SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() Kar Beyazdır ÖlümNAMIK DURUKAN
Şairin “hem derttir hem derman…” diye dizelerine döktüğü bir mevsimdir kış. Bu yıl ülkenin büyük bölümünde güneşli günler yaşanmasına rağmen Doğu’da kar beklenen düzeyde yağdı, ilçe ile köy yolları kapandı.
Gazete sayfaları ve TV ekranları kar görüntüleriyle süslendi. Bir tarafta kar oyunlarına dair magazinsel haberler diğer tarafta kardan kapalı köy ve ilçe yolları, yollarda yaşanan çile ve çaresizliklere yer verildi.
Birkaç yıl öncesine kadar ilk kar haberi Van’ın Bahçesaray ilçesinin yolunun kapanması ile duyulurdu. Her kar yağışında Bahçesaray’ın dünya ile ilişkisi kesilirdi. Ne ilçeden Van’a ne de Van’dan ilçeye ulaşmak bir, hatta iki ay mümkün olmazdı. İlçe yolunu açmak için greyderler ve kar küreme makineleri yolu açmak için günlerce seferber edilirdi. Kemal Sunal’ın “Deli Kaymakam” rolünde oynadığı “Deli Deli Küpeli” filmi sanırım Bahçesaray’dan ilham alınarak çekilmişti.
Kurtarmaya yetmiyor
Son yıllarda artık Bahçesaray’a yönelik “Dünya ile bağlantısı kesildi” manşeti atılmıyor. Bugün karla mücadele eskiye oranla daha profesyonel kadro ve araçlarla yapılıyor. Şehirlerarası, hatta ilçelerle köyler arasındaki yolların 24 saat açık tutulması kapsamında karayolları gece gündüz çalışıyor ve ana yollarda düzenli tuzlama yapılıyor. Yolların kapanma ihtimaline karşı ve acil durumlara müdahale amacıyla son model kar araçları ülke genelindeki kritik bölgelerde konuşlandırılıyor. Ama alınan tüm bu önlemlere rağmen, köyden şehre acil hasta getirmek mümkün olamıyor. Karla mücadelede görevlendirilen profesyonel ekipler ve modern kar araçları acil durumlarda yetersiz kalıyor. Bunu ciddi anlamda sorgulamak gerekir!
Avrupa’ya dön, bir daha bak
Avrupa ülkelerinde görüyoruz, duyuyoruz; filmlerde izliyoruz. Acil durumlarda tam teçhizatlı ambulans helikopterler ya da karadan paletli ambulanslarla hasta evinden alınıp sağlık kurumlarına ulaştırılıyor. Özetlemek gerekirse, hayatlar böyle kurtarılıyor.
Görüntüyü kurtarma
Aslında Türkiye’de de benzer çalışmalardan söz edebiliriz. Gazeteler ve TV’lerde bu türden haberleri okuyup izleyenler bilir. “Bir telefonla hayat kurtarıldı”, “askeri helikopter köye indi doğum hastasının hayatını kurtardı” manşetlerini dün gibi hatırlıyorum. Özellikle Doğu ve Güneydoğu’daki valilikler ve kaymakamlıklara gönderilen karla mücadele ve hayat kurtaran araçlar basın toplantıları ile tanıtıldı.
Her ne kadar kış şartları ile mücadele konusunda görüntüyü kurtarsak da pratik alanda sınıfta kalındığı, bölgeden gelen görüntülerden anlaşılıyor. Özellikle Hakkari ve Van bölgesinde kar yağışı ile birlikte yaşanan çaresizlikler, acı gerçekleri bir kez daha suratımıza çarpıyor.
Sözün bittiği an
Geçen hafta Van’ın Gürpınar ilçesinden gazetelerin manşetlerine taşınan o görüntü, söze gerek bırakmıyordu. Milliyet haberi, “Bu utançtan kim sorumlu?” başlığı ile verdi. Haberi anımsayalım:
Van’ın Gürpınar ilçesine bağlı Yalınca köyünün Çeli Mezrası’nda oturan Taş ailesi, rahatsızlanan 3 yaşındaki çocuklarının yolların kapalı olması nedeniyle hastaneye götüremedikleri için öldüğünü öne sürdü. Taş ailesi, hastalanan çocukları Muharrem Taş’ın ihmalden öldüğünü iddia ederek, Karayolları, sağlık ekipleri ve karakol görevlileri hakkında suç duyurusunda bulundu.
Haberde aktarıldığı gibi, ailenin Muharrem’i hastaneye yetiştirmek için yetkili kurumlara ulaşmasına rağmen hiçbirinden yanıt alamadığı ileri sürülüyor. Hiç kuşkusuz en dramatik görüntü, minik Muharrem’in cansız bedeninin bir çuvala konularak babası tarafından sırtta taşınmasıydı. Otopsi için mezradan köye sırtta taşınan, köyden ise araçla Van’a getirilen cenaze otopsi sonrası köye götürülmeyerek Van’da toprağa verildi.
Muharrem’in ailesi, ölümden yetkili kurumları ve bu alandaki görevlileri sorumlu tutuyor. Bu kapsamda suç duyurusunun dava açılması ile sonuçlanıp sonuçlanmayacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Birçok olayda görüldüğü gibi olayın gazete manşetlerine TV’lerin ana haberlerine taşınması ve gündem oluşturması sonrasında aşağıdan yukarıya, yetkili kurum ve kişiler olayı ihmal ve dikkatsizlikle açıklasa da bu anlamda geçmişten günümüze kadar sorumluluğu olanlara yönelik kayda değer bir yaptırım uygulanmadığını geçmişte yaşanan benzer olaylardan biliyoruz. Birçok olayda görüldüğü gibi bu ülkede ölen öldüğüyle kalıyor. Açılan davalar da öleni geri getirmiyor maalesef. Ne yazık ki küçük Muharrem de öldüğü ile kalacak. Söylenen hiçbir söz, yapılan hiçbir açıklama Muharrem’i geri getirmeyecek.
Her yıl yüzlerce Muharrem ölüyor
Muharrem’in ölmesi elbette bu ülkede ilk değil. Özellikle bölgede her yıl binlerce Muharrem hastalanıyor, yüzlercesi sağlık kurumlarına ulaşmadan yaşamını yitiriyor. Ve ölen çocukların aileleri seslerini kimseye duyuramamanın acısını içlerine gömüyor. Muharrem olayında çekilen bir kare görüntü ise gerekçeleri anlamsızlaştırmakla kalmadı, bundan sonra yeni Muharrem vakalarının yaşanmasının önüne geçilmesi yolunda devleti hareketlendirmesi açısından önemliydi. Minik Muharrem olayında toplum mesajı aldı ancak devletin aynı mesajı alıp almadığını benzer olaylardaki uygulamalarında göreceğiz.
Devlet asli görevini unutmayacak
Muharrem öldükten sonra geçmişte yapılan haberlerin benzeri TV ekranlarına yansıdı. Doğum sancısı çeken bir kadın askeri helikopterle sağlık merkezine ulaştırılmış! Bu elbette güzel bir haber; ancak görüntüyü kurtarmaktan öteye geçip bunun bir lütuf değil devletin asli görevi olduğu anlayışı ile hareket edilmesi gerekir.
Çığ altında kalan yaşamlar
Bu arada “Bu ülkede insanın değeri ucuz” söylemini kanıtlayacak buna benzer birçok olay yaşanıyor, hemen her gün!
Geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da kardan kaynaklı ölümler yaşandı. Sınırdan geçip Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde akrabalarını ziyarete gelen 4 İranlı Kürt çığ altında kaldı. Bu türden olaylar maalesef bölgede kış mevsiminde sık sık yaşanıyor. İnsanların çığ altında kalması tabi ki doğal bir olayın sonucu ancak kar altında kalanlara ulaşma ve sağ olarak kurtarılmaları devletin görevidir. Kurtarma çalışmalarına AFAD’ın yanısıra 300 civarında köylü katıldı. Bölgede arama çalışmasına katılanlar, Şemdinli’de devleti temsil eden yetkili kurum ve kuruluşları, kurtarma çalışmalarına beklenen desteği vermemekle eleştirdi. Bu tür durumlarda vatandaş devletini hep arkasında, yanında görmek istiyor.
Karla ilgili olumsuz bir görüntü de Erzurum’dan geldi. Stadyumda atletizm çalışması yapan öğrenciler eksi 20 derecede sadece forma ile sahaya çıkarıldı. Soğuğu iliklerine kadar hisseden öğrencilerin ağlaması, kendini yere atması ve kıvranması ekrana yansıdı…
Çocuklara soğuk işkencesi çektiren sorumlulara ne tür bir yaptırım uygulandığını merak ediyorum!
Uzun ince bir yol
AB’ye üye olmak için önce bir standarda ulaşmak gerek. Bu kapsamda tepeden tırnağa her şeyde AB’ye uyum çalışması var. Evet, yapılanları küçümsemek haksızlık olur ancak yaşanan bir olay ne kadar Avrupa’ya uzak olduğumuzu ortaya koymaya yetiyor da artıyor… Yükleniyor...
|