DURAN KALKAN SAVAŞ İSTİYOR!

Arya Haber’de KCK Konsey Üyesi Duran Kalkan’ın uzun açıklamasını okuyunca Kandil kanadının barışı istemediğini ancak Öcalan’ın arkasındaymış havasını vermek istediklerini gördüm.

Kalkan; Öcalan’ın esirlerin serbest bırakılmasına dönük çağrısının iki tarafa da yapıldığının altını çizerek demokratik sürecin ilerlemesi halinde buna kapalı olmadıklarını,“ancak tek taraflı olarak kimse bizden bunları beklemesin” dedi.

Süreci küçümseyen Kalkan“hatta bir başlangıç bile değil, hatta bir başlangıcın arayışı denilebilir. Umudun yaratılması, yeniden bir istek, niyet, başlangıç oluşturulması, çabası var. Aslında her şeyi biraz zorlu bir mücadele ile adım adım hazırlama çabası var.”diyor.  

Ellerindeki sivil insanlarla ilgili Kalkan “zaten eğer dikkat edilirse eğer sorun tutuklamalar ile çözülseydi, biz de AKP’nin yaptığı gibi çok tutuklayabilirdik. Nasıl ki onlar KCK terör örgütüdür, KCK’ye sempati beslemek bile suçtur. Hakkı tutuklamaktır, diyerek sürek avı yürütüyorlarsa yaklaşık dört yıldır, biz de onun karşılığını söyleyebilirdik.

TC devletinin görevlisi olmak soykırım suçu işlemektir, bunun yöneticisi olarak AKP’li olmak bu suçun yürütücüsü olmaktır, o halde bunun hakkı tutuklamaktır diyerek yüzlerce insanı tutuklayabilirdik. Buna gücümüz de vardı, fakat yapmadık. Aslında bir uyarı idi bizimkiler sadece bir karşıtlığının gösterilmesi idi. Bununla sınırlı kaldık. Arabulucular olur, karşılıklı görüşmeler olursa böyle bir durum yine gelişebilir.

Mevcut tutuklular da semboliktirler aslında. Yani tutuklamanın sadece kendilerinin yetkisinde olmadığını göstermek istiyoruz. Bu kadar siyasi soykırım operasyonu sürerken, KCK operasyonu adı altında binlerce insan sorgusuz sualsiz yıllarca bu biçimde tutulurken, hangi barıştan hangi demokratik çözümden, hangi demokratik siyasetin işlerliğinden söz edebiliriz? Önder Apo’nun çağrısını da tek yanlı anlamadık. Karşılıklı olmasını temenni ettiğini anladık.”diyor Kalkan.  

Medyayı da ağır dille eleştiren Kalan “bu medyanın Türkiye toplumundaki milliyetçi-şoven zehirlenmede sorumluluğu vardır. Sinop’ta, Samsun’da, Hatay’da olanlardan AKP-CHP-MHP sorumlu olduğu kadar medya da sorumlu. Hatta belki daha fazla sorumludur.”diyor.

Bölgede onlarca dershane açan, on binlerce öğrenciye eğitim imkanı veren, binlerce yoksul aileye yardım eden ve Hakkari’de yapmak istediği kolejine önüne PKK tarafından konulan tüm engellere rağmen çocuklarımıza eğitim imkanı sunan Fethullah Gülen hocayı “uğursuzlukla” suçlayan Kalkan,

“Fethullah Gülen’in uğursuz açıklamaları vardı, “vurun kırın” diye. Diğerleri yapamadı ama Srilanka Tamile karşı yaptı dediler. Halbuki Tamil kendi içinde parçalandı. Kendi durumlarından kaybettiler, Srilanka saldırılarından olmadı.”dedi.

Sormak gerekmez mi, madem siz şimdiye kadar Kürt halkının özgürlük, onurlu ve haysiyetli yaşamı için mücadele ettiğinizi iddia ediyorsunuz, Kürt halkının evlatlarına yönelik 30 yıl boyunca tek bir okul, dershane veya tek bir atölye açtınız mı?

Allah aşkına tek bir çakıl taşı diktiniz mi?

Tek bir Kürtçe kursu açtınız mı?

Olan okulları, işyerleri, fabrikaları, barajları ve kuran kursları bombalamadınız mı?

Siz bu toplumun insanlarını ahmak yerine koyarak, kendi egemenlik ve iktidarınız uğruna içi boş sol söylemlerle kimi kandırdığını düşünüyorsunuz?

Kalkan “Yani Tayyip Erdoğan’ın danışmanı, Yalçın Akdoğan’lar Mart’a kadar PKK bitecek diyorlardı. Kürt direnişi tarafından politikaları başarısız kılındığı yenilgiye uğratıldığı için geçerliliği kalmadı. Şimdi Erdoğan zehir de içerim, bütün riskleri üstleneceğim diyor. Ne kadar tutarlı, güven vermiyor, ama şunu anlamak gerekiyor; çaresiz kalmıştır. Bu kadar kanı kim akıttı, bu kadar çocuk zindanlara konuldu, katledildiler.”diyor.

Peki Gazi Antep, Koşuyolu, Final Dershanesi, Anafartalar, Kumrular ve Antalya’daki katliamlarını nereye koyacağız?

Böyle barış dili, böyle uzlaşma olur mu ve onların tabiriyle “kardeşleşme” projesi gerçekleşir mi?

Kalkan “AKP Faşist, Kürt düşmanı, kadın düşmanı, emekçi düşmanı bir polis ortaya çıkardı. Bu polis yıllardır Kürt halkının üzerinde olabilecek en ağır işkenceyi uyguluyor. Şunu söyleyebilir insan; 2002’de iktidara geldiğinde gerçekten AKP’nin eli kanlı değildi. Herkes savaşa girdi, gücünü savaşta harcadı, kendisini tüketti. AKP buna girmeyerek palazlandı. Boşluk olunca da fırsat bildi, iktidara geldi. Ama geçen 10 yıl içinde değişti, eli kanlıdır.” Diyor.

Yahu el insaf Duran Kalkan!

Bölge halkı 30 yıllık faşist cunta rejiminden bu yana hiç görmediği ilgiyi, sevgiyi, şefkati ve yardımı şimdiki polislerden alıyor. Şimdi ki Diyarbakır Emniyeti şimdiye kadar binlerce öğrencinin eğitim imkanını karşıladı. Onlarca atölye, kurs ve burs imkanını sağladı.

Siz okulları yakıp yıkmaktan, bombalamaktan, çocukları eğitimden soğutmaktan, Kürt halkını yoksullaştırmaktan başka? Sadece Diyarbakır’da 11 bin kayıtlı hırsızı ve 7 bin vesikalı fuhuşu görmüyor musunuz?

Kalkan “Başbakan’ın silah bırakın çağrısına binaen “geri çekilme diyor. “Giderlerse onlara bir şey demeyeceğim” diyor. Gitmezlerse de bir şey diyemiyorsun zaten! Lütuf mudur bu? Bir şey demem diyor ama, Paris’i de vuruyor.”diyor.

Sahi Paris’i kimin elemanı vurdu?

PKK’li kadınları katleden Ömer Güney Ak Parti’li miydi?

Kalkan “Acaba bu Türk ordusu Kürdistan’daki gücünün yüzde doksanını geri çekecek mi? Türk devlet polisi Kürdistan’dan gidecek mi? AKP Kürdistan’daki yönetimi Kürtlere bırakacak mı? Kürtler kendi seçimlerini yapacak hala gelecek mi? Eğer sorun çözülecekse böyle olacak. Ve PKK sorunu açığa çıkartıp çözümü dayatmakla mükelleftir. Çözüm üretecek güç devlettir, hükümettir.”diyor.