SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() KÜRT DOSTU ÖNDER AYTAÇ’IN HESABINI KİM VERECEK?Akademisyen, yazar, araştırmacı ve Kürt halkının dostu olan Önder Aytaç’ın son 6 aydır başına gelenler pişmiş tavuğunda başına gelmiş değil. Onun başına gelenleri anlatmadan önce Aytaç’la nasıl tanıştığımı ve dost olduğumu anlatmak istiyorum. Bir gün tweetter’de Aytaç “bütün dost ve dost adaylarına merhaba” diye bir tweet attı. “Dost aday”ları sözcüğü ağrıma gitti ve kendime yahu bu adam kendini ne zannediyor, milletvekili aday adaylarını seçer gibi dost mu seçiyor diye garip bir kızgınlık duydum. Ona peş peşe tweet attım. Onunla tartışmamız da en acımasız eleştirilerime sevgi, sempati ve en önemlisi de empatiyle yaklaştı. Nasıl ki en büyük aşklar kavgalarla başlıyorsa Önder hocayla da dostluğumuzda tartışmayla başladı. Kürt halkının gasp edilmiş haklarının iade edilmesini, akan kardeşkanının biran önce durmasını isteyen ve her türlü şiddete karşı dik duruş gösteren Önder Aytaç, dik duruşundan dolayı sadece başbakanın değil, PKK’nin de topun ağzına aldığı ve tehdit edildiği biridir. Onunla yaklaşık bir buçuk yıldır tanışıyorum. Onun yazdığı makalelerin yüzde 90’ınını okudum desem yeridir. Evet sivri dilli, dik duruşlu ve inatçı biridir Önder Aytaç. Ama asla bir başbakana hakaret edecek kadar da seviyesiz ve düzeysiz cümle kullanacak biri de değildir. Sosyal paylaşım sitesi olan twetter’la çok haşir-neşir olan ve adeta tweetterla yatıp tweetterla kalkan Önder hocanın başını iki şey yaktı. Bir tanesi bir tweet. Diğeri de dost bildiği biri. Zaten bu dönemde insanın başına ne geliyorsa dost bildiği insanlardan ve koyun postuna bürünüp de sinsi kurt olanlardan geliyor. Başbakana şirin görünmeyi, ağanın postunda bir reaya olarak yaşamayı hayal eden ve bu hayalinin gerçekleşmesini isteyen söz konusu gazetecinin onu başbakana ispiyonlaması ve bir tweet’in bozuk çıkmasından dolayı Önder Aytaç Polis Akademisindeki görevinden uzaklaştırıldı. O tweeti bende okudum. Ne o tweet’te ve ne de hiçbir makalesinde başbakana küfür ve hakaret yoktu. Ne yazık ki bu tweetinden dolayı, başbakanın avukatları tarafından Önder Aytaç hakkında tazminat davasını da açtılar. İşinden olduğu gibi birde tazminat davasıyla karşı karşıya kaldı. Doğrusu perde arkasında ne var, hocaya bir operasyon mu yapıldı veya birileri onun ipini mi çekti bilemem ama kesin bildiğim bir şey var ki, sadece 4 harften oluşan bir kelimeden dolayı hem işinden oldu, hem bir kısım medyanın gazabına uğradı ve hem de tazminat davalarıyla karşı karşıya kaldı.
Söylenmemiş, baskı hatasından dolayı yanlış çıkmış bir kelimeden dolayı bir insanı aforoz etmek, onu dışlamak, işine son vermek, ailesini, çocuklarını zorda bırakmak ve toplum nezdinde itibarını düşürmek, insanlık, adalet ve vicdanla örtüştürmek mümkün değildir. Hele hele hükümete yakın medyanın bu kelimeyi bir küfür olarak manşetlere yansıtması ve kendisine “küfürbaz” yakıştırması yapılması asla ahlaki değildir. Yani anlayacağınız Önder Aytaç’a resmen linç yapıldı ve yapılmaya devam ediliyor. Zaten Kürt halkına kim yakınlık gösterdiyse, kim Kürtlerle dost olduysa ve her kim Kürt sorununu demokratik yollardan çözülmesini istediyse garip bir şekilde yani linç edilmiştir, ya fişlenmiştir, ya faili meçhule kurban gitmiştir, ya sürgün edilmiştir, ya hakkında soruşturma açılmıştır ya da yaşamı cehennem edilmiştir. Tıpkı şuanda Önder hocanın yaşamı cehennem edildiği gibi… Ama Allah’ın adaleti er ya da geç tecelli edecektir. Unutmayalım ki Kuran-Kerimde “yeryüzünde küfür devam eder ama zulüm asla devam etmez” diye bir ayet vardır. Kimsenin ahı kimsenin yanında kalmıyor, mazlumların ahı da aheste aheste çıkıyor. Allah’ın Kadi, Peygamberin şefaatçi olduğu yevmül kıyamda herkes hesabını mutlaka ama mutlaka verecektir. Kaldı ki şimdiye kadar başbakanı desteklemiş, her platform da sevgisini ve saygısını göstermiş Önder Aytaç’ın, başbakanı eleştirdi diye onu günah keçisi ilan etmenin, işinden, aşından mahrum etmenin ve hakkında tazminat davasını açmanın alemi ne? Halbuki ben başbakanın yerinde olsam onu çağırır, konuşurdum. Arkadaş sen böyle bir şey yazdın mı ve gazeteciye böyle bir şey söyledin mi diye sorardım. Önder hoca sivri dilli olduğu kadar duygusal, inançlı biridir. En kavgalı anında bile onunla uzlaşabilir, öpüşüp koklaşabilir ve sorunu kardeşçe çözebilirsiniz. Sadece bir şiirden dolayı yargılanmış, hapse girmiş, milyonlarca mazlumun desteğini almış ve her anneden dua almış bir başbakanın kalkıp da sadece düşüncelerinden dolayı Önder Aytaç’ı işten attırmasına, hakkında tazminat davasını açtırmasına, korumalarını çektirmesine ve medyada susturulmasına inanmak istemiyor ve bu düşünce bile kanımı donduruyor. PKK Lideri Öcalan’ın bizzat ismini vererek ölüm listesine aldığı Önder Aytaç’a Allah korusun bir şey olursa bunun hesabını verebilecek misiniz sayın başbakanım? Her şeyi bir tarafa bırakalım, rahmetli anneniz hakkın rahmetine kavuştuğunda gözyaşlarına boğulan Önder Aytaç’ın annesine ne diyeceksiniz sayın başbakanım? Oğlunuzun ölümüne ben sebep mi oldum diyeceksiniz? Şahsen ben öldükten sonra artık arkamdan ağlayacak bir annem yok. Yaşam ve ölüm ben için Türk parasıyla beş kuruş etmez. Ama Önder Aytaç’ın bir annesi var sayın başbakanım. Bence siz aradaki dedikoducuları ve dedikodu duvarlarını kökten yıktıktan ve birebir Önder Aytaç’la konuştuktan sonra hiçbir sorun olmadığını da göreceksiniz.
Yükleniyor...
|