Bugün: 08 Ekim 2025 Çarşamba
Anasayfam Yap Favorilere Ekle Künye
Yeni Üyelik Üye Girişi
  • Ana Sayfa
  • Foto Galeri
  • Video Galeri
  • Seri İlanlar
  • Firma Rehberi
  • Tüm Yazarlar
  • İletişim
  • SON DAKİKA
    Diyarbakırlı Esnaflar Kaldırım, ve Asfalt…
    Hasan Doğan: “Ne tehdide ne…
    Hazro Belediye Başkanı Fuat Mehmetoğlu:…
    Çüngüş’te Bağ Bozumu ve Nar…

    İNSANLIĞIN YÜZKARASI SİYONİST DEVLET

    15 Kasım 2012, 19:36
    12
    14
    16
    18

    İsrail’in Gazze’ye yaptığı saldırıyı şiddetle kınıyorum.

               

    Bugünkü saldırıdan ötürü daha önce Mavi Marmara gemilerimizle ilgili yazdığım makalemi tekrar sizlerle paylaşmak ve İsrail’in gerçek yüzünü bir kez daha hatırlatmak istedim.

     

    Siyonist devlet İsrail güvenlik güçleri tarafından, insani yardım taşıyan gemilerimize yaptığı kanlı saldırıyı, şiddetle ve nefretle kınıyor, ölenlere Allah’tan rahmet ve ailelerine başsağlığı diliyorum.

    Bununla birlikte aynı gecede yine Akdeniz sularında bulunan gemiye yapılan saldırıda ölen askerlere Allah’tan rahmet ve ailelerine de başsağlığı diliyorum.

    Şiddet ve kanlı saldırılar her kimden gelirse gelsin, şekli ve yapılış tarzı ne olursa olsun, insan yaşamına kastedilen hiçbir eylemin haklı ve meşru bir gerekçesi olamaz. Bu eylemlerin özgürlük, barış, adalet, kardeşlik ve insanlığın barışı adına yapıldığı asla söylenemez.

    Makalelerimi okuyan ve takip eden okuyucularım hatırlayacaklardır. İsmail Nacar’la yaptığım söyleşide Nacar’ın, PKK’nin içinde de bir Ergenekon olduğunu ve bu Ergenekon kanadının barışı istemediğini ve MOSSAD’la ilintili olduğunu söylediğini aktarmıştım. –Ki dün iki saldırının aynı anda gerçekleşmesi, Tanrı’nın tesadüfü olarak görmekte başını kuma gömmekten başka bir şey değildir.

    Gerek bu konuyu ve gerekse PKK Lideri Öcalan’nın 3 gün önce “muhatap bulamıyorum. Artık iş KCK’ye düşüyor. Başlarının çaresine baksınlar. BDP’de muhatap olabilir. Sağlık ve sosyal koşullarım ortada” gibi yaptığı açıklamanın tarihsel boyutunu bir sonraki yazımda ele alacağım.

    Bununla ilgili sadece şunu söyleyeceğim. Üç milyon insanın imza toplayarak irademiz dediği, BDP’nin ülke ve dünya kamuoyu önünde “PKK Lideri sayın Öcalan irademizdir” diye deklare ettiği Öcalan’nın böyle bir açıklama yapmasına anlam veremediğimi belirtmek isterim.

    Şeyh Said’in, Seyit Rıza’nın, Çöl Aslanı Ömer Muhtar’ın, Said’i Kürdi’nin (Sait Nursi), otuz yıl hapiste yatan Nelson Mandella’nın, Fidel Castro’nun, Check Guar’anın, Yaser Arafat’ın, hatta Kaddafi’nin, dünya tarihinde pek çok özgürlük ve bağımsızlık adına mücadele veren liderlerin duruşu ile Öcalan’nın duruşu arasında bir benzerliği de yakalayamadığımı da ifade etmek isterim.

    Bilindiği gibi Siyonist İsrail devletinin yaptığı her katliamın ardından tepkiler gösteriliyor, gösterişler, yürüyüşler yapılıyor, İsrail ve Amerikan bayrakları yakılıyor, İsrail’in koşulsuz destekçileri ABD ve Avrupa lanetleniyor ve yapılan kanlı baskında ölenler, yaralananlar, evleri yakılıp yıkılanlar, aç, susuz ve çaresiz kalanlar için ağlıyoruz.

    Hemen hemen her konuda türeyen alan ve branş uzmanları, medya yorumcuları ve gazetelerin köşe yazarları siyonizmden, kolonyalizmden , emperyalizmden hiç söz etmeden saatlerce konuşup duruyorlar. Sayfalarca yazı yazıyorlar. Televizyon stüdyolarına davet edilen “seçkin dış politika dehaları” “neden” sorusunu yok sayıp, “nasılla” idare ediyor ve derin tahliller yapıyor(!). Wey maşallah ne derin, ne derin, deme gitsin…

    Bizde millet olarak mantığımızı arkamıza, duygularımızı başımızın üstüne alıp sersem mayın gibi dolanıp duruyoruz. Yerimizden hop kalkıp, hop oturuyoruz. Biz bunu yapmaya devam ettikçe, İsrail saldırıları daha da yoğunlaşarak devam ediyor.

    Her saldırı, her katliam, her yıkım sanki bir ilkmiş gibi algılanıyor ve öncekileri unutturuyor.

    Bu tepkiler haklı, insani ve yerinde lakin kınamak, lanetlemek, üzüntü duymak, ağlamak, hicap duymak, ne bugün yaşanan katliama, ne geçmişte Filistin halkının yaşadığı yüz yıllık trajedisine son vermeye yetmiyor.

    Sponiza, ‘gül, ağla ama anla’ demiştir. Zira anlamak aşmaktır. Filistin halkının binlerce yıldır üzerinde yaşadığı topraklar neden ve nasıl sömürgeleştirildi? Filistin’nin Müslüman/Arap halkı neden topraklarından kovuldu?

    Filistin’de, Ürdün’de, Suriye’de, Lübnan’da, Mısır’da mülteci kamplarında neden yaşıyor ve neden kesintisiz terör, katliam ve vahşete maruz kalıyor?

    Siyonist devlet ne lanetli bir şeydir? Varlık nedeni ve misyonu nedir? Neden sömürgeci ve emperyalist ülkelere (AB, ABD ve uzantıları) İsrail’in katliamlarını sadece desteklemekle kalmıyor, üstelik onu özendiriyor? Türkiye’de insanlar Siyonist vahşetten büyük utanç ve ızdırap duyarken, katliamları lanetlerken, 58 yıldır Türkiye Cumhuriyeti devleti ne yaptı ve şuan ne yapıyor?

    İktidar ve muhalefet çevrelerinden yapılan o assortik-sosyetik, hamasi nutuklar, kahramanlık dolu sloganlar ve peş peşe kınamalar ne anlama geliyor? Türkiye’de kaç kişinin İsrail, Türkiye arasındaki “stratejik ittifaktan” haberi var? On yıllardır onuru için mücadele ederken, insanlığın insanlığını da test eden, insanlık suçunu ve ayıbı yüze vuran Filistin halkının dramı nasıl sona erebilir?

    Bizim bugün ülke olarak uğradığımız katliamın asıl amacı ve hedefi neydi? Geminin içinde bulunan 32 ülkeden farklı insanların ülkeleri gösterecekleri tepki ve tavırları ne olacak?

    Bütün bunları tahlil etmeden günü birlik kahramanlıklarla bu sorunu çözemeyiz, bırakın Gazze halkına kendimize bile yardım edemeyiz.

    Kuşkusuz Siyonizm, ırkçı, şoven bir ideoloji ve politik bir harekettir. Sanıldığı ve iddia edildiği gibi dinle, Yahudilikle ilgili değildir. Dolaysıyla çoğunluğunu temsil ve angaje etmiyor. Seçilmiş halk, vaat edilmiş topraklar, vb, gibi bir dizi dini efsane ve ideolojik söyleme dayanıyor.

    Kutsal metinlere yapılan gönderme, Hıristiyanları ve Yahudileri aldatmayı, onların gözünde kolonyalist, emperyalist yayılmayı, etnik temizliği, katliamları ‘meşrulaştırma’, ‘kabullendirme’ amaçlı ideolojik bir manipülasyon dan başka bir şey değildir.

    Irkçı bir ideoloji olan Siyonizm, doğası gereği yabancı düşmanlığı üzerine inşa edilmiştir ve başka halklarla bir arada yaşaması bu yüzden mümkün değildir. Filistin halkına yönelik sürekli saldırının, katliamların ve etnik temizliğin gerisinde, siyonizmin bu inkarcı, dışlayıcı, yok edici niteliği yatmaktadır.

    Dünyanın dört bir yanına yayılmış, Yahudileri bir ülkede toplama projesinin gerisinde, başta İngilizler olmak üzere sömürgeci emperyalist ülkeler ve onların çıkarları vardır.

    Başka türlü ifade etmek gerekirse, Siyonizm, emperyalist amaçlar için araçlaştırılmış, ırkçı, yayılmacı bir politik harekettir. Siyonizm rejimin tüm katliamları ‘öz-savunma’, ‘meşru müdafaa’, siyonizme yönelik eleştiri anti-semitizm, syonizme karşı direniş de terör sayılıyor.

    Böylece Siyonist ideoloji hareketi hem bir tür ‘dokunulmazlık’ kazanıyor ve hem de ideolojik terörü estirme olanağı elde ediliyor. Siyonizm düşmansız yaşayamaz ve eğer gerekirse mutlaka sanal bir düşman yaratır.

    Siyonist Hitlerin iktidara geldiği günden emperyalist savaşın sonuna kadar Nazilerin en büyük müttefiki ve destekçisiydi. Irkçı Nazilerle, ırkçı Siyonistlerin çıkar ortaklığı söz konusuydu. Zira, Aryen rıkın temizliği öncelikli amaç olarak gören ve saf Almanların (arı-ırkın) egemen olduğu bir dünya kurmak isteyen Naziler, başta Yahudiler olmak üzere “kirli ırklardan” kurtulmak, Yahudileri Almanya’dan atmak istiyorlardı.

    Filistin’de bir devlet kurmak isteyen kendilerini seçilmiş halk sayan ırkçı Siyonistlerde, Alman Yahudilerinin göçertilmesi için her yolu deniyorlardı.

    Oysa Hitler iktidara geldiğinde Siyonist harekete katılan Alman Yahudilerin oranı sadece yüzde 5 civarındaydı. Yüzde 95’i dinlerine, kültürlerine sahip çıkarak Almanya’da yaşamaktan, orada kalarak sivil hakları için mücadele etmekten yanaydı.

    Yazar ve gazeteci Siyonizm’in önde gelen liderlerinden Theodore Herlz boşuna “Anti-Semitler (Yahudi düşmanları) bizim en iyi müttefiklerimiz olacak” dememiştir.

    Filistin’de gerçekleştirilen etnik temizlik, sürgün ve sürekli devlet terörü, bir dizi yalan, hurafe ve ideolojik söylemle de desteklendi. Birincisi, Filistinlilerin gönüllü olarak yurtlarını terk ettikleri yalanıdır.

    İkincisi, halksız bir toprak, toprağı olmayan bir halk için sloganıyla ifade edilendir. Üçüncüsü, Siyonist İsrail devletinin kuruluşunun uygarlaştırıcı bir girişim olduğudur.

    Dördüncüsü, Filistin halkına yakıştırılan sıfatlarla ilgilidir. Buna göre Araplar, “ilkel, terkedilmiş, yağmacı, talancı, haydut, soyguncu, hileci, yakıp, yıkan, Yahudileri terörize eden, vb, bir topluluktur. Kendi dışındakini bu şekilde tanımlamak her zaman sömürgeciliğin vazgeçilmez/ değişmez kuralıdır.

    İşte bu yüzden Filistinliler mutlaka Filistin’den atılmalıydılar. Beşincisi de, Siyonist devletin Yahudilerin Arap tehdidine karşı yürüttükleri soylu bir kurtuluş savaşı sonucu kurulduğu yalanıdır. Filistinlilerin gönüllü olarak yurtlarını terk ettikleri iddiası Siyonistlerin bir uydurmasıydı.

    “Halksız bir toprak” söylemine gelince, Filistin toprakları Siyonistler tarafından sömürgeleştirilmediği dönemde, bölge Osmanlı İmparatorluğundan koparılıp, İngiltere’nin mandası altına girdiği 1917 yılında orada yüzde 98’i Müslüman olmak üzere toplam bir milyondan fazla insan yaşamaktaydı. Geri kalan yüzde 2’yi de Hıristiyan ve Yahudi azınlıklar oluşturuyordu.

    Görece refah içinde yaşayan bir halk söz konusuydu. Şimdilerde Lübnan, Suriye, Ürdün, Gazze ve Batı Şeria ‘daki kamplarda yaşayan mülteci nüfus 4 milyon civarındadır.

    Mülteci kamplardaki bu 4 milyonlu nüfus, Siyonist devletin kuruluşunun ilan edildiği 14 Mayıs 1948 öncesi ve hemen sonrasında yurtlarından kovulan 800 bin Filistinlinin çocuklarıdır.

    Fakat İsrail’li Siyonist resmi tarihçilere göre, söz konusu 800 bin nüfus, Arap devletlerinin çağrısı üzerine ülkelerini terk ettiler.

    Siz hiç davet üzerine öz-yurdunu terk eden bir halk biliyor musunuz? Oysa tam tersi söz konusuydu. Filistinliler kendilerine dayatılan savaşın ve katliamların sonucunda vatanlarından sürüldüler. Filistin devletinin bir “ulusal kurtuluş savaşı” sonucu kurulduğu yakıştırmasına gelince; böyle bir iddia akla ziyan, ahmaklara özgü bir yalandır.

    Sömürgeci-emperyalist Avrupalılar tarafından ‘Orta-Doğu’ denilen bölge, kolonyalist dönemde hep jeostratejik bir öneme sahip oldu. Fakat sadece kolonyalist kapitalist dönemde değil, tarih boyunca da hegemonya emelleri olan tüm güçlerin gözlerini bu bölgeye dikmeleri boşuna değildir.

    İngilizlerin Orta-Doğu’da bir Avrupa devleti projesi, daha 1840’lı yıllarda kimi İngiliz dergilerinde yazılmaktaydı. Siyonizmin “ruhani babası” sayılan Theodore Herzl (1860-1904), ünlü İngiliz sömürgecilik teorisyeni ve mimari Cecil Rhodes’a sunduğu (colonial) bir programdır. “Sizden Siyonist projeyi desteklemek üzere ağırlınızı koymanızı istiyorum” diyordu.

    1895’de yayınlanan Yahudi Devleti adlı kitabında da “orada (Filistin- F.B) Asya’ya karşı Avrupa için bir siper oluşturacağız, orada barbarlığa karşı uygarlığın ileri karakolu olacağız” diyor.

    Aslında Siyonist devlet demek, Orta Doğu’daki “Batı Devleti” demektir. Başka bir ifadeyle, Müslüman-Arap toprağındaki Siyonist İsrail, emperyalizmin/ kolonyalizmin o bölgeye taşımış bir uzantıları demektir. Siyonist rejim emperyalist çıkarlar için vazgeçilemez olduğu için koşulsuz destekleniyor.

    Bu gerçeği yok sayarak yapılan tahliller, ancak o tahlilleri yapanları ve ahmakları aldatmaya yarayabilir. Kolonyalizm ve emperyalizm kavramları kullanmadan yapılan ve yapılacak tahlillerin bir kıymet-i harbiyesi yoktur.

    Siyonist rejim sürekli bir çatışma, savaş, terör ve şiddet sarmalı yaratarak, Arap Birliğinin gerçekleştirilmesini engelliyor, bölge halklarının kendi ayakları üstünde durmasına imkan vermiyor, demokratikleşmenin önünü kapatıyor, bu arada çürümüş, emperyalizmin uşağı otokratik Arap rejimlerinin iktidarına süreklilik kazandırıyor ve bölgeyi saldırıya açık hale getiriyor.

    Statüko bu şekilde devam ettikçe emperyalizmin bölgenin kaynaklarını hoyratça kullanması mümkün oluyor.Bu yüzden Başta ABD olmak üzere, Avrupa uzantılarının Siyonist rejime verdiği desteği, sadece Siyonist lobilerin marifetini saymak büyük bir yanılgıdır.

    Son tahlilde Siyonist lobilerin varlığı emperyalizmden bağımsız değildir. Siyonist devletlerin destekçileriyle Siyonist lobilerin gerisindekiler aynı odaklardır.

    Eğer herhangi bir şekilde Siyonist İsrail Devleti emperyalizmin çıkarları açısından zararlı hale gelirse, anında Siyonist lobilerinde esamesi de okunmaz hale gelir.

    Bu yüzden Siyonist devletin varlığı, sürekli çatışma, savaş, şiddet, etnik temizlik, koloniyal yayılma olmadan mümkün değildir. Zira efsane de Nil’den Fırat’a uzanan bölgenin vaat edilmiş topraklar olduğunu söyleniyor ki, bu daha çok işgal edilecek toprak var demektir.

    İşte bu yüzden Siyonist rejim kanla beslenen bir rejimdir. Varlık nedenini her seferinde daha çok öldürmeye, kan dökmeye, yakıp yıkmaya, tahrip etmeye, ortalığa terör ve korku salmaya borçlu kanlı bir rejimdir. Canlıların su ile beslendikleri bilinir, sanki Siyonist rejimde bir istisna kanla besleniyor.

    Bunu bilmekten aciz kimileri, neden ABD, Avrupa ve Birleşmiş Milletler Siyonist rejimi durdurmak için harekete geçmiyor diye yakınıyor.

    Eğer Siyonist İsrail devletinin ABD ve Avrupa olduğunu bilselerdi ya da zahmet edip tarihe bir baksalardı, bu tür yanılgılara ve kuruntulara da kapılmazlardı. Siyonist rejimin neden teknoloji harikası yeni silahları Filistinli kadınlar ve çocuklar üzerinde denediğini de bilebilirlerdi.

    BM’ye gelince, söz konusu örgüt ikinci emperyalist arası savaş sonrasında oluşturulan emperyalist statüko’yu sürdürmek üzere başta ABD olmak üzere emperyalistler tarafından oluşturulan bir örgüttür. Bu örgütün asıl misyonu, kimi soylu, evrensel, hümanist kavramlara gönderme yaparak ve bazı insancıl denilen (sözde uluslara arası) örgütleri de (FAO, WHO, UNİCEF, UNESCO, vb) araçlaştırarak, ideolojik mistifikasyon yaratmak, ortalama insanı aldatmaktır.

    Emperyalizmin çıkarlarının bekçiliğini yapmak, yanılsama yaratmak üzere oluşturulmuş bir örgütten, başta Filistin ve tüm Orta Doğu halkları lehine bir şeyler beklemek, bir şeyi olmadığı yerde aramak değil midir? Bir de uzun bir zamandır dillendirilen bir uluslar arası toplum söylemi var. Şu uluslar arası toplum denilen şey ne garip bir şey ve kimlerden oluşuyor?

    Bu topluma kimler dahil? Mesela Nijerya, Suriye, Kolombiya, Tayland, vb, de dahil mi? Aslında uluslar arası denilen toplum kolektif emperyalizmin diğer adıdır. Bildik ABD, Batı Avrupa ve uzantılarından başkası değildir. Bu söyleminde ideolojik bulanıklık yaratmak üzere peydahlandığından şüphe yok.

    Daha önceki tezimde belirttiğim gibi, Türkiye kuruluşunun hemen ardından Siyonist devleti tanıyan (28 mart 1949) ilk Müslüman ülkeydi. O zamandan beri ne zaman Müslüman-Araplarla emperyalistler arasında bir çatışma çıksa, hep Batılıların safında yer alırdı. Sırtını Arap ulusuna, yüzünü emperyalizme çevirdi. Hem bir Batı uydusu ve NATO müttefiki olup, hem de bu tür çatışmalara emperyalizm karşıtı bir politik duruş sergilemek zaten mümkün değildir.

    ABD’den yardım “almak”, ancak Siyonist rejimle iyi geçinmekle mümkündür. Aradan geçen 60 yılda “garp cephesinde yeni bir şey yok”… Emperyalizme karşı çıkmadan, Siyonist rejimin vahşetine ve aşırılıklarına karşı çıkmayacağına göre, üstelik bu utanç verici “tercihi” Türkiye’nin “milli çıkarları” gerekçesinin arkasına gizlenerek savunuyorlar ve bir “diplomatik başarı” olarak da sunmaya çalışıyorlar.

    “Milli çıkar” denilen uydurmaya dair açılım yapmamız mümkün değildir. Sadece sınıflı bir toplumda “milli çıkar” diye bir şeyin mümkün olmadığını, olmayacağını, bu tür söylemlerin birer egemen ideolojisi kategorisi olduğunu söylemek mümkündür.

    Öyle bir “Türkiye’nin ulusal çıkarı” ki, vahşet, etnik temizlik, katliamlar karşısında sessiz ve tepkisiz kalmayı haklı çıkarıyor. Sanki Filistin halkıyla İsrail arasında bir savaş varmış da, kalıcı bir barışla sorun çözülecekmiş gibi maalesef yaygın bir izlenimde yaratılmış durumda. Oysa oradaki durum “barış” kavramıyla ifade edilebilir gibi değil.

    Barış ancak veya iki taraf arasındaki savaşın sonundaki bir “uzlaşma” durumunu ifade eder. Filistin halkı söz konusu olduğunda “barış” kavramı uygun değil. Orada kolonyalist, emperyalist bir işgal, kuşatma ve topraklarında sürülmüşlük durumu var. Dolaysıyla sorunun çözümü ancak sömürgeci, emperyalist gücün oradan atılmasıyla mümkündür. Yani durum ancak ‘ulusal kurtuluş’ kelimeleriyle ifade edilebilir.

    Bu tür ideolojik manipülasyonlar, saldıranla saldırıya uğrayanı ‘eşit statüde’ görmek veya aynı zamanda aynı zemin üzerinde saymakla ilgili. Biri sizin boğazını sıkmaya çalışırken koruma refleksiyle yaptıklarınız, şiddet, terör gibi kelimelerle ifade edilebilir mi? Barışla ilgili olarak Romalı tarihçi Tacit’ in “bir çöl yaratıyorlar, sonra da ona barış diyorlar” dediği gibi.

    Siyonist rejimin son saldırısı ve vahşet görüntüleri, insanların vicdanını yaralıyor ve haklı olarak tepkilere neden oluyor. Elbette acil yardımları gerektiren acil bir durum söz konusu ve olabildiğince çok yardım için acilen seferber olmak öncellikli ve gerekli ama yeterli değildir.

    Eğer sizin devletiniz Siyonist rejimin en büyük destekçilerinden biriyse, o zaman acil yardımdan başka şeylerde yapmanız gerekir. Eğer ağlamak, sızlamak, lanetlemek, vb, bir işe yarasaydı (daha öncesi de olmakla birlikte) 61 yıllık işgalin, kıyımın ve barbarlığın sonunun çoktan gelmesi gerekmez miydi?

    Türkiye, İsrail’in “stratejik müttefiki” ve iki devlet arasında bir uyuşma var. İttifakın anlamlarından biride uyuşmadır ve ancak birbirlerine benzeyenler uyuşabilirler. Türkiye İsrail’in en büyük silah müşterisi, İsrail’in hava kuvvetlerinin eğitiminin büyük bir kısmı Türkiye’de gerçekleştiriyor.

    Geçmiş dönemde vücutları bombalarla paramparça olan çocukları, kadınları, Filistinli savaşçıları, her yaştan insanları öldürenlere, topraklarınızda katliam antremanları yapmasına karşı çıkmıyorsanız, döktüğünüz gözyaşları ne demeye gelir? Timsah gözyaşları ikiyüzlülüğü ve sahtekarlığı gizlemek için değil mi?

    Türkiye ile İsrail arasındaki “Güvenlik ve Gizlilik Anlaşması” ne için ve kime karşı? Fakat iki devlet arasındaki anlaşmalar sadece “Stratejik İttifak”, “Güvenlik ve Gizlilik Anlaşması”, “Askeri Eğitim ve İşbirliği Anlaşmasından” ibaret değil. Onlarca alanda yapılmış anlaşmalar var. Turizmden telekomünikasyona, Serbest Ticaret Anlaşmasından, Savuna Sanayi İşbirliği Anlaşmasına kadar onlarca anlaşma var.

     

     


    YORUM YAZ, SEN DE GÖRÜŞÜNÜ BİLDİR
  • Yükleniyor...
    YAZARLAR Tümü
    YILMAZ ACU BİR İNSANLIK ABİDESİNE VEDA: MERHUM FERİT BORA
    Yahya ERİKLİ 7. CÜZDEN MESAJLAR..
    MEHMET ÇET Yeni yılınız ( 2024 ) Kutlu Olsun
    ibrahim GÜÇLÜ Hikûmeta Kurdistanê divê baş bizane ku îro dereng e û lê sibê derengtir dibe…
    Abdülkadir Nur GÖRDÜK DEPREM VE MUHASEBE
    GAZETE MANŞETLERİ
    SON DAKİKA
  • Diyarbakırlı Esnaflar Kaldırım ve Asfalt
  • Hasan Doğan: “Ne tehdide ne şantaja boyun
  • Hazro Belediye Başkanı Fuat Mehmetoğlu:
  • Çüngüş’te Bağ Bozumu ve Nar Festivali
  • Soğuk algınlığı şikayetleri arttı,
  • Başkan Ali Erdem: ‘Gazze’nin
  • Diyarbakır’da Akboz Siemens Dualarla Açıldı
  • Yeniden Refah Partisi Diyarbakır İl
  • FOTO GALERİ Tümü

    • RASTGELE RESİMLER

    • Manzara Resimleri

    • Komik Resimler
    ÖZEL HABER
  • Soğuk algınlığı şikayetleri arttı, vatandaşlar şifalı
  • Bağlar’da kaçak hayvan kesimine büyük darbe: 23 iş yeri
  • Acil Tıp Uzmanı Dr. Ayhan Tabur’un Görev Aşkı Takdir Topluyor
  • CHP Silvan İlçe Kongresi 29 Eylül’de Yapılacak
  • Diyarbakırlı duyarlı iş adamı Bozkuş, öğrencileri unutmadı
  • Havalimanında Unutulan Eşyalar Diyarbakır’da Vatandaşlarla
  • Muş’tan Diyarbakır’a Uzanan Mutluluk
  • Feyza Tekidi, Yılmaz Atalay ile dünyaevine girdi
  • Diyarbakır’da Okul Kıyafeti Tartışması: “Bizi Hedef
  • Tosunlu 'dan İsrail’e Sert Tepki: “İnsanlık Suçu İşleniyor,
  • HAVA DURUMU
    VİDEO GALERİ Tümü

    • Günün en çok izlenen komik video

    • Recep Tayyip Erdogan One minute!

    • Davos'un Arka Planı
    NAMAZ VAKİTLERİ
    SÜPER LİG
    ARŞİV
    Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Künye | İletişim | Sitene Ekle | Reklam| RSS 2.0 2025 © Diyarbakır Haber Merkezi Tüm Hakları Saklıdır !

    Yazılım: Haber-Sistemi