SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() ERMENİ SÜLEYMAN’IN HÜZÜNLÜ HİKAYESİ (2)Çarlık Rusya’sının 1910’lu yıllarıdır. Sılemane Baffıe dilini, dinini, kültürünü yaşayan toplumsal gelenek ve göreneklerini yaşayan kendi köyünde, aile ortamında kendini yaşayan bir gençtir o dönemde. Anlatılana göre boylu boslu civan bir delikanlı.Yarış atları gibi enerjik, hareketli, yakışıklı bir gençmiş...
Neden kaynaklandığı anlaşılmayan bir sebepten dolayı Zığçı’da bir kavga olur. Bu kavgaya Sılemane Baffıle de katılır. Muhtemelen bu dönemde ismi Sıleman değildir. Bu ermeni genci bu köy kavgasında adı bir cinayete karışır. Öldürüleceğini veya devlet güçleri tarafından yakalanacağını hissettiğinden bir yolunu bulup köyden bir gece vakti kaçar.
Kağızman’ın engebeli yollarına ve ıssızlığına atar kendisini. Aras Nehir’i kenarında kurulu olan Aşağı Başköy’e sığınır. Aşağı Başköy’ün bölgede saygınlığıyla bilinen Ali Keleş’in evine sığınır.(Bölgede Ali Ağa bilinir).Ali Ağa bu Ermeni gencine himaye eder, yıllarca evinde saklar. Çok deşifre olmasın diye ve ermeni olduğu anlaşılmasın diye ismini Sıleman diye anarlar.
Ermeni genci izini kaybettirmek için adeta minnet borcunu Ali Ağa’ya ödemek için evinde hizmetkarlık işleri yapar, çobanlık yapar. Askerlik çağında bile olmayan bu Ermeni gencin yaşamı evde hizmetkarlık,kırlarda ve dağlarda çobanlıkla geçer bütün ta yaşlanana kadar.
Bu firari Ermeni gencin izi epey yıllar saklı kalır. Öldürülmesin ve yakalanmasın diye bir Kürt ağası olan Başköy’lü Ali Keleş tarafından yıllarca kollanır. Bu gizli yaşam altı yedi yıl devam eder. Ta ki Çarlık Rusya’sının buhranlı yıllarına kadar.
Son yıllarını yaşayan Çarlık Rusya’sı bünyesindeki ulusları ve etnik grupları tehcire zorlar, saldırganlaşır. Buna karşılık Anadolu’da da Müslüman olmayan etnik gruplar da tehcirden nasibini alır. İşte Zığçı Köyü’ndeki ermeni nüfusu da kıyım ve tehcire uğrar.
Zığçı Ermeni kıyımları özellikle de cahil Kürt katillere yaptırılmıştır.
GEL ÇELE hikayesi unutulmayacak acılar acısı bir durumdur.
Hikaye şöyle gelişiyor:
Zığçı Köyü’de ermenilere karşı yoğun bir kıyım ve kırım başlatılmıştır. Kaderin başka bir cilvesi de vardır ki Ermenileri katletmek yetmiyormuş gibi Müslüman Kürtler Yezidi Kürtleri de gavur diye katletmişler.
Yaşam tarzları, dili, kültürü aynı olan ve yıllarca aynı köyde yaşamış kaynaşmış insanlar savaş katilleri ve tüccarları yüzünden birbirine düşman olmuş ve birbirlerinin kanını içmeye başlamışlar. Halbuki daha önce bu insanlar birbirinin kapı komşusu, sevinçte ortak sevinmişler, acılarını ortak paylaşmışlar. Birbirlerinin sofrasında yemek yemişler, Zığçı Dağı’nın soğuk pınarlarında akan soğuk sulardan beraber içmişler.
Komşu olmuşlar, kardeş olmuşlar, kirve olmuşlar yıllarca. Ama ne yazık ki soykırım bütün bu değerleri alt üst etmiş, dini kullanarak kardeşçe yaşayan insanları birer katile dönüştürmüşler.
Sılemane Bafılle’nin ailesi de ölümden, kandan, kaçıştan nasibini almıştır. Ailesinin bazı fertleri öldürülür, bazı fertleri de canını kurtarmak için Ermenistan’a kaçarak kendilerini zor kurtarırlar. Böylelikle Sılemane Bafılle’nın ailesiyle olan bağları tamamıyla kesilmiş oluyor.
Kimi akrabaları doğdukları köyünde katliama kurban gidiyor, kimisi de Çarlık Rusya’sı yerine kurulan Sovyetler’de bir demir perde ardında ölene kadar dünyadaki herhangi bir akrabalarıyla bir daha görüşmeden ölümü tadarak nesillerinin yokluğa itilişini ömürleri boyunca gözyaşları ve yürek kramplarıyla sadece andılar.
Belki de ona hakaret etmeyen,onu hor görmeyen,ötekiler kategorisine koymayan sadece hayvanlardı.0 yüzden hayvanlarını çok iyi otlatırdı.Sadece bu yönünü gören köylüler bu yüzden onun için şöyle derlerdi : ‘Sılemane Bafılle naxırçi ki zew başe’.Yaşamı boyunca ona verilen paye nahırcılık ve bir kod arpa miktarı.... Bu şekilde tam yetmiş kişi kuyuya canlı olarak atılır. Bu katliamdan bir hafta sonra Başköylü bir köylü herhangi bir iş için Zığçı Köyüne vardığında köyün ortasında toplu bir inilti sesleri duyar, sorar bu neyin nesi, bu ses yerin deriliklerinde geliyor sanki der. Zığçılı köylü “doğru.”der. GEL ÇELE denilen kişi tam yetmiş kişi kuyuya attı, bir hafta geçmesine rağmen hala onların iniltileridir, der. Tahıl kuyusunun dehliz derinliklerinde üst üste atılan bu insanlar çaresiz iniltiler içinde can verirler.
Resmi bir kıyımın Serhat Bölgesi’ndeki uzantısı Hamidiye Alayları ve kara cahil katiller nice yaşamları böylece yok ettiler, hayatta kalanlarında hayatlarını kararttılar.
Sılemane Bafılle’nin akraba ve yakınları da bu katliamdan nasibini alır. Katliamdan canını kurtaranlar da Tiflis’e ve Yerevan’a hasarlı bedenlerini, hasarlı ruhlarını atarlar.
Sılemane Bafılle’nin çocuklarının yaşamı da babalarından farklı olmadı; onlar da aynı kara kader yolunun kara yolcuları oldular. Oğlu Ali de hala yaşamını bu çağda bile çobanlıkla devam ettiriyor, ne bir eğitim imkanından faydalandı ne toplumun bir bireyi olabildi aynı yazgı ile ömrünün sonuna yaklaşıyor.
Kızı Héwe bir genç kız iken yaşlı denecek kadar yaşı ileri olan Reşite Epe ile evlendirildi Başköy’de ..
Kızı Zero ise komşu köy olan Karakale ‘de kendisinden epey yaşlı biri ile evlendirildi. Kendilerine hitap edilirken Eliye Sılemane Bafılle,Héwa Sılemane Bafılle,Zera Sılemane Bafılle hitap edilir ve hala cahillerce horlanırlar.
Oysa anneleri Hélé Müslüman Kürt olmasına rağmen, melek gibi bir kadın olmasına rağmen fılle çocukları olarak hala anılırlar.
Anne ve babaları katledilmiş, tüm akrabalarını bu kıyım döneminde kaybetmiş bu kimsesiz çocuklar kimlerdir biliyor musunuz?
Hepsi ya YEMENÇAYIR, ya KIZILKULA, ya SUSUZ, ya HASOCAN, ya ZİBİNİ, ya ZIĞÇI, ya BACELU, ya YENİKOY, ya da MEWREK köyündendir.”
Bu toprakların bağrında kim bilir daha ne kadar bunun gibi hikayeler vardır…
Yükleniyor...
|