Bir yerlerde, 'İslam' sözcüğünün yanına vurgulu bir tamlayanın getirildiğini görürseniz, biliniz ki orada gerçek İslam'ın dışında bir şeyler anlatılmak isteniyordur...
Yani böylelikle, ya politik pisliklerini İslam kisvesiyle toplum nezdinde meşrulaştırmaya çalışıyorlardir ya kendi faşist ve ırkçı anlayışlarını faşizm bağdaştıralamayacak değer yargıları ile donatılı olan İslam' a yamamaya çalışıyorlardır ya da akla gelebilecek diğer başka çirkin ve gayri ahlaki emellere ulaşabilmek için, böyle bir istismar yoluna başvuruyorlardır.
Bizim coğrafyamızda bu duruma verilebilecek en iyi örnek ise,Türk İslam akımıdır...
Türkler'in İslam'ın asli unsuru olduğu,diğer bütün müslüman halkların ancak Türkler'den sonra gelebileceği,müslüman aleminin ancak kahraman Türkler'in öncülük edeceği bir oluşum ile felaha ereceğini,İslam'ın despotik manadaki sancaktarlığının Tükler'de olduğunu savunan bir akım olarak Türk İslam anlayışı,dinsel hassasiyetleri kullanarak şovenist planlarını devreye sokmayı amaçlamıştır.
Özellikle de Kürdistan tarihi ve gerçekliğini gözönünde tutaraktan, Türk İslam kavramını dinsel istismar ve despotizm bağlamında ele aldığımız takdirde,tarihsel bilincimizi güçlendirecek faydalar edineceğiz.
Zira Kürdler'in,müslüman Türkler ile birarada yaşamaya başlamasıyla beraber ulusal benliklerini de yiitirmeye başlamış olmasının altında yatan bazı kritik gerekçelere,ancak bahiskonusu İslami anlayışın (Türk İslam) derinlemesine irdelenmesiyle ulaşılabilir.
Öyle bir (sözde) İslami akımdan bahsediyoruz ki, belki de en az 90 yıldır Kürdistan coğrafyasında dökülmekte olan kanın birinci derecede müsebbibi addedilebilecek bir zihniyet!
'Din kardeşiyiz' kandırmacasıyla Kürdler'in dini hassasiyetlerini sömürüp,neredeyse ulusal kimliklerini unutturacak kadar pervasızlaşmış bir zihniyet!
Görünürde dini bütün bir yaşam tarzına sahip olmasına karşın, sözkonusu Kürdistan gerçekliği olunca, İslam dairesinin dışına çıkacak kadar ikiyüzlüleşmiş bir zihniyet!
Türk İslam akımı,şovenist dalgalar yaymış politika ve uygulamarıyla, bizlere Emevi İslam'ından çağrışımlar da yapmıyor değil açıkçası.
Nasıl ki Emevi İslamı,arap olmayan müslümanları 'ümmetçilik' ilkesine aykırı bir mantaliteyle ötekileştirme cüreti göstermiş ise,Türk İslam da Kürdistan coğrafyasında aynısını yapmıştır.Yani, tek suçları Türk olmamak olan Kürdistan'lılara ümmetçilik hukukuna sığdırılamayacak zulüm ve uygulamalar reva görmüştür.
Denilebilir ki Türk İslam, müslüman olmayan halklar bir yana dursun
Türk olmayan diğer İslami unsurları bile ötekileştirecek kadar İslam dairesi dışına taşmış hastalıklı bir anlayış olması hasebiyle, Emevi İslam'ının İslam dünyasının geneline vermiş olduğu tahribatın benzerini Kürdistan'da da Türk İslam vermiştir.
Peki, gerçek İslam'ın başta Türk İslam kavramı olmak üzere diğer, ırkçılığı veya kavmiyetçiliği İslam'ın önüne geçirmiş İslami anlayışlarla nasıl bir ilişkisi olabilir acaba?
Sanırım, bu sorunun cevabına bir anektot ile ulaşmamız daha açıklayıcı ve isabetlli olacaktır:
Mekkeli kabileleler,kutsal sayılan hacerül esved taşını kaldırma konusunda gerilimli bir ihtilafa düşmüşlerdi (zira,taşı kaldıracak kabilenin şan ve şeref sahibi olacağıına inanılıyordu.) Aralarındaki ihtilafa son vermek adına, o esnada oradan geçmekte olan HZ.Muhammed'e başvurarak kendisini aralarındaki ihtilafı nihayetlendirmek üzere hakem tayin etmişlerdi.HZ.Muhammed de her kabileden birer kişi çağırarak taşın ucundan kaldırmaları hükmünde bulunup, son derece adilane bir yöntemle ortadaki ihtilafı sonlandırmıştı.
Anektottan da anlaşılacağı üzere gerçek İslam ümmet içerisinde, ırk ve kavmiyet üzerinden bir üstünlük arayışına girenlerin arasını 'adalet' ile bulmaya çalışıyor.
Bunu yaparken de, esas aldığı 'Ümmetçilik' ilkesiyle Türk İslam ve Emevi İslam'ının tam aksine, müslüman halkların kendi aralarında eşitlik,adalet ve sulh içerisinde yaşamalarının en ideal formülünü üretmiş oluyor...
Takdir sizin,gerçek İslam'ın ruhunu iyi yansıtan bu anektottan da öyle anlıyorum ki, gerçek İslam'ın başta Türk İslam anlayışı olmak üzere diğer ırkçı ve faşizan anlayışlarla özdeştirilmesi mümkün değildir.Mümkün olmadığı gibi bu tarz bir okuma hatasına düşmek de,Hz.Muhammed gibi devrimci bir şahsiyete ve davasına büyük bir haksızlık olacaktır.