SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() Öcalan Yine Kürtlerin devlet Olmasına açıkça karşı çıktı....![]()
ibrahim GÜÇLÜ ibrahimguclu21@gmail.com
Öcalan/KCK/PYD’nin, Bu Kritik Aşamada Kürt Devletine Karşı Olduklarını Açıklamaları; Hükümeti, Kürt Ulus Devleti’ni ve Kürtçüleri Desteklemekle Suçlamaları, Ne Anlama Gelir? Orta Doğu’da, özellikle de Irak ve Kürdistan’da önemli gelişmeler oluyor. Orta Doğu’da 20. Yüzyılın ilk çeyreğinde oluşan statüko değişmeye aday konumda. Haritanın değişmesi için şartlar olgunlaşıyor. Orta Doğu’da statükonun değişmesinden, haritanın yeniden çizilmesinden bahsedildiği zaman, en fazla Kürdistan akla gelir. Kürdistan, 17. Yüzyılda Osmanlı ve Pers İmparatorluğu tarafından 1639’da Kasr-ı Şirin Antlaşmasaıyla ikiye bölündü. 20. Yüzyılın başlarında da Lozan Antlaşmasıyla Kürdistan dörde bölündü. Bu bölünme, emperyalist, işgalci, sömürgeci emellere göre gerçekleşti. Kürt Milletine ve onun ülkesine en büyük haksızlık; bir felaket ve trajedi oldu. Kürdistan bu bölünmüşlük statüsünden dolayı, Kürt milletinin hayatı farklı sömürgeci merkezi otoritelere göre yapılandı ve evrimleşti. Bu nedenle, Kürdistan’ın her parçasındaki stratejik gelişmeler, farklı zaman ve tarihsel dönem momentlerinde ortaya çıktılar. Bu nedenle, Kürt Milleti arasında bir harmoni ve orkestra oluşmadı. Kürdistan’ın her parçasında farklı orkestral düzenler ortaya çıktı. Bundan dolayı da, bu orkestral düzende farklı enstrümanlar, farklı sesler kaçınılmaz oldu. Bu durum, Kürdistan’dai ulusal kurtuluş ve özgürlük mücadelesini doğrudan etkiledi, yapılandırdı ve şekillendirdi. 20. Yüzyıl, Kürt ulusal direnmeleri ve ayaklanmalar dönemi oldu. Ama bu direnmeler, Kürdistan’ın her parçasından farklı dönemlerde ortaya çıktıkları gibi, farklı örgütler, liderler, yönetimler tarafından yürütüldü. 19. ve 200. Yüzyılda yüzlerce ulus, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sonrası, Soğuk Savaş Döneminde bağımsız devletlerini kurmalarına rağmen, Orta Doğu’da sayısal olarak ikinci büyük bir millet olan Kürtler, devletlerini kuramadılar. Ama Kürtlerin de her millet gibi kendi kaderini kendi eliyle tayin etmesi, kendi devletini kurması mutlak bir hakkıdır. Kürtlerin bu kurtuluş ve özgürlük mücadelesinde başarılarla başarısızlıklar iç içe geçti. Kürdistan’ın Güneyindeki ulusal mücadele, hep stratejik merkez karakter ve önem kazandı. Kürdistan’ın Güney’inde Şeyh Mahmut Berzenci öncülüğünde Kürdistan Krallığı 1932 yılında kuruldu ve ömrü uzun olmadı. Ama Kürdistan’ın Güney’indeki ayaklanmalar, Barzanilerin öncülüğünde devam etti. 1961 Eylül ayında kurtuluş ve özgürlük ateşi yeniden yanmaya başladı. Bu ulusal bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi 11 Mart 1970 yılında ürün ve sonuç verdi. Kürdistan’da Otonomi yönetimi kuruldu. Ne yazık ki, Kürdistan Otonomisi, Baas merkezi yönetiminin 11 Mart 1970 Antlaşmasına uymaması, Kerkük’te plebisit yapmaması üzerine savaşı başlattı. Bu savaşta, Kürtler yenildi. Kürdistan Otonomisi yıkıldı. Kürdistan Otonomisinden sonra, Kürdistan’ın Güneyindeki ulusal bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi dağlarda devam etti. Bu mücadele, Birinci Körfez Savaşından sonra, Kürdistan’ın belli bir bölgesinin “Özgür Alan” ilan edilmesiyle bir aşamaya geldi. 1992 yılında Kürdistan’da tek taraflı federal sisteme karar verildi. Ve tek taraflı olrak federal sistem yapılandırıldı. Kürdistan’da seçimler yapıldı, Kürdistan Meclisi oluştu ve Kürdistan Hükümeti kuruldu. ABD ve müttefiklerinin 2003 yılında Irak’a müdahalae etmesinden sonra, Baas rejimi yıkıldı, devlet aparatı parçalandı. Yeni bir devletin yapılanması ve yeni bir toplumsal sözleşmenin (anayasanın) yapılması gündeme geldi. ABD, Irak’ta bölgesel eyalet sisteminin kuruluşunu önerdi. Bu öneriyi Celal Talabani de destekledi. Eyalet sistemi, ulusal temelde olmayan bir idari yönetimi öngörüyordu ve Kürdistan’ın yeniden parçalanmasını getiriyordu. Mesut Barzani, bu sistem ve öneriye şiddetle karşı çıktı, idari ve ulus yapılı federal devleti önerdi. Sonuçta da onun görüşleri ve Kürtlerin çoğunluğunun görüşü kabul gördü. Bu nedenle Irak federal devlet yapısı için bir anayasa yapıldı ve 2005 yılında referandumla kabul edildi. Ama ne yazık ki, Malik yönetimi döneminde federal devletin anayasasına göre yapılandırma olmadı. Devlet, eski üniter, Arap ulusçusu, tekçi devlet yapısına göre işletildi. Bu uygulama, Kürtler ve Suni Araplarla Maliki yani merkezi yönetim arasından büyük çatışmalar yarattı. Suni Araplar yönetimden uzaklaştırıldılar ve bunun sonucu olarak yer yer Suni Arap ayaklanmalar ortaya çıktı. Bu aşamada, federal devletin Irak Halklarının ihtiyacına cevap vermediğini tespit eden Kürtler, Konfederal Devlet önermesine sahip oldular. Ama Maliki yönetimi olup bitenleri anlamak ve yapılan önerileri ciddiye almak durumunda değildi. Bu süreç, Maliki’inin otoriter, tekçi, demokratik olmayan vurdumduymazlığı devam ederken; Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) Örgütünün Musul işgali baş gösterdi. Irak merkezi yönetimine bağlı emniyet ve silahlı güçler Kerkük’te dahil referandumla kaderi tayin edilecek tüm Kürt bölgelerini terk ettiler. Kürt pêşmergeleri haklı olarak o alanlara girdi ve kontrolü sağladı. Kürdistan Başkanı, pêşmergelerin kontrolü sağladığı hiçbir alandan çıkmayacaklarını açıkladı. Böylece Kerkük’te de facto referandum gerçekleşti: Kerkük’ün Kürdistan Federe Devlet yönetimine bağlandığı somutlaştı. Bu gelişmeler, Irak’ı fiilen üçe böldü. Bu aşamada Kürtler, iki önermeye sahipler. Bu önermelerden biri, Irak’da üç devletten, Kürt Devleti, Şii ve Suni Arap Devletlerinden oluşan bir konfederal devletin oluşmasıdır. İkinci önerme, her üç devletin bağımsız devletler olarak yaşamlarına devam etmeleridir. ***** Kürdistan’ın önemli ve hayati bir kavşakta olduğu tartışmasızdır. Kürtlerin Güneyde devlet olmaları gündemdedir ve an meselesidir. ABD’nin, Kürtlerin devlet olmasına karşı çıkması doğru değildir. Buna hakları da yoktur. ABD, Irak’ın federal devlet olmasına da karşıydı. Onlara rağmen, Irak federal bir devlet oldu. Ayrıca, ABD’de Obama yönetimi, Irak üzerindeki haklarını kaybetmiş durumdadır. Kürtler ABD’ye rağmen, devlet olmak için çalışmalarını yürütmelidirler. ABD’de de sonunda Kürtlerin devlet olmasını kabul edecektir. Çünkü, Suni Araplarla Şii Arapların birlikte yaşamadıkları bir devlette, Kürtleri o devlete mahkum etmek istemesi, insanlığın, ABD’nin de çıkarlarına değildir. İsrail, Kürtlerin devlet olmasını desteklediğini açıkladı. Bilinen bir gerçek var ki, Sovyetler Birliği İmparatorluğu ve Yugoslavya birçok milletin (22-24 milletin) bağımsız devlet olmasını engelleyemedi. İran, Suriye ve Irak Sömürgeci devletlerinin, Kürtlerin devlet olmasına karşı çıkması kadar doğal bir şey olamaz. Kürdistan’ın Güneyindeki Kürt Devleti, Güney Batı ve Doğu Kürdistan için model ve yol gösterici olacağından korkuyorlar. Ama “korkunun ecele faydası yoktur.” Sömürgelerini kaybetmiş oluyorlar. Ama ismi geçen devletlerin, Kürdistan’ın Güneyinde kurulacak Kürt devletine karşı yapacakları bir şey olmadığı gibi, hakları da yoktur. Türkiye, sömürgeci devlet olarak Kürtlerin devlet olmasına karşı olma gibi klasik bir siyasete sahip. Ama konjoktürel olarak bu aşamada Kürt Devleti’ne karşı görülmemektedir. Hükümetin en güçlü, aktif, etkin Kürt kökenli olan yöneticisi Hüseyin Çelik, IŞİD’ın Musul’u işgal ettiği günden itibaren Kürtlerin kendi kaderlerini tayin etme ve devletleşme hakkına sahip olduğunu açıklamaya devam ediyor. Hükümetten, Kürtlerin devlet olmsına karşı bir duruş da resmi olarak ifade edilmiş değil. Hükümetle, Kürdistan Federe Devlet yönetimi arasındaki stratejik ittifak, Kürtlerin devlet olmasına karşı olmayı engeller bir konumdadır. ***** Kürdistan’ın Güneyinde Kürt Devleti’nin kurulması tüm Kürtler için büyük bir hayal, hayati ve geleceğini aydınlatan bir gelişmedir. Bu nedenle bütün Kürtler, Kürt Devleti’nin kuruluşunu içtenlikle desteklemekteler ve bunun için her fedakarlığı göze almaya hazır olduklarını açıklamaktadırlar. Ne yazık ki, Öcalan/KCK/PYD yani PKK, bu kritik aşamada, Kürdistan’ın içinden geçtiği önemli kavşakta ve tarihi noktada, Kürtlerin devlet olmasına karşılar. Kürtlerin devlet olmasının gündemde olduğu aşamada, tehlikeli açıklamalar yapmakla, bir kez daha iç yüzlerini açığa vurdular. Öcalan, Halkların Demokrasi Partisinin (HDP) 2. Olağanüstü Kongresine gönderdiği mesajda diyor ki: “Yakın dönemde HDK'nin ve HDP'nin oluşumuna tüm gücümüzle katkı sunmaya çalıştık. Hegemonik sistemin tüm karşı çabalarına rağmen geri adım atmadık. 'Ülke, millet ve devlet bütünlüğünden' bahseden hegemonik, oligarşik güçler ardına kadar ayrılıkçılığı, bölücülüğü dayatmakla maskelerini düşürmek durumunda kaldılar. Çok karşı çıktıkları Kürtçülüğün arkasındaki temel güç oldular. Hatta Kürt ulus devletçiliğinin mimarisini oynadılar. Oyunlarına her gün yeni halkalar eklediler, gerçek bölücüler olduklarını kanıtlamaya devam ettiler.” Öcalan, Kürtlerin devlet olmasına karşı olduğunu açıklamakla kalmıyor, AK Parti Hükümeti’ni de usta bir şekilde Kürtçüleri, bölücüleri, Kürt ulus devletinin kuruluşunu desteklemekle suçluyor. Öcalan’ın kastettiği, Kemalist Güçler, Ergenekoncular olmadığı açık. Tersine onlara mesaj yolluyor. Balyozcuların tahliyesi ile eski limanına göz kırpmaya ve güvenmeye çalışıyor. Oysa Kürdistan Federe Deveti ile strateji ittifak içinde olan AK Parti hükümeti olduğu için, kastedilen hükümet olduğu tartışmasız. KCK yöneticileri ile PYD lideri Salih Müslüm de, Güney Kürdistan Yöneticilerine ‘’Ulus devlet yanlıştır. Irak’ta demokratik bir cumhuriyet, demokratik özerklik en doğru yoldur. Bağımsız devlet fikri iyi değil’’ demektedirler. Öcalan, KCK ve PYD’nin bu açıklamaları; PKK’nın sömürgeci devletlerin bir projesi olduğunu, bu nedenle Kürtlerin kendi kaderlerini tayin etmesini ve devlet olmasını engellemek istediği somutça ortaya çıkıyor. PKK etrafında “Bağımsız Kürdistan” idealiyle toplanan ve hayatını veren Kürtlerin, bu gerçeği görerek, PKK’nın yöneticilerinin bu tehlikeli, Kürt milletinin çıkarlarına aykırı olan tutum ve görüşlerine şiddetle karşı çıkmaları gerekir. Yoksa tarih onları da suçlayacaktır. Amed, 30 Haziran 2014 Yükleniyor...
|