GEZİ’NİN ARKASINDAKİ GÜÇLERİN KIZILAY PROVASI

Dün Kızılay’a iner inmez ilk dikkatimi çeken gazdan gözleri yanan insanların habire gözyaşlarının silmesi oldu. Meydana doğru geldikçe benim de gözlerim yanmaya başladı. Bulvar üzerindeki üst geçitten Sakarya caddesine geçtim. Orada da herkesin elinde ya selpak, ya süt ya da mendil vardı.

Annelerin kucağındaki çocuklar ağlıyor, kimi alelacele koşmaya çalışıyor ve kimi de işyerlerine sığınmaya çalışıyordu. GİMA’nın oraya geldim. Polis barikat kurmuştu. Hemen hemen her köşe başında eylemci gruplar öbek öbek halinde meydana girmeye çalışıyorlardı. Grubun önünde bir genç polise yüksek sesle bağırarak “lan orospu çocuğu gelsene, müdahale etsene, gel de göreyim seni…” diye küfür etti. Genç polis hiç ses çıkarmadı.

Düşündüm, Diyarbakır’da OHAL döneminde biri polise böyle küfür edecekti, polis böyle tepkisiz adama bakacaktı, mümkün müydü? Bırakın genci, polis onunla beraber onun yedi sülalesini ve yedi ecdadını eşek sudan gelinceye kadar dövecekti.

Bozkurt olduklarını söyleyen bir grubun ellerinde sopalar vardı ve Selanik caddesine doğru sloganlarla ve bozkurt işaretleriyle yürümeye başladılar.

Atatürkçü Düşünce Derneğinin bayrağını taşıyan bir grupta “Mustafa Kemal’in askerleriyiz! APO-Tayyip, işbirlikçisi Amerika! Hükümet istifa!” diye slogan atarak alana girmeye çalışıyorlardı. Güven parkın orasında da Sosyalist, Komünist, İşçi Partili ve TKP’li oldukları anlaşılan gruplarda alana girmeye çalışıyorlardı.

Çok aşırı tahrik ve provakasiyonun olduğu Kızılay meydanında polisin uyguladığı şiddet kuşkusuz kabullenemez ancak söz konusu gruplarında amaçlarının da Gezi Parkına destek olduğuna da hiç kimse beni inandıramaz. Daha çok Kürt karşıtı bir havanına hakim olduğu grupların sloganlarında Gezi Parkı hariç her şey vardı.

Polis Güven parkına doğru gaz bombası atınca, insanlar Çil gibi yavrusu sağa sola kaçışmaya başladılar. Yüksel caddesine geldim, orada da polis habire gaz sıkıyordu. Neredeyse düşüp bayılacaktım. Kendimi metroya atıyım dedim metronun bütün girişi ve çıkışlarını kapatmıştı polis. Tekrar gerisin geri Selanik caddesine doğru geldim ve kendimi bir kafeye atıyım dedim.

Helikopterde gaz bombasını atan polisinin bombası genç bir kızın başına değdi. Kız kanlar içinde yere yığılıp kaldı. Vatandaşlar onu karga tulumba Meşrutiyet caddesine doğru götürdüler. Kafeye girdikten sonra bu sefer genç bir erkeğin başına gaz bombası isabet etti. Onu da vatandaşlar karga tulumba Meşrutiyet caddesine doğru götürdüler.

Selanik caddesi üzerinde park halinde olan arabaya gaz bombası isabet etti.

Balkondan caddeye bakarken gazdan etkilenen genç kız yere yığılıp kaldı. Onu da açık olan pastanenin içine götürdüler ve orada müdahale ettiler. Hele bir babanın sırtına bağladığı kız çocuğu ve eşiyle beraber koşa koşa Ziya Gökalp caddesine gidişini görünce yüreğim acıdı.

Eylemci gruplar her yeri talan ettiler. Kaldırım taşlarını söktüler, üst geçitleri taşlarla virane ettiler. Portakal arabasını kullanılmaz hale getirdiler.

Sıkılmış portakal sularını dağıttılar sağa sola. Sağ portakalları da ganimet malı gibi pinpon topu gibi oraya buraya attılar. Yetmedi portakal sepetlerini de ateşe verdiler.

Meşrutiyet caddesinde 4 tane Belediye otobüsünü kırıp parçaladılar. Kullanılmaz hale getirdiler. Yetmedi otobüslerin üstünde ve önünde kahramanlık pozu vererek fotoğraf çektirdiler. Çanakkale ve Kurtuluş savaşından çıkmış neferler gibi muzaffer edalarla bankaların ATM’lerini de kırmaya başladılar. Otobüs kabinelerini de paramparça ettiler. Mağazaların camlarını aşağı indirdiler ve acımadan çapulcular gibi talan ettiler.

Cumhuriyet tarihi boyunca halkın özgürlük ve adaleti için savaşıyorum diyen solcuların veya kendini o kategori de görenlerin en çok halka zarar verdiklerini ve en çok halkın anasını bellediklerini belleklerden çıkarmamak lazım.

Ben hiçbir demokratik ve özgürlük eylemine karşı değilim, aksine sonuna kadar savunucusuyum ama “demokratik” eylem deyip milletin canını ve malını yakan hiçbir eylemi de masum ve haklı göremem.

Dünkü Kızılay’da meydana gelen olaylar ve yapılan eylemlerin hiçbiri halkın menfaatine yönelik bir eylem değildi. Ben 12 Eylül sürecini görmedim ve hatırlamıyorum ama herhalde 12 Eylül’den sonra Ankara’da en büyük eylem dün yapıldı.

Şimdi CHP, MHP, İP, TKP ve eyleme iştirak diğer gruplara soruyorum: Doğu ve Güneydoğu’da özellikle OHAL döneminde askerlerce on binlerce hektarlık orman yakıldı, yakıldı ve yeşilliğe dair ne varsa yakıldı.

Sizin ağaçseverliğiniz, çevreciliğiniz ve doğa sevginiz neredeydi?

Başta Taksim, Kızılay ve diğer illerimizde yapılan gösterilerin amacının Yeşil’i korumak değil Yeşil ve Yeşil gibilerin tekrar alanlara girerek darbeye zemin hazırlamak, yaratılan barış havasını baltalamak ve Ak Parti iktidarını düşürmektir. CHP ve özellikle İP’liler “yeşil” deyince sakın ola siz normal doğa yeşili olarak algılamayın ve “yeşil” lakaplı Mahmut Yıldırımları asla unutmayın.

Bu ulusalcı ve milliyetçi eylemcilerin amacı; TBMM’yi çalıştırmamak, yeni Anayasayı engellemek, hükümeti istifaya zorlamak, bunu yapamazlarsa erken seçime zorlamak ve Kürt sorununu İslamcı bir partinin eliyle çözdürmemektir. Ancak bunu çok kurnazca ve özellikle masum insanların ve saf solcuların anlamayacağı şekilde organize etmeye çalışıyorlar.

Cumhurbaşkanlığı seçimini sabote etmek istiyorlar. PKK’nin ateşkesini ve çekilme sürecini bitirmek istiyorlar.

Levent Kırca’nın “Azınlık” isimli oyunuyla Kürtlerin ABD işbirliğiyle suçluyor. Halbuki kendi partisinin içindeki ABD ajanlarına bir baksa belki yüzü kızarır.

Bu ulusalcı takım Mustafa Kemal Atatürk’ün ipine sarılarak daha doğrusu onun ipini kendi kötü ununa alet ederek bu ülkenin hamurunu kirletiyorlar. Bu ülkenin asıl mayası olan bin yıllık kardeşlik, birlik, beraberlik ve din köprüsünü yıkmaya çalışıyorlar. Kendi tahtlarının ellerinden gitme korkularından dolayı hazımsızlık ve kibrin verdiği tahammülsüzlüğü yaşıyorlar.

Atatürk sağ olsaydı herhalde en başta Cindoruk, Levent Kırca, Kılıçdaroğlu, Doğu Perinçek ve Bahçeli’yi tarihten silerdi. Ve onlara İstanbul olayının arkasında Rus, Esed, DHKPC, İP, CHP, 300’e yakın eski ve yeni subay ve MHP olduğunu yüzlerine vururdu.

Hani Kılıçdaroğlu dedi ya “bu ne CHP’nin bir organizasyonudur ve ne de CHP’nin bir eylemidir.” Diye.

Hadi canım sizin karşınızda çok salak bir toplum ve gerçekleri görmeyecek kör bir alem mi var?

Yani dünkü Kızılay eylemin amacı asla ve asla yeşil alanları korumak değildi ve oynamak istenen darbe planın bir parçasıydı…