SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() Irak’ın Nefes Borusu: KürdistanNAMIK DURUKAN
Oysa tehlike “geliyorum” diyordu.
Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), adını Suriye’de duyurmasına rağmen Sünniliğin merkezi olarak kabul edilen Irak’ın orta bölgesi Ramadi’de vücut buldu. İkinci körfez savaşında ABD askerlerinin en fazla zorlandığı Felluce kentinde ayaklanmayı başlattı ve kısa sürede Sünni kuşağın büyük bölümünde denetimi ele geçirdi. Tabii bunun en önemli nedeni, ABD işgali sırasında başta Ebu Gureyb cezaevi olmak üzere birçok yerde Müslüman halka karşı uygulanan onur kırıcı uygulamalardı. Bütün bunların Sünni bölgesinde yaşanması da Sünni cihatçılığın adeta çimentosunu oluşturdu. ABD askerlerinin yakıldıktan sonra yanmış bedenlerinin bir köprüde direğe asılması görüntüsü de bir öfkeyi yansıtırken Felluce’nin de gelecekte Sünni direnişinin merkezi olacağının ipuçlarını veriyordu
Vahşetin kalesi Ebu Gureyb
Sünni bölgesinde ABD askerlerinin uyguladığı insanlık dışı uygulamalar, en dipten bir radikalleşmeyi sağladı. Bu sebeple de Felluce, direnişin kalesi olmuştu yıllarca. Bunun bir nedeni de Ebu Gureyb cezaevidir. Buradan dünyaya yayılan görüntüler, herkesi ayağa kaldırmıştı. İşkence iddiaları üzerine ABD, Ebu Gureyb’in kapılarını gazetecilere açarken içlerinde ben de vardım.
Ebu Garip cezaevinde yaptığımız gezi ABD askeri yetkililerinin gözetiminde gerçekleşti. Gezi öncesinde bazı alanlarda fotoğraf çekiminin yasak olduğu yönünde sık sık uyarıldık. Cezaevindeki koğuşlar, yemekhane, banyo, eğlenme ve dinlenme mekanları; kısaca mahkumların rahat edebileceği her mekan bize gezdirildi. Gezdirilen mekanlar arasında ABD askerlerinin yaşamı alanları da vardı.
Anlatılan ve gösterilen mekanlara yönelik olumlu görüş ve düşünceler cezaevi ortasına kurulan iki futbol büyüklüğündeki etrafı tel örgülerle çevrilmiş alanda mahkumların 60 derecenin üstünde sıcakta saatlerce bekletilmeleri yerini olumsuz düşüncelere bırakıyordu. Yanımıza yaklaşmaya çekinen mahkumların anlamlı bakışları her şeyi anlatıyordu. Çekimin yasak olduğunun bize bildirilmesine rağmen toplama kampını andıran tel örgüler ardındaki insanık dramını görüntülemekten kendimi alıkoyamadım (ABD askerine yakalanmam ve sonrası ayrı bir hikaye konusu).
“Dinlemeyiz, keseriz”
IŞİD ya da El Nusra; ya da diğer radikal dini örgütlerin birçoğu Ebu Gureyb cezaevinde yapılan vahşet görüntüleri ile mağdur rolü oynadığını söyledik. Hiç unutamam. Felluce’ye ABD askerlerinin abluka uyguladığı bir dönemde girdim. Radikal İslami örgütün yöneticilerinden birinin Türkiye’nin ABD’ye destek amacıyla asker gönderme girişimini anlatırken uzaktan gelen top seslerine dikkat çekip, “Şu anda mücahitler ABD askeri ile savaşıyor. Türkiye ABD’ye destek için Irak’a gelirse Müslüman diye dinlemeyiz, keseriz” demişti. O dönemde Felluce ve diğer Sünni yerleşim birimlerine ulaşmak bir hayli zordu.
IŞİD’e Kürt panzehiri
IŞİD’in Musul’u alması, Kerkük’ü ise zorlaması bölgenin büyük bölümünde tedirginlik yarattı. Barzani’nin talimatıyla aralarında Kerkük’ün de bulunduğu tartışmalı bölgeler Kürt yönetiminin denetimine geçti. Kürtler 10 yıldan bu yana Irak yönetimini Kerkük’te referandum yapılmaya ikna etmeye çalışıyordu. IŞİD’in saldırısı ile bu denge Kürtler lehine bozuldu. Barzani başta olmak üzere bölgedeki siyası parti ve örgütlerin liderleri, sivil toplum kuruluşları, kısaca her kesimden insan “bağımsızlık” söylemini açıkça dillendirmeye başladı. Tabii her gün Irak ve Suriye’den on binlerce insanın Irak Kürt bölgesine sığınması bölgede tedirginliği arttırıyor. Kürt bölgesi sadece Sünni ya da Şiilere değil; Türkmenler, azınlıklar ve dini azınlığa mensup olanlara da kapılarını açtı. Bu durum ilerde unutulmayacak karelerde yerini alacak.
IŞİD’in alan genişletmesi Kerkük’ün Kürt denetimine geçmesi, bağımsız bir Kürdistan hayalini gerçekleştirmenin önünü açmış durumda. Irak’ta merkezi ordudan sonra ikinci büyük ve disiplinli güç, şüphesiz Kürt ordusudur. Kürt ordusunun varlığı IŞİD’ı ürkütmesinin yanı sıra örgütten kaçan siviller ve Irak askeri için de bir güvencedir aynı zamanda.
IŞİD’in alan genişletmesine rağmen sadece Kürt sınırlarını korumaya çalışan Kürt yönetimi ise Başbakan Nuri El Maliki ve bazı Şii liderlerin zorlamasına rağmen savaşa yanaşmaması uzun vadede Kürtlere kazandıracak gibi. Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin “Kürtler mezhep savaşına dahil olmayacak” açıklamasının ise Kürtlerin bağımsızlık projesine uygun bir anlayışa hizmet ediyor.
Bölgenin nefes borusu
Bölgede bugünlerde çocukların oynadığı “Kürdistan’ın ilanı” klipi sık sık TV kanallarında oynatılıyor. Kürdistan’ın kuruluşunu ilan eden çocukların hayali bugünlerde gerçeğe doğru gidiyor. Bu kapsamda bölgede uluslar arası trafik yoğunlaştı. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’in Erbil’e gitmesi, Kürt Hükümeti Başbakanı Neçirvan Barzani’nin Ankara’ya gelmesi, İsrail Cumhurbaşkanı Simon Perez’in, devlet kurmanın Kürtlerin hakkı olduğuna dair açıklama yapması ve İngiltere Diş İşleri bakanının Erbil’e gitmesi, IŞİD tehlikesinin yanı sıra Kürtlerin devletleşmeye doğru gittiğinin işaretidir. Mesut Barzani’nin de buna yönelik açıklamalar yapmasının bir Kürt devletinin kurulması kararlılığını yansıtıyor.
Ancak bu oluşumun önündeki en büyük engel olarak duran iki büyük komşu Türkiye ve İran’ın tavrı elbette büyük önem taşıyor. Kürtlerde, Türkiye’nin garantör devlet olabileceği beklentisi var. Bu açıdan bölgede bağımsız bir Kürt devleti fikrine Türkmenlerin haklarını saklı tutmak şartıyla sıcak yaklaşacağı beklentisi var. Tabii İran’ın ikna edilmesi biraz zor olacak gibi. Fakat Kürtlerin oluşturacağı bir tampon bölge, bölge devletlerinin terörle mücadelede işine yarayabilir ve bir tür nefes borusu görevi görebilir. Bu aynı şekilde Irak’ta savaştan kaçanlar için de bir tür sığınaktır. Bu durum, Kürdistan’a sempati duyulmasının nedenlerinden biri olabilir.
Geçmişten bir dipnot
1991 yılında ABD’nin Irak ordusunu yenmesi sonrasında Kürdistan bölgesinde halkın ayaklanması ile bölge Irak askerlerinden arındırıldı. Bölgenin Peşmergelerin denetimine geçmesi sonrası bölgeye dağdan ulaşan ilk gazeteciydim. Zaho’ya doğru yürürken “özgür Kürdistan” halayı çeken bir grup kaçakçının sevinci 23 yıl sonra ete kemiğe bürünüyor gibi. Bugüne kadar İran, Irak, Suriye ve Türkiye’nin ittifakı ile engellenen Kürt devletinin kurulması dengelerin değişmesi ile mümkün artık.
Dün hayal gibi görünen, bugün gerçeğe dönüşüyor…
NOT: Milliyet gazetesinin Çukurova ekinden alınmıştır. Yükleniyor...
|