lütfen beni de görün diyen, Parlı Safa camiinin hüzüzünlü minaresidir. Elli metrelik daracık bir sokaktan geçip önündeki nispeten geniş meydana gelince yavaş bir sâdayla hoş geldin der gibi size bakar, o nazenin ve güzel yapısıyla…
Evliya Çelebi seyahatnamesinde “İpariye”diye isimlendirir, bu Camiyi. “İpariye” yani “Miskli” Camiyi anlatırken, 70 deve yükü “Misk-i Hoten” katılarak bina edildiğini anlatır bu güzelliğin. Kesin yapım tarihi bilinmese de 15. yy’ın ortalarında Şah İsmail’in dedesi Şeyh Cüneyd Safi’nin isteği üzere Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan tarafından dönemin mimarlarına yaptırıldığı, hatta masrafların Şeyh Cüneyd tarından karşılandığı ifade edilir. Öyleki Şeyh Safi’ye hürmeten Cami’üs-Safi denildiği ve sonradan Cami’üs-Safa denilmeye başlandığı dilden dile söylenmektedir.
Girişte sol tarafta bulunan minaresi beyaz kesme taştan, işlemeli yapısıyla göze çarpmaktadır. Ana gövdede kabartma ayetler ve süslemeler göz alıcı güzellikleriyle kendilerini gösterirler. Minare süslü bir gelin gibi ortada durmaktadır. Öyleki yakın zamana kadar içine karılan ıtırlı bitkiler nedeniyle kılıfta korunan ve Cuma günleri kılıfı açılıp kokusu çevreye saçılan minarenin kılıfı kaybolunca,- ki minarenin kılıfı , deyimi bu camiye atfedilir-, o güzel kokusu zamanla yok olmuştur. Ama yıllarca kılıfla korunduğu için hava şartlarının yıllarca korunduğu için tahribatlardan korunmuş olarak günümüze gelmiştir. Öyleki işlemeler en orijinal halleriyle size gülümsemeye devam ederler.
Rengi yüzyılların tahribatıyla beyazdan sarıya dönse de her santimindeki işçilik adeta ben buradayım der, Siyah taş üzerine yükselen kaide dört metre sonra yerini beyaz taşa ve sülemenin şaheserine bırakır. İslam minare sanatının zirvesiyim, bu dünyada benden güzeli bir daha inşa edilmeyecek dercesine yükselir, vakur, başı dik ve binalar arasında kaybolmamaya çalışarak, göge doğru şehadet nidalarını yükselterek beş vakit Allahu Ekber Allahu Ekber diyerek kendine çağırır çevresini. Hiç şüphesiz Akkoyunlular hüküm sürdükleri dönemde Diyarbekir’in imarına müthiş önem atfetmişlerdir. Bir çok eserde bu dönemden kalmadır zaten,ama bu eserlerin zirvesi kuşkusuz “Parli” veya “İpariye”Camiidir.
Kufi panosu ve minaredeki damlalı rozetli yazı, şeritli, geometrik ve zengerekli süslemeler ve belki de daha önemlisi Cami iç duvar çinileriyle kendi döneminin ve hali hazır dönemin el sanatı harikası olarak İslam Kültür tarihine damgasını vurmuştur. Lari Medresesi ve Büyük misafir Muslihiddin-i Lari Safa Parlı Camiinin hemen yanıbaşında bir de medrese vardır. Bu medrese 16. Yyılın tanınmış bilim adamlarından Muslihddin-i Lari (916-1501/979-1572) ye atıfla Lari Medresesi adıyla anılır. Laristan’ın Lar bölgesinden İstanbul’a gelerek Ebussud efendi ile tanışmış, din bigisindeki vukufiyeti nedeniyle takdir edilmiş bir alim olarak ,İskender Paşa’nın davetiyle Diyarbekir’e gelip yerleşmiştir. İskender Paşa vakfiyesini yazmış, adına kurulan Medresede dersler vermiştir. Öyle ki Katip Çelebi , onun eserleri hakkında bilgi verirken bir çoğunun benzerinin yazılmadığını söylemektedir.
Lari’nin bilinen 28 eseri arasında et-Tezkire (heyet ilmine dair), et-Tezhib (Mantıkla ilgili) ve Mir’at ül Edvar gelir.
979/1572 de vefat eden bu büyük alimin mezarını, bir Alman bilgin elindeki bilgi ve plana göre bulmuştur. Evliya Çelebi, seyahatnamesinde Diyarbekirdeki ziyaretleri sayarken Muslihiddin-i Lari ziyaretinden söz eder.
İnsan yaşadığı çevreyi bilmeli, içinde yaşamaktan zevk almalı, onu tanımak için çabalamalı, ozaman hayattan daha çok lezzet alır. Haydi yeniden keşfetmeye…
Tarih sizi bekliyor, bu kadim şehirde…
Yükleniyor...
|