EDİBE SÖZEN: “ÇÖZÜMÜN ADRESİ İMRALI’DIR”

Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulduğundan bu yana kendi eliyle yaratıp büyüttüğü, bölgesel düzeyden uluslararasıllaştırdığı, çözümünde basiretsiz kaldığı, masaya kendi aklıyla değil başka ulusların aklıyla oturduğu ve bile bile canını yaktığı Kürt sorununun can alıcılığı ve yakıcılığı devam ediyor.

Yüz milyar dolarları aşan rantıyla, savaş araç ve gereçleriyle baronların iştahını kabartan ve çözümsüzlüğü devlete dayatan bilinen güçler sayesinde ne acı ki körpecik bedenlerimizi toprağa vermeye devam ediyoruz. Bir çubuğun iki başını tutanların çubuğu vermeyip kendilerine doğru çekiştirmesi, çubuğun arada kalması ve iki tarafında çubuğu almak istememesi gibi Kürt sorunu da tıpkı çubuk gibi kimse çözmek istemiyor.

Çünkü çözümü birçok kesimin işine gelmiyor ve rantlarının kesilmesini istemiyorlar.

Bu haram, kirli ve kanlı ranttan beslenenlerin içinde yabancılar olduğu gibi Türklerde, Kürtlerde vardır. Bunların akıntısına kürek çeken, kaypak zeminde yürüyen medya mensupları, Türk ve Kürt aydınlarını da unutmayalım. O nedenle en son olarak başbakan Erdoğan’ın Kürt sorununun muhatabının İmral’ı olduğunu göstermesi, bu yönde adımların atılması son derece önemlidir. Hatta tarihi bir adım ve tarihi bir karardır.

Bu önemin birçok parametresi vardır ama bunların en başında risk ve cesaret gelir. Erdoğan 2005 yılında yine risk alarak, 80 yıllık ezberi bozarak ve bütün siyasal kaygılarını bir tarafa bırakarak, Diyarbakır’da “Kürt sorunu benim sorunumdur” demesi gibi bugün İmral’ının muhatap göstermesi de en doğru ve en rasyonel karardır. Çünkü Öcalan’ın birçok konuşmalarında “20 yıldır muhatap bulamıyorum, karşımda devlet yok” vs ifadeleri kullanıyordu.

HEP, DEP, ÖZDEP, HADEP, DEHAP, DTP ve bugün BDP’nin bütün yetkilileri de şimdiye kadar sorunun çözümünü PKK Lideri Öcalan’ı göstermişlerdir. Kendilerine 3 milyon oy verip onları parlamentoya çözüm için gönderen Kürt halkına rağmen BDP milletvekilleri çıkıp dünya kamuoyu önünde “irademiz sayın Abdullah Öcalan’dır” demişlerdir ve Kürt halkının verdikleri o iradeyi yok saymışlardır.  Kendi hükmünü yok sayan siyasal bir partinin çözümde taraf olması beklenemez. Ancak ve ancak arabulucu olur.

-Ki ben hazırladığım ve Erdoğan’a gönderdiğim Kürt raporumda da maddelerden bir tanesi de “Öcalan’ın sürece dahil edilmesi” idi. Eminim benim gibi yüzler insanda bu yönde görüş belirtmiş ve rapor hazırlamıştır. Bütün bunları gören ve okuyan Erdoğan’ın çözüm adresini İmralı’yı göstermesi son derece rasyonel olduğu gibi PKK’nin ve BDP’nin elindeki tüm kozları da almıştır. Bunu gören BDP Lideri Demirtaş ne yapacağını şaşırarak “Kürt sorununun çözümünün muhatapları PKK, KCK, İmralı ve BDP” demiştir.

Son hafta içinde ne olduysa yine Demirtaş zikzak çizerek Öcalan’ı olmazsa olmaz kılmıştır. Bir gün BDP doğru bir karar vereceğini görürsem gözlerim açık gitmez.

Son Ak Parti Olağan Kongresinde birçok devleri aşarak MKYK’ya girmeyi bir kez başaran Prof. Dr. Edibe Sözen’le bu konuyla ilgili minik bir söyleyşi yaptım.

En çok Edibe hocanın akademik kimliğine, cesaretine, Kürt halkına olan sempatisine ve mütevaziliğine hayranlık duyuyorum. Onu hiçbir zaman bir siyasetçi gibi görmedim. Kullandığı kaleminin namusuna da güvenim vardır. Burhan Kuzu’da bir Anayasa profesörü ama bazen öyle bir gaf yapar ki insanın aklı durur. En son söylediği “Kürtçe eğitimini istemek şeytana uymaktır” cümlesi son derece ayıplı, yakışıksız, adalet, eşitlik ve hakkaniyet ölçüsünden de yoksun bir cümledir.

Onun bu cümlesini Türkiye Cumhuriyeti devletinin Kürt kökenli bir vatandaşı olarak esefle kınıyorum.

Edibe hocaya önce kongreyle ilgili soru sordum. Sözen, bu son kongrede görüldüğü gibi Ak Parti hükümetinin temel hedeflerinden biride Kürt meselesini, reel, rasyonel ve adalet ölçüsünde çözmek, Kürtçe’nin bütün kamusal alanda kullanılmasını sağlamak ve bölgede geçmişte isimleri değiştirilen yerlere tekrar isimlerini vermek olduğunu söyledi.

Barzani’nin kongreye katılmasından dolayı rahatsızlık duyan CHP, MHP ve birçok kesimin tepkisine ne diyorsunuz? soruma karşılık Sözen;

            “Ortadoğu ülkelerinden birçok aktör ve lider kongreye iştirak etmiştir. Sayın Barzani’de etmiştir. Siz isteniz de, istemeseniz de Barzani diye biri vardır orada. Sayın Barzani Bölgesel Kürt Yönetiminin başkanıdır. Dolaysıyla gösterilen tepkiler çok anlamsız ve yersizdir. Kongreye devrim Şehidi Azizin’in ailesi de katılmıştır. Mısır Lideri Sayın Mursi’de katılmıştır. Küresel güçler vardır” dedi.

Edibe hoca ayrıca; Ortadoğu ülkelerin liderlerinin kongreye katılması Türkiye Cumhuriyet’inin önemini gösterdiğini, illeri sürülen iddialar ve eleştiriler gibi Türkiye’nin Araplaşmadığını, demokratik ve hukuk devleti ilkelerinden taviz vermediğini ve vermeyeceğini de ifade ederek “bölgede yüzyıllardır ABD var, İngilizler, Fransızlar var, Almanlar var. Söz konusu devletler Araplaştı mı ki biz Araplaşalım?” diye sordu.

 Ak Parti eski Genel Başkan Yardımcısı, MKYK Üyesi Prof. Dr. Ve Sosyolog Edibe Sözen bana “sevgili Cüneyt Türkiye devleti bölgede etkin siyasi ve ekonomi gücünü göstermiştir. Türkiye artık hafife alınacak bir ülke değildir. Kongrede en çok etkilendiğim “Çınar Metaforu”dur. Sembollerin önemi ve görkemliliğidir. Türkiye’nin bilimsel alanda geldiği konumu da göstermektedir” dedi.

Bütün dünyada terörün minimize edilmesi için müzakerelerin yapıldığını, müzakereye önem vermek gerektiğini ve çözümün adresinin İmralı olduğunu söyleyen Sözen, İngiltere eski başbakanı Tony Blair’in “çözüm olacaksa şeytanla bile görüşürüm” sözünü hatırlatarak “çözüm olacaksa müzakereler açık hale getirmelidir” dedi.

Çözümün adresi İmralı gösterildiği için akıldışı bir propagandanın yürütüldüğünü, çözümü zorlaştırıldığını ifade ederek, yerel dilleri kullanmak her zaman vatandaşın hakkı, hukuku olduğunu, inkar edilemeyeceğini ve yasaklanamayacağını söyledi. Sözen “bugün Üniversitelerde Kürtçenin derslerinin verilmesi, Kürtçenin öğretilmesi önemli bir gelişmedir. Yerel isimlerin iadesi önemlidir” dedi.

Hocam BDP için ne düşünüyorsunuz? Diye sorduğumda Edibe Sözen; BDP’nin kendi iradesiyle politika yapamadığını, Türkiye partisi olamadığını, Batı illerini gezemediğini, küçük olsun benim olsun mantığını yürüttüklerini, kendilerini o şekilde konumlandırdıklarını ama buna karşın parti yetkililerinin Ankara’dan çıkamadığını ifade ederek, BDP Türkiye partisi olmak ve güçlenmek istiyorsa bütün Türkiye’de faaliyet göstermeleri gerektiğini söyledi.

            Sözen; muhatap üzerinden rasyonel çözümler üretmek gerektiğini ifade ederek “terörden acı çekmiş insanların var olduğunu dikkate alarak, onların varlığını kabul ederek onları da sürece katmak lazım. Hükümet bu konuda hedefini koymuş. Biz parti ve hükümet olarak kesinlikle asimilasyona karşıyız ve ret ediyoruz” dedi.