SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() İki Adayınızı da Belirleyin!Ne ilginçtir ki seçim arifelerinde mala, cana zarar gelircesine Türkiye hep karıştırılıyor. Bu nasıl bir vicdandır ki, bunalımlı gençliğimizi bu şekilde yanlışa sürüklüyor, gençlerimiz de bu tür hadiselere ön ayak oluyorlar ve amacılarına ulaşmayana kadar da bir türlü durmak nedir bilmiyorlar. Ne yazık ki yetersiz, yeteneksiz siyasilerimize de iyi bir malzeme oluşuyor. Bir yandan bu son olayda bir parti Kürt halkını Lice’ye davet ediyor, diğer yandan DTK direnişi büyütme çağrısı yapıyor, katılımcılar ise üzerinde “İNTİKAM” yazılı pankartla yürüyüşe katılıyorlar. Ara ara çocuklar kullanılıyor. Yok efendim Türk Bayrağı nasıl indirilir? diye ana muhalefet lideri bunun üzerinde siyaset yapıyor. İnanın böyle hallerde insan şuurunu kayıp ediyor Roboski hadisesinde o zalimane saldırının 17.gününde Türkiye’nin on ilinden 35 insan hakları aktivisti taziyelerimizi bildirmek için Uludere’ye gitmiştik, saat 24 sularında dönüşte Şırnak’a yaklaştığımızda Cizre’den bir arkadaşım telefon ederek, bu karda, kışta gecenin bu vaktinde, bu güvensiz yollarda bu saatte siz nasıl yolculuk yapıyorsunuz diye sormuştu, ben de demiştim ki, o da laf mı? Bu dertli halimizle kim karşımıza çıkabilir ki? silahlı silahsız onu ellerimle boğarım demiştim. Demem o ki, iki can gitmiş, kan beyne fışkırmak üzere insanın gözü dönüyor, bu hallerde insan ne yaptığını bilmez hale geliyor, o bayrağı oradan indiren emin yarın oraya kendi elleriyle de göndere çeker. Büyütmemek lazım. Bir de hala Türk bayrağı diyerek itici hale getirmeye devam ediliyor? Bu bayrak hepimizin, ama bir anlık heyecana geldi diye bayrağımı indirse de vatandaşıma ateş etmeye ruhsat gösteremem. Hele bu bir çocuk ya da toy bir genç ise. Peki sonuç, yani yeniden savaş mı isteniyor? Verdiğimiz canlar, kayıp ettiğimiz 400 milyar dolarlık ekonomi (ki bu Türkiye’de aç ve miskin insanların rızkıdır), yetmedi mi? Kamuoyu barış sürecine adapte olmaya, alışmaya çalışırken bu silah sesi hiç iyi olmadı, kimse bundan bir siyasi rant beklemesin, Kürtlerin bir kesini Abdullah Öcalan’ı önder kabul etmişse ayrıca aykırı bir ses çıkarmaya kimsenin hakkı yoktur. Bu Kürt geleneğinde olmayan bir şey olduğu gibi, barış sürecini de çetrefilli hale getirir.Ayrıca bak sana barış süreci AK Parti BDP üzerine seküler bir araçla yürüttüğü halde Kürtlerin mütedeyyin kahir ekseriyeti buna da evet diyerek ses çıkarmıyorlar. Bu dahi barışın Kürtler tarafından ne kadar önemsendiğini göstermiyor mu? Diyeceksiniz ki sadede gel gelelim kardeşim, gelelim efendim, ülke bir çok açıdan iyiye doğru giderken, Ne başbakanın ne de Cumhurbaşkanının bu süreci sahipsiz bırakma gibi bir lüksleri yoktur. Dolayısıyla en kısa zamanda, “biz yer değiştirmeye karar verdik demek durumundadırlar”. Çünkü bu ülkenin cumhur- başkanı adayı kadar Başbakan adayı da önemlidir, en kısa zamanda ikisi de belirlenmelidir. Bu iki aktör de bu sorumluluğu yüklenmekle yükümlüdürler. Yanı başımızda Rus liderler yer değişmedi mi? Tarihi bir şahsiyet olan Ömer bin Abdulaziz hilafet sonrasında valilik yapmadı mı? Bu tevazua biz de alışacağız. Hem Recep Tayyip Erdoğan’ın hem Abdullah Gül’ün bu ülke üzerinde emekleri var, bu iyileştirme sürecinin parmakla sayılı mimarlarından, önderlerinden biridirler. Bir daha “ya Allah” diyerek hizmete soyunmaları gerekir diye düşünüyorum. Dolayısıyla bir an evvel Cumhurbaşkanı adayı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Geleceğin Başbakan adayı Sayın Abdullah Gül olduğu AK Parti tarafından deklere edilmelidir. Yoksa bu tür sıkıntılar yaşamaya devam edebilir. Birileri bu koltukları işgal edecekse o birileri, 1-Türkiye’nin her tarafını bilmeli, 2-Türkiye’yi dinamikleriyle tanımalı, 3-Dünyadan haberdar omları, 4- Barış ve huzura ön ayak olmalı, 5-Türkiye’nin tüm değerleriyle barışık olmalı. İşte bu iki liderde bu vasıflar apaçık vardır. Çatı aday, maday bunlar hikaye, çatı aday eşittir kukla cumhurbaşkanı demektir. Artık Türkiye Cumhuriyeti bu tür kimseleri kaldıramaz. Aman ha bundan kaçınalım, Türkiye’yi son on yılda iyi bir konuma getirmede rolü olan bu muhteşem ikili, bu iki göreve gelmelidir, itiraz etmeye hakları bile yoktur. Üstelik ülkemizin idari yapılanmasının nihai çözümü de başkanlık sisteminde saklıdır. Bir dönem seçilmiş Cumhurbaşkanlığından sonra Yarı Başkanlık ya da Başkanlık sistemi de galiba kapıdadır diye düşünüyorum. Muhalefetin de yeni Türkiye’ye göre kendini ayarlaması lazım, yoksa siyasi arenanın dışında da kalabilir. Bakın bakayım BDP neden HDP’ye kaydı çünkü miadı doldu da ondan. CHP ve MHP’nin de misyon ve vizyonunu bir daha gözden geçirmesinde fayda var. AK Parti de tabana doğru yayılan yiyici takımdan bir an evvel kurtulması lazım. Kendi beldesinde belediye başkanlığını kaybeden bakanları kabinede görmek istemiyoruz bilmem anlatabildim mi?
Selam ve saygılarımla barış ve huzur dolu günlere hep beraber
Yükleniyor...
|