SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() Hayatı Anlamak ve Anlamlandırmak![]()
Yahya ERİKLİ yahyaerikli@gmail.com
Hayat bize bahşedilen en büyük nimet, en değerli emanet ve şerefle bitirilmesi gereken en büyük değerdir. Hayatımız su gibi akıp gidiyor. Annemizden doğduğumuz andan itibaren hızla dünya hayatımızın sonu olan ölüme koşuyoruz. Her gün bize 24 altın hediye edilir ve bu hediyelerin toplamı ömrümüzü oluşturur.Her gün hayat inşaatımıza konmuş bir tuğladır. Çocukluk, yaşlılık gibi enerjinin yetmediği dönemler çıkarılırsa, güçlü ve sağlıklı yaşam çok daha kısa bir zaman aralığıdır. İnsanın, ölümü tatmayan bir varlıktır.Her birimiz hayatın acemileriyiz, pek çok acemi insanlık hallerimiz var, hayatın provası yok.Hayat, kemale erme yolculuğudur, serüvenidir. Hepimizin daha iyi bir versiyonumuzu geliştirmemiz için bir süreçtir. “İki gününü eşit olan ziyandadır” anlayışına sahibiz. Yol yorgunluğuna düşmeden bu süreci tamamlamak görevimiz.. Bir gencimiz hayatı daha iyi tanıyabilmek ve anlamayabilmek için sırt çantasını alarak dünyayı dolaşmaya karar veriyor. Bu genç, gezdiği ülkelerden birinde ünlü bir bilgeyi ziyarete gider. Gezgin genç, bilgenin yaşadığı evde, tüm duvarların kitaplarla kaplı olduğunu gördü. Fakat evi dikkatle gözden geçirdikten sonra, yerde bir kilim, duvar dibinde yatak olarak kullanılan bir sedir, ortada ise bir masa ve sandalyeden başka evde hiçbir eşyanın olmadığını gördü ve merakla sorar: Hayat bir savaş mıdır, bir rekabet alanımıdır, bir kavga mıdır? Bu kargaşa içerisinde sükunet içerisinde yol alabilmek midir? Yoksa herkesin saygı/sevgi içerisinde doğaya uyarak, doğal olarak yaşanması ve vakti gelince de terk-i dünya eylenmesi gereken bir durak mıdır?Nereye gidiyoruz? Gideceğimiz yere yol hazırlığı olarak neler yapmalıyız? Dünyada olduğumuz halde dünyaya teslim olmadan nasıl yaşayabiliriz? Bir işadamı olarak hedefimiz nedir? Bu hedefimiz içinde toplumsal fayda ve hayır işleri ne kadar yer alıyor? Yaptığımız işin cüzdanımızı kabarttığı ölçüde vicdanımızı, ruhumuzu ve gönlümüzü de rahatlatabiliyor mu? Mutlu edebiliyor mu bizi? Hisse senetlerimizin değerini, paramızın, fabrikalarımızın, karlarımızın miktarını artırmak bizi mutlu edecek mi? Yoksa maddi değerler yanında, hissi senetlerimizin artırılmasına, karşılıksız yaptığımız hayır işlerine, topluma dokunduğumuz sosyal sorumluluk projelerine ne kadar yer vermeliyiz hayatımızda. Hayat aslında kitaplar gibi, kapaklarına, yüzeyine, cildine bakıp bazen aldanabiliyoruz. Asıl değerini, onu okumaya başlayınca anlıyoruz. Etiketine olmaması gereken değerleri işaretliyoruz. Her birimizin olaylara, hayata yapıştırdığı etiketler birbirinen çok farklı.. Birimize sıradan gelen bir şey bir diğerimizi bitişin habercisi olabiliyor. Bir düşünürün dediği gibi de “Hayat aslında bir halının dokunuşu gibidir. Desen bellidir gerçekte ama sen göremezsin tamamını. Her an bu deseni oluşturmak için yeni bir ilmek atarsın hayata ve ilmek ilmek dokursun yaşamını. Ömür tamama erdiğinde de halının tamamı dokunmuş olur. İşte o an ortaya çıkmış olur bütün desen, doğrusuyla, hatalarıyla ortaya cıkar . Başkalarıda deniz gibidir hayat der, bazen dalgalanır, bazen durulur. Kimi durmadan yüzer, kimi yorulur, kimilerini uzaklara götürür, kimilerini bir yerde bırakır, kimileri kara vurur…Kimileri menzile ulaşır, kimileri yolda, takılır kalır. Dolayısıyla hayatın çaylakları, acemileri olarak hayatı anlamakta, anlamlandırmakta pek çok hatalar yapıyoruz. Pek çok zaman keşkeler, “bugünkü aklım olsaydı” birikip duruyor hayatımızda. Dolayısıyla hayatı ustaca anlayabilmiş, anlamlandırabilmiş, yaşayabilmiş hayatlara bakıp hayatımıza yeniden bir çeki düzen vermek, onu yeniden inşa etmek durumundayız. Topraklarımızda, kültürümüzde bunu becerebilmiş o kadar çok gönül mimarımız, ecdadımız var ki…Yeter ki samimi arayışımızı sürdürelim. Hayat, ölüm düşüncesiyle anlam kazanır. Dünya, ahirete bitişiktir. Ölüm, çoğumuzun düşünmek bile istemediği ve pek çok nedenle unutmayı seçtiği bir gerçek. Ne var ki, ölümle yaşamak, sanılanın aksine sadece ahreti değil hayatı da anlamlı kılıyor. Dünya hayatımızın merkezine ahreti, hakkı ve hakikatleri yerleştirmek, maddi bağlardan ve bağımlılıklardan kurtulmak önemli. İnancımıza göre asıl hayat ölümle başlıyor. Hayatın anlamı; anlamlı yaşamaktır. Hayatın ulvi bir gayesi olmalıdır. Her ne olursa olsun bizim ona vereceğimiz anlam ile anlamlanır hayat. Bizim ona vuracağımız etikete göre değerlenir veya değersizleşir. İnsanın olduğu hiçbir şey tek boyutlu olmuyor. Hayatı bütün boyutlarıyla anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmalıyız. Değerlerimizle yaşayalım, değerlerimizi yaşatalım. Hayatı kendi değerlerimize göre yaşamazsak, başkalarının beklentilerine göre yaşarız ve yaşadığımız gibi inanmaya başlarız. O hayata da “benim hayatım” diyemeyiz. Kendimizi yeniden doğuracak olan biziz, öğrenerek, yaşayarak, anlatarak. Yaşamak bir deneyim sürecidir. Hayatımızda sevgiye, muhabbete, ilgiye, ilgilenmeye daha çok yer verelim. Pozitif enerjimizi, pozitif bakışımızı hiç eksik etmeyelim. Şikayeti bir kenara bırakalım. Değiştirebileceğim küçük şeylerden başlayarak harekete geçelim. Değiştiremeyeceğim konular üzerinde çok da durmayalım. Enerjimizi değiştirebileceklerimize tahsis edelim. “Allah’ım bana değiştirebileceklerimi değiştirme konusunda güç, değiştiremeyeceklerimi kabullenme konusunda sabır ve her ikisini birbirinden ayırabilecek akıl ve şuur ver” şeklindeki duayı sık sık hatırlayalım. Hayatımızın bir parçası haline getirelim ve içselleştirelim. Kadere rıza göstermeyi, tenkit etmemeyi ve ilahi icraatı sorgulamamayı öğrenelim. Kalp kırmadan, gönül incitmeden, fani dünyadan hoş bir seda bırakarak Hakka yürümek ne kadar gerekli ve ne kadar mutluluk vericidir. Tüm dünya varlığı bir damla gözyaşına değmez. Gönül kırmak Allah’ı gücendirir. Yoktur onu yapacak usta. Mazlumu inciten Hakk’ı incitmiş olur. Dünyada yürekleri sızlatmadan, gönülleri mahzun etmeden yol alalım, yürüyelim. Hayatımızı yeniden, yeni değerler üzerine inşa edelim. Gelin hep birlikte, paylaşarak, kolaylaştırarak, kardeşçe yaşamayı, birbirimizi bütünlemeyi öğrenerek yaşayalım hayatı. Bilelim hayatımıza hayat katanların kadrini kıymetini. İki kapılı bir handa gidiyorken gündüz gece bir iz de biz bırakalım arkamızdan buda allahın kitabına ve örnek resulune bağlı olamakla mümkün olur rabim bizlerde arkasında iyi iz bırakanlardan eylesin selam ve dua ile her şey sahibine emanet. Yükleniyor...
|