SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() KELİMELERİN ANTİPATİSİ…Önceki günkü köşe yazımda atmış olduğum başlık bazı arkadaşlarımızı derinden etkilemiş olmalı ki sadece yazının başlığını okuyarak içeriğine hiç göz atma gereği hissetmemiş, başlığı da antipatik bulmuşlar. Okunmayan yazının sadece başlığı ile neden-sonuç ilişkisi kuranların aslında sadece başlığa değil, başlığın altını dolduran emeğe de bir göz atması gerektiğine inanıyorum. Dün yayınlanan köşe yazımızın başlığı, “TERÖRÜN TOZU SİLKELENMELİ…” ydi. Hepimiz terör denince akıllarımıza klasik şeyler getiririz. Kimileri akıllarına farklı örgütleri, kimileri çeteleşmeyi, kimileri mafyalaşmayı. Zira hepsinin ortak paydası ister legal yoldan, ister illegal yoldan eylemselleşsin ortak adları Terör ’dür. NEDİR BU TERÖR KELİMESİNİN ANLAMI? Türkçe’ye Fransızca “terreur” sözcüğünden geçmiş olan “TERÖR” sözcüğü aslında Latince kökenlidir. Bunun anlamı ise; “korkudan titreme ve titremeye sebep olmaktır”. Şimdi terör kelimesinin anlamını bilmeyenler de öğrenmiş oldu. Şimdi gelelim yazının içeriğinde anlatılana: Ben yazımın hiçbir yerinde kimseyi terör olgusu ile suçlamadım. Zira ben ne mahkeme başkanıyım, nede bu ulusun yargıcı. Yargılama hakkım asla ve asla olamaz. Ben ancak bir gazeteci olarak toplumsal olaylara dikkat çeker ve bunun genel tanımı ile adlandırırım. Şimdi siz sevgili okurlarıma soruyorum; Mafyalaşma, çeteleşme, faizcilik, fırsatçılık, karaborsacılık, Kadın satıcılığı, uyuşturucu tacirliği, torbacılık ve daha adını çokça sayacağımız, toplumsal yaşamımızda da sıkça intiharlara zemin hazırlayan bu ahlaksızlıkların adı nedir? Bana göre bunun adı ‘ASAYİŞ TERÖRÜ’ dür. Sizce terörün tozu silkelenmemeli mi? 30 yıl boyunca insanlar kan davalı gibi birbirini öldürdü. Aklıselim insanlar bir araya geldi, bu kan davasını sonlandırdı. Ne istiyorsunuz denildi ve talepler karşılıklı müzakereler ile çözüm buldu. Bunlar benim kontrolüm dışındaki konuşmalar, istişareler olduğu için bu tür siyasi manevraları kafam çok ta iyi almadığından hiç bulaşmadım ve irdelemedim. İrdelemem de. Ben sabah evimden çıktığımda, kaldırımdan geçen, kucağında çocuğu olan bacımın çantasını gasp edeni, her köşe başını kendilerine mesken tutmuş envai türlü, hap, esrar, eroin, kokain, extazi ve daha birçok ürün yelpazesini bünyesinde barındıran satıcıları gördüğümde, Parasızlıktan borçluları tarafından kapısına dayanılan ve tefecilerin kucağına düşen dar gelirli vatandaşımı gördüğümde, iş bulabilmek için kıs kıs kıvrananları gördüğümde ve birçoğumuzun gözleri önünde cereyan eden ama bir türlü görmezden geldiğimiz insanları kasıp kavuran olayları TERÖR diye adlandırmayalım mı? Bunları yapanlara TERÖRİST demeyelim mi? Zira herkese TERÖR kelimesinin anlamını açıkladım. Tekrar açıklayayım, Türkçe’ye Fransızca “terreur” sözcüğünden geçmiş olan “TERÖR” sözcüğü aslında Latince kökenlidir. Bunun anlamı ise; “korkudan titreme ve titremeye sebep olmaktır”. Şimdi bu yazıyı okuyan birçok insan ne demek istediğimi daha net anlamıştır. Zira Diclekent, Gaziler, Yeniyol ve benzer elit yerleri göz ardı edersek, Saraykapı, Hançepek, mardinkapı, Alipaşa, İskender Paşa, Melikahmet, Şehitlik, Bağlar ve daha bir çok bölgede yaşayanlar eğer evlerinden veya işyerlerinden çıktıklarında ellerinde ikili, üçlü sarılı içenleri gördüklerinde seslerini yükseltebiliyorsa buyurun bana söylesin. Seslerini yükseltemiyorlarsa nedeni uluslararası arenada kabul gören ‘TERÖR’ tanımına uymuyor mu? Bu insanların susması, başlarına iş açmamak için değil mi? Ya da kimilerinin korkmasından değil mi? Peki, kadınlarımız bu insanların karşısında korkudan titremiyor mu? Korkudan titretenler ‘TERÖRİST’ değil de nedir? Bazı kelimeler yaşanan süreçlere takılarak sadece isimlendirilemez. Önce bir şeyin tanımını bilmek, sonra o tanımın altındakileri okumak gerek. Zira o zaman anlayan, kavrayan, neden – sonuç ilişkisi kurabilen ve sorgulayan bir toplum olabiliriz. Şimdi altını boş bırakıyorum ve sizlerin doldurmasını bekliyorum. “TERÖRÜN TOZU SİLKELENMELİ Mİ?”
Saygılarımla Yükleniyor...
|