D.Ü ÖĞRENCİYE SAHİP ÇIKMADI, POLİS TARAFLI DAVRANDI

Diyarbakır Dicle Üniversitesinde yaşanan olaylarla ilgili iki makale yazdıktan sonra hem oradaki görevlilerden telefonlar ve hem de Diyarbakır’lılardan birçok e-mail aldım.

 

Yetkililere ulaşma şansım olmadı ama Diyarbakır halkı olanlardan çok huzursuz ve ulusal medyanın haberleri çarpıtmasından ve yanlı vermesinden de son derece rahatsız. Dicle Üniversitesinde görev yapanlarda çok kaygılı ve olayların devam edeceğinden korkuyorlar.

 

            Kaygı ve korkuları da haksız değil.

 

Kutlu Doğum haftasıyla ilgili bildiri dağıtan öğrencilerin tamamının Hizbullahçı olduğu, okuldaki öğrencileri Kutlu Doğuma konferansına davet ettikleri ve davet eden tüm öğrencilerinin hepsinin hazırlıklı geldiği, orada bulunan bir öğrencinin “bildiri dağıtmayın” demesinden sonra saldırıların gerçekleştiği iddia ediliyor.

 

Hizbullahçı grubun içinden, “burada bildiri dağıtmayın” diyen öğrenciyi göstererek “bu bildiri dağıtmayın diyen öğrenci PKK’lidir, vuralım. Cihad’a gidelim” dedikten sonra Allah’u ekbeker sesleri ve sloganlarla Eğitim fakültesinin içinde toplanıyorlar.

 

Ellerinde sopa, kürek ve inşaat tahtalarıyla yaklaşık 800 metre yürüyorlar. Onlar yürüyüş yaparken polislerde onlara refakat ediyor ve en ufak müdahalede bulunmuyor. Bu yürüyüşlerini Eğitim Fakültesinin bahçesine kadar sürdürüyorlar.

 

Eğitim Fakültesi öğrencileri gelen öğrencileri görüyor ancak polis kapıyı kapattığı için dışarı çıkamıyorlar. Sınıflardan cisimler atmaya başlıyorlar.

 

Kısacası olayın başlangıcı bu şekilde başlıyor. Eğer polis onların Eğitim Fakültesine yürümelerine izin vermeseydi, olay büyümeden durdurulabilirdi. Ayrıca polisin elinde de sopalar olduğunu gazete ve televizyonlarda gördük.  

 

Şimdi sormak gerekiyor; polis niye sopalarla, Hizbullahçı öğrencilere eşlik ediyor?

 

Ayrıca Üniversite de görev yapan hocaların çoğu, olayların durmayacağı, devam edeceği ve derin devletin barışı sabote edeceği yönünde ciddi bir algıya sahip olmuşlardır.

 

Son süreçlerde Diyarbakır’da çok başarılı hizmetlere imza atan, halkla kucaklaşan, halkın taziye, düğünlerine giden ve eski yıllara göre kıyaslanmayacak ölçüde halkla iyi iletişim kuran, Kürtçe ders alan, barış sürecini destekleyen ve halka Kürtçe anonsa yapan Emniyet niye böyle bir hata yaptı diye de sormak gerekiyor?

 

Dicle Üniversitesinde görev yapan hocalara göre; polisin neden bu olaya göz yumduğu konusunda, herhalde Emniyetin içinde derin yapıların henüz bitmediği ve Emniyet Müdürünün de buna gücü yetmediği inancı da vardır.

 

Gözaltına alınanların tamamı PKK sempatizanı iken Hizbullahçı öğrencilerden tek bir tanesinin bile gözaltına alınmamasına da tepki gösterilen bir başka boyut.

 

Ayrıca öğretim görevlileri Rektörlük ve Üniversite yönetiminin korkularından öğrencilere sahip çıkmadıkları ve öğrencileri sahipsiz bırakıldığı iddiası da var.

“Eğitim Fakültesi Dekanı, Eğitim Fakültesinin önünde öğrencilerine sahip çıkmış” söylentilerini de yalanlayan Öğretim görevlileri “kesinlikle yalandır. Hiç kimse korkularından dolayı dışarı bile çıkamadılar. Sadece güvenlik şeflerinden dakika başı bilgi alıyorlardı.

 

Kesinlikle yöneticiler en ufak bir girişimde bulunmadılar sadece korkularından okulları kapattılar aslında hadisenin kaynağında onlar eğer konferans salonunu bunlara vermeseydiler böyle bir problem olmayacaktı.”dediler.

 

            Rektörlüğün yayınladığı bildiriye tepki gösteren Eğitim görevlileri:

 

“Öğrencilere sahip bir çıkmayan bir yönetim, ne yüzle bildiri yayınlıyor?”diye yönetime veryansın ettiler.

 

            İşte tepki duyulan Rektörlüğün DUYURUSU:

 

“DUYURU

 

Bugüne kadar ülkemizin en huzurlu ve en güvenli üniversitelerinden biri olan ve kamuoyunda yaptığı sayısız bilimsel, kültürel, sosyal ve sportif faaliyetlerle takdir gören üniversitemizde, son iki-üç gün içerisinde ülkemizin içinde bulunduğu çözüm sürecini akamete uğratmak isteyen kesimlerce sıkıntı ve gerginliklere yol açacak eylemler düzenlenmektedir.

 

Yönetimimiz bu konuda son derece duyarlı olup öğrencilerimizin zarar görmemesi için gerekli hassasiyeti göstermektedir. Olayların seyri tüm yönetim kadromuz tarafından yakından takip edilmekte olup, gerekli önlemler alınmaktadır. Bu çerçevede; öncelikle öğrencilerimizin sağduyulu davranıp, tahriklere kapılmaması, eğitim ve öğretimin huzurlu bir şekilde devam etmesini engelleyenlere fırsat vermemeleri son derece önem arz etmektedir.

 

Bu amaçla; Dekanlarımız ve Okul Müdürlerimizle yapılan Senato toplantısında, 10-13 Nisan 2013 tarihleri arasında üniversitemizde eğitim-öğretime ara verilmesi kararı alınmıştır.

 

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

 

DİCLE ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ” diye belirtilmektedir.

 

Bir başka öğretim görevlisi şunları söyledi:

 

“Genelde Rektörlük yönetimi ve idarecileri yanlı davranıyorlar. Bu konferansı verecek olanlar ve düzenleyenler Hizbullah’ın kurduğu dernek kısacası bilerek yapıldı bence. Fakat araştırılsaydı bilgi sahibi olsaydılar bunu yapmazlardı çünkü üniversitede fazla karşıt görüşlü pek yoktu sesleri çıkmıyordu.

 

Ama bu konferansı fırsat bilip fitili ateşlediler ve bakın bugün Samsun’da ve İTÜ’de de olaylar başladı. Bana göre öyle provakasyon kokuyor tabiî ki polis İlahiyat Fakültesinin önünde önlerini kesseydi kesinlikle hiç bir olay olmayacaktı. Konferans salonunun Müdürü Doç. Vedat Veli Çay ama zannedersem konferans salonu bir rektör yardımcısı kanalıyla verilmiş. Ayrıca Vedat Çay Veli’’de bir rektör yardımcısının yeğenidir.

 

Buradaki basını da avuçlarına almışlar. Hiçbiri onları eleştirmiyor. İnşaat işi ihalelerini bazı basın kuruluşlarına veriyor. Al gülüm, ver gülüm yani. İstediklerini yazdırıyorlar. Daha neler, neler… Açık söyleyeyim kimse kolay kolay doğruları yazmıyor yazan pek az. Çoğu menfaat peşindedir.”diye dert yandı.

 

Buradan Diyarbakır Emniyet’ine bir çağrım olacak: Umutların filizlenip tavan yaptığı, halkın devletle barıştığı, polisi kucakladığı ve güven duyduğu bir ortamda bu tür spekülasyonların önünü almak için başta Diyarbakır ve ülke kamuoyuna bir açıklama yapmaları faydalı olacaktır.