İYİLİKTE ACELE ETMEK
Kişi iyilik yapmaya niyetlendiğinde acele edip fırsatı elden kaçırmamalıdır. Bu hususta Allah
Resulü (s.a.v) şöyle buyuruyor: "Her şeyin bir semeresi (meyvesi) vardır, iyilik etmenin semeresi acele yapılmasıdır."
Hz. Ali (r.a) şöyle nakletmiştir: Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurdular:
"Sadaka vermede acele edin. Çünkü belâ sadakanın önüne geçemez."
Hz. Ali (r.a) şöyle diyordu: "Hayra niyet edince acele et ki nefsin seni yenip de caydırmasın."
Nûşirevân'a, "Belânın büyüğü nedir?" dediklerinde, "İyiliğe kudreti varken yapmakta gevşeklik göstererek kudreti elden kaçırmaktır" demiştir.
Bir şair şöyle der:
"Şansının rüzgârı eserken ganimet bil de iyilikte kusur etme.
Çünkü hareket eden her şeyin bir duruşu vardır.
Deven süt verirken sağıp sütünü içmeye bak.
Yavrusu kimin olacaktır bilemezsin."
İbn Abbas (r.a) şöyle der: "İyilik ancak şu üç şeyle tamamlanır:
1. O iyiliği yapmakta acele etmek.
2. Yaptığı iyiliği gözünde büyütmemek, daima küçük görmek.
3. İyiliği yaparken, gizli yapmak."
Ebü'l-Hasan el-Bûşencî tuvalette iken hizmetçisini çağırarak, sırtından çıkardığı gömleği birine vermesini söyledi. Hizmetçi, "Tuvaletten çıkıncaya kadar sabredemedin mi?" deyince, Ebü'l-Hasan, "Şu anda vermeye niyetlendim, sonra ne olur ne olmaz; belki vazgeçerim korkusu ile acele ettim" dedi.
İYİLİĞİN KÜÇÜĞÜ OLMAZ
Yapılan iyiliklerin şartlarından biri de edilen iyilik ne kadar ufak da olsa onu küçük görmemektir. Çünkü azı küçümseyip vermekten utanan kimse, çoğundan da âciz olduğu için hiç vermeyeceği açıktır. Halbuki az hayır yapmanın hiç yapmamaktan daha faziletli olduğu herkesin malumudur.
Kâinatın Efendisi Resûlullah (s.a.v),
"İyiliğin küçüklüğü sizi icrasından menetmesin" buyurmuştur. Yani küçüktür diye sizi yapmaktan alıkoymasın, demektir.
Hz. Âişe şöyle diyordu: "Hiçbir sadakayı küçük görmeyiniz. Çünkü dane kadarcık bir sadaka kıyamet gününde dağlar kadar sevap ile tartılır."
Hz. Âişe validemiz bir keresinde bir fakire bir üzüm tanesi verince fakir azımsayarak geri çevirir. Bunun üzerine Hz. Âişe fakire Zilzâl sûresinin, "Zerre ağırlığınca hayır yapan onun sevabını görür..."Mealindeki yedinci âyetini okur ve "Bu üzüm tanesinde ne kadar zerre ağırlığı olduğunu biliyor musun?" der. Bu uyarı üzerine fakir istiğfarda bulunur.
Ebû Zer (r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v), "Yapılan hayırdan hiçbir şeyi küçük bulup hakirgörme, kardeşini güler yüzle karşılaman bile olsa (bunu ehemmiyetsiz görüp ihmal etme)."
Ashaptan Ebû Ukayl (r.a), bir gece sabaha kadar 2 hurma karşılığında kuyudan su çekti ve sabah ücretini alınca yarısını çoluk çocuğuna bırakıp diğer yarısını sadaka vermek üzere Hz. Peygamberin (s.a.v) yanına getirdi. Resûlullah da ona, götürüp sadaka ambarına boşaltmasını emretti. Bunu duyan münafıklar, "Bu adamın 1 sâ' hurma sadaka vermesi ona ne sağlar?" diyerek Ebû Ukayl ile alay ettiler. Bunun üzerine,
"Sadakalar hususunda, müminlerden gönüllü verenleri ve güçlerinin yettiğinden başkasını
bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya, Allah işte onları maskaraya çevirmiştir. Ve onlar için yakıcı bir azap vardır"397 mealindeki âyet-i kerîme nazil oldu.
Hakîmler azı vermekten utanma, fakiri mahrum etmek ondan daha aşağıdır, demişlerdir. DEVAM EDECEK.