SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() Kürt sorununu anlamakNasıl anlatılır, nereden başlanır… Tam bir Muamma… Yani Kürt sorunu, çatışma, kan, gözyaşı… İçinden bir tek barışın geçmediği bir sorun… Cumhuriyetin kuruluşundan başlayan ve şimdiye kadar gelen; yıldırma, inkar, imha üzerine kurulan devlet anlayışının tezahürü… Kaç nesli kırıp geçiren, sonrakilerini de karanlığa sürükleyen bir sorun neden çözülmez? Ve umudun ayak sesleri… Hafta içinde AKP 4. Olağan Kongresine birçok anlam yüklenmişti. Başbakan, Kürt sorunu konusunda çizilecek devletin yeni bir yol haritasını açıklayacaktı. Zira hafta içinde Oslo sürecinin yeniden başlatılabileceği ve Kürt sorununun çözümünde Abdullah Öcalan’ın önemli bir aktör olduğunun hükümetin yetkili ağızları tarafından dillendirilmesi ve Abdullah Öcalan’ın aylar sonra ailesiyle görüşmesi ve bu yönde mesajlar vermesi kamuoyunda böyle bir beklenti yaratmıştı. Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük hükümeti. Gerek yurtiçinde, gerek yurt içindeki güçleri arkasına alan; Türkiye siyaset tarihinde eşsiz başarıların sahibi bir iktidardan da beklentiler tabii ki fazlaydı.
Habur girişimi, Oslo görüşmeleri, Anayasal güvencesi olmamasına rağmen TRT 6 ve ön hazırlığı olmayan ve şimdilik Kürt kamuoyunda yeterli desteği görmeyen seçmeli ders ve sivil bir anayasa umudu… Kamuoyunda Kürt sorunu adına olumlu adımlar olarak algılandı… Başbakan da son kongrede dillendirdi: “Kürt kardeşlerimize yaptıklarını başlarına kalkacak değilim. Ama çok şey yaptık” Biz de yapılmayanları yapılacak diye düşündük, umutlandık…
Dersim’e özür var, Uludere’ye yok Hani Başbakan’ın DERSİM özrü vardı: “Bir özür gerekiyorsa devlet adına özür diliyorum” Bende yarattığı algıyı söyleyeyim: Ben devletim ve devlet bu katliamı yapmıştır. Ben de devlet adına özür diliyorum… Eğer Ak Parti iktidarı devletin kendisi değilse Ki; Dersim katliamı için Devlet adına özür diledi. Neden kendi döneminde gerçekleşen Uludere katliamı için özür dilemez? Bu kongrede bir ilk adım olarak bunu yapar mıydı? Ya da demokrasi karşıtı ‘Balyoz’cu darbecileri yargılayıp, mahkum ederken faili meçhulleri gerçekleştirenleri yargılamanın sinyallerini verir miydi? (Ki Balyoz davası, mevcut iktidar ile Kemalist statüko arasındaki en büyük hesaplaşmaydı…) Ya da Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın şahsında 12 Eylül yargılamalarını genişletip Diyarbakır Cezaevi’nde yapılan insanlık dışı işkenceleri yargılama yolunu da açabilir miydi?
Daha çok şey söylenebilir. Biz kısa keselim. Son Ak Parti Kongresi için ben sadece bir noktaya parmak basacağım. Irak Kürdistan Federe Bölgesi Başkanı Mesut Barzani’yi takdim ederken bile ‘Kürdistan’ kelimesinden imtina eden Sayın Başbakan’ın konuşması kafamızda şekillenen bir çözüm yolunu göstermedi bize. Seçmen tabanına duygusal, ama özünde iktidar kaygısı taşıyan bir konuşma yaptı Sayın Başbakan… Ben 18 ayrı kanalda canlı olarak yayınlanan bir parti kongresi hatırlamıyorum. Belki de kamuoyunda böyle bir beklenti yaratılıp fazlasıyla şişirilip önümüze konuldu. Kongrede, ülkenin temel sorunlarla kaplı yolculuğuna çantasında demokrasi ve sivil anayasa ile çıkan bir parti yerine; demokrasi anlayışından tedirgin olan tek adam sultasının sergilendiği siyasi bir şovdan başka bir anlayış yoktu bence… Yükleniyor...
|