SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() GEZİ GÖZÜYLE KÜRT ALGISINI ANLAMAK!
Ankara’da Gezi parkıyla ilgili meydana gelen olaylarda tanıklıklarımı ve gördüklerimi sizlerle paylaştıktan sonra okuyucularımdan farklı tepkileri almakla birlikte Kürtçü olmakla da itham edildim.
Kürtçü olmakla itham edilmemin temel nedeni de yazımda belirttiğim “eylemde Kürt karşıtlığının hakim olması” ifademdi.
Eylemi yapanla eylemi yaptıranın, sokağa çıkanla sokağa çıkma talimatı verenin farklı, başı dışarıda gövdesi içeride olduğu ve tamamen toplum mühendislerinin tasarrufuyla Türkiye’nin önünü tıkamak ve yürüyen barış sürecini baltalama amacını taşıyan Gezi parkı eyleminin “yeşil”i korumakla asla ilgili olmadığı artık bütün dünya biliyor.
Polisin orantısız güç kullanmasına tepkiler dile getirilirken özellikle kullanılan şu ifadeler, Ergenekoncu zihniyetin, Kemalist düşüncenin ve Kürtler ancak marabamız olur diyen ırkçı yaklaşımının da açık ifadesidir. Sosyal medyada kullanılan bu ifadeler insanın kanını donduruyor.
Şimdi deniliyor ki; “burası Diyarbakır mı ki polis gaz kullanıyor?
Bu BDP eylemimi ki polis orantısız güç kullanıyor?
Kürtler niye bu eyleme katılmıyor? Kürtler niye Cumhuriyete sahip çıkmıyor?” gibi sorular soruluyor ve eleştiriler yapılıyor.
Kemalist düşünceye göre demek ki; Kürtlere yönelik kullanılacak her türlü şiddet, işkence, zulüm ve katliam mubahtır. Mevzu bahis Kürtler olunca vurun abalıya denilecek ve Kürtlere yönelik yapılacak her türlü insanlık dışı eylem ve ihlaller görmezlikten gelinecektir.
–Ki şimdiye kadar kokuşmuş Kemalizmin çürümüş zihniyeti ve onun cuntacıları tarafından Kürtlerin en masum istekleri bile kurşun ve katliamla cevap verildiği bilinen bir gerçektir.
Şimdi “burası Diyarbakır mı ki polis gaz kullanıyor ve bu BDP eylemimi ki polis sert müdahale ediyor?” diyenlere sormak istiyorum. Sizin nereniz demokrat? Sizin vicdanınız hangi doğadan ve hangi yeşillikten yana? Sizin hangi yüreğiniz kardeşlikten yana? Sevelim-sevmeyelim BDP bu ülkenin bir siyasal partisi değil midir?
Siz madem bu kadar doğaya duyarlı, yeşile aşık ve köpeklere bile sahip çıkacak kadar hayvan seversiniz neden Doğu ve Güneydoğu’da askerlerce binlerce yeşil alan, ormanlık yakılıp ateşe verildiğinde ve doğa tahribatı yapıldığında gıkınız bile çıkmadı?
Siz madem bu kadar hayvan seversiniz; Doğu ve Güneydoğu’da yine binlerce hayvan askerlerce telef edildi, ahırların içinde yakıldı ve o hayvanlar ahırların içinde cayır cayır yanarken, avazları gökyüzü meleklerini ağlatırken sizin vicdanınız, ahlakınız ve hayvan severliğiniz neredeydi?
Yoksa o hayvanlar Kürtlerin hayvanı olduğu için onlarında yakılması ve cayır cayır yanmasını mı da mubah gördünüz? 17500 faili belli cinayet ve 3500 kayıp yaşanırken sizin bu muhteşem demokrat duyarlılığınız neredeydi?
Ama tabii öyle ya, olayın özü Kürt olunca, Kürt’ten olmaz evliya, koyma kapıya dediniz. Şimdi çıkıp diyorsunuz ki Kürtler niye bu eylemde yok?
BDP eyleminde Bismil’de İbrahim Oruç öldürüldü. Bir başka eylemde bir genç panzer altında ezildi. Bunu neden görmezlikte ve duymazlıktan geldiniz?
Uluslar arası medyanın, Avrupa ülkelerinin ve ABD’nin gösterdiği tepkinin gerçek nedeni polisin orantısız şiddeti ve insan hakları ihlalleri mi yoksa yürüyen barış sürecinden rahatsız oldukları, gelişen ve büyüyen Türkiye’yi hazım edemedikleri için mi bu tepkileri gösteriyorlar?
Zaten Avrupalılar ve Amerikalılarda bizim aşkımızdan yanıp tutuşuyorlardı, ama ne olursun Türkiye’ye bir şey olmasın diyorlardı, değil mi?
Her şey yoluna girerken, kan durur, gözyaşları dinerken ve ülke ekonomik açıdan büyüme gösterirken aniden gelişen bu olaylar tamamen Allah’ın tesadüfü müdür? Ülkenin bir anda tepe takla gitmesinin nedeni Gezi parkı ve yeşil alan mıdır?
Bir başka şey; bazı fısıltı gazetelerde Gezi parkı olayında Fethüllah Gülen Cemaatinin parmağı var diye okumuştum. Allah’tan ki Fethullah hoca efendi açıklama yaptı ve olayların durması için tüm taraflara çağrıda bulundu.
Kemalistlerde kabızlık bile olsa bunun nedeni ya Cemaatten ya da Kürtlerden ararlar.
Kızılay’da eylem yapan bir grubun içinde tanıdığım bazı yabancı gazeteciler vardı. Ve onlarda slogan atıyorlardı. Yabancı gazetecilerin eylemde slogan atmalarının nedeni nedir?
Yine eylemde Ergenekonculara yakınlığıyla bildiğim birçok insanı gördüm. Hem de ön sırlarda slogan atıyorlardı.
Bu eyleme katılan masum ve gerçekten amacı demokratik hakların kullanımı olan insanların çoğununun da bu derin yapılardan haberdar olduklarını düşünmüyorum.
Kuşkusuz hükümetin yaptığı birçok yanlışı vardır. Başbakanın açıklamaları çok sert ve kucaklayıcı değildir. Toplumun büyük kesiminde kültürel ve yaşam haklarına müdahale edildiği ve baskı altına alındığı hissi ve korkusu vardır. Bu korku ve kaygıları gidermek hükümetin ve başbakanın görevidir.
Başbakanın “tencere tava, hep aynı hava” diyerek toplumun taleplerini hafife almaması ve küçümsememesi gerekir. Aksine ciddiye alması ve güven vermesi gerekir.
Ancak demokratik eylemin yolu da her tarafı cehenneme çevirmekten, esnafın darabalarını indirmekten, arabaları yakmaktan, otobüsleri ateşe vermekten ve her yeri talan etmekten de geçmiyor.
Temel hak olan protesto ve eylem hakkının topluma ve halk yığınlarına zarar vermeden yapılması gerekir.
Yükleniyor...
|