SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() KAPLAN “ERDOĞAN HIRİSTİYAN DEMOKRATLARA SIĞINIYOR”Açlık grevleri bitmeden bir gün önce yani PKK Lideri Öcalan’ın kardeşiyle görüştüğü gün Ankara Kızılay Sakarya caddesinde bir grup BDP’li de açlık grevine başladı. Soğuk havada ve çoğu kadınlardan oluşan grup yerlere battaniye sererek oturdu. Giderek kalabalıklaştı. Sonra Kürtçe türküler eşliğinde halaylar çekildi.
Çalınan Kürtçe parçaları en radikal diyebileceğimiz parçalardı. Ve insan kendi kendine şunu söylemeden de edemiyordu. Söz konusu parçalar 1990’lı yıllarda Kızılay’ın göbeğindeki çalınacaktı ve polis müdahale etmeyecekti, mümkün müydü? Adamı haşat ederdi polis.
Nereden nereye?..
Yoldan gelip geçenler, binaların pencerelerinden kalabalığı izleyen insanlar temkinli, kaygılı oldukları kadar meraklı ve öfkeli gözlerle gruba baktıklarını hissettim. Malum Batı yakasında yaşayan insanlar Kürt, BDP ve PKK deyince şiddet, çatışma, kan ve gözyaşı olarak bilir. Zaten yıllardır oluşan algıda budur. Hal böyle olunca BDP’nin yapacağı en masum eylem ve halay çekme gibi zevkli bir oyun olsa da insanlar uzak kaçıyor.
Hani halk haksız da değil. Çünkü ben şimdiye kadar BDP’nin gerçekleştirdiği hiçbir eylemin sağ-salim ve huzurlu bir biçimde geçtiğine tanık olmadım. BDP’nin eylemi denilince aklıma gelen ilk şey cadde-sokakların savaş alanına ve her tarafın cehenneme dönüşeceği gelir. Halbuki BDP gerçekten Türkiye’nin tamamına yönelik kucaklayıcı bir politika izlese ve Türkiye partisi olmaya çalışsa Batı yakasında yaşayan insanlarında sempatisini kazanır. Onların empati yapmalarına da yardımcı olur. Bugün yaşanan kırgınlık olmaz ve duygusal kopuşunda önünü almış olur.
BDP’nin ve PKK’nin faydalarından (!) biride bugün yaşanan bu kırgınlıktan dolayı Kürtlere kolay kolay kiralık ev verilmediği, iş verilmediği ve kız verilmediğidir. Yani BDP ve PKK Batı’da yaşayan milyonlarca Kürdü’de zor durumda bırakmış ve bırakmaya devam etmektedir. Bunu görmezlikten, bilmezlikten gelmek veya yok saymak çok büyük hata olur.
Kendim dahi bu tür zorlukları çok yaşadım, yaşıyorum. Ev kiralamaya gittiğimde önce hoş beşten sonra, anlaşmaya varıyorduk ancak ev sahibine Diyarbakır’lı olduğumu söyledikten sonra bana evi vermemek için ip’e bir ton un serpmeye çalışıyordu.
Her zaman dile getirdiğim gibi bütün Batılı emperyalist güçlerinde istediği de tam budur. Ve ne yazık ki PKK’nin de istediği budur. Çünkü Türkler ve Kürtler arasında ne kadar duygusal kopuş, kırgınlık, çatışma, ölüm, acı ve kavga olursa o kadar onların emellerinin gerçekleşmesine yardımcı olur. Maalesef ülkenin hem Doğu ve hem de Batı yakasında yaşayan büyük bir kesim emperyalist güçlere bu anlamda çok daha fazla yardımcı oluyor.
Düşünün tüm hayatı boyunca birlik, beraberlik, toplumsal barış ve kardeşliği savunmuş biri olarak bana karşı dahi ayrımcı duygularla geliniyorsa, varın gerisini siz düşünün. Bütün aydınların toplumu bu konuda bilinçlendirmeleri, bu tür olumsuz durumların meydana gelmemesi için çok yoğun çaba sarf etmeleri gerekir. İnanın bu gidiş çok tehlikeli ve yanlış bir gidiştir.
Bu gidişe 80 milyon insanında dur demesi gerekir.
Neyse konumuza dönelim. Ama bu konu da içimi acıttığı için paylaşma gereğini hissettim.
Açlık grevinin başlatıldığı alana gelen BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, eline mikrofonu alarak soğuk havada hararetli bir şekilde konuşmaya başladı. Konuşmanın merkezine Başbakan Erdoğan’ı koyan Kaplan, beş yıldızlı otellerde ülkenin satılmaya çalışıldığını ve Hıristiyan demokratlara peşkeş çekildiğini iddia ederek şunları söyledi.
“Sayın Başbakan; siz bu ülkeyi satmak için Hıristiyan demokratlarla anlaşma yapıyordunuz. Türk halkı eşitlik, özgürlük ve adalet istiyor. Onurlu direnişimiz devam edecektir” dedi.
Arkasında Kaplan Kürtçe:
“Berxudan Jiyane (yaşamak direnmektir)” diyerek kalabalığı coşturmaya çalıştı.
Kaplan cezaevlerinde açlık grevinde bulunanların cenazeleri çıkmasına asla müsaade etmeyeceklerini, dilsiz bir yaşamın olamayacağını ve ancak Kürt sorununun yeni bir Anayasayla, hukukla çözülebileceğini belirterek barış ve kardeşliğin ancak bu şekilde sağlanabileceğini söyledi.
PKK Lideri Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürülmemesini de eleştiren Kaplan, görüşmeye izin verilmeyerek yasaların çiğnendiğini ve halkın Tiran’a asla müsaade etmeyeceğini belirtti.
BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Başbakan Erdoğan’a seslenerek “yıllardır bir türlü onlara diyalogu öğretemedik. Başbakan aşağılıyor, şov diyor, tehdit ediyor. Kamu da, Mecliste ve yaşamın her yerinde Kürtçenin özgür olması lazımdır. Hıristiyan demokratlara sığınıyorlar, onlardan medet umuyorlar.
Biz Hıristiyan demokratlardan mı öğreneceğiz haklarımızı?
Biz Gandi’den öğrendik açlık grevleri… Ülke genelindeki açlık grevine katılanların talepleri, taleplerimizdir. Anadilde savunma temel hakkımızdır. Milyonlarca yıldır tarihten gelen bir haktır anadilde eğitim. Ahmedi Xani’lerin, Musa Anter’lerin, Mehmet Uzun’ların kullandığı dildir dilimiz. Paran varsa tercümanlık ücretini ödeyebileceksiniz demek insanların onuruyla oynamak demektir” dedi.
Doğrusu bende; kendi Anadiliyle savunma yapmak için tercümana para vermek demokratik, hukuk ve laik devlet ilkesiyle bağdaştıramadığımı ve bunun temel hak ve özgürlükler ilkesine aykırı olduğunu ifade etmek isterim.
Özellikle Doğu ve Güneydoğu’da açlığın, yoksulluğun ve çaresizliğin pençesinde kıvrılan insanlardan tercüman parasını almak hem haksızlık ve adaletsizliktir ve hem insan onurunu çiğnemektir.
Yükleniyor...
|