SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() Ölümler ve riyakârlık!
Elbette ki bütün ölümlerin ardından değil, bazı ölümlerin ardından görüp-yaşadıklarımız, davranış biçimlerinin riyakârlığa denk gelen bölümleri dikkatlerden kaçmıyor. İnsanlar; yaşarken birbirlerine karşı göstermeleri gereken ilgi, alaka, saygı ve birlikte yol yürüyüşlerini samimi manada programlayamadıkları için, ölümlerden sonraki geriye dönük pişmanlıklardan olsa gerek, gidenin ardından methiyeler dizerler.
Bir de toplumda bilinen, genel manada saygı duyulan biriyse bu yaşamdan kopan şahsiyet; bilen, bilmeyen, yakından tanıyan, tanımayan çok sayıda kişi her nedense o şahsiyetle ilgili mutlaka bir şeyler yazma konusunda kendini ‘Kendinden menkul sorumlu’ olarak görüyor ve bir şeyler yazıyor, çiziyor, söylüyor.
Bunları ne diye yazıyorum? 1970’li yılların ortalarından itibaren tanıdığım, her zaman saygı gösterdiğim, 1980 öncesi bakanlığından son milletvekilliği dönemine kadar zaman zaman çok yakından, kısmen uzaktan takip ettiğim Şerafettin Elçi’nin aramızdan ayrılışı nedeniyle yazıyorum.
Dün yazacaktım, elim gitmedi. Doğrusu ne yazayım diye düşündüm. Sonra cenaze aşaması nasıl olacak diye bekleyip, görelim neler oluyor, ona göre bir yazı olsun ah vah içermeyen, alt yapısız methiye dizmekten öte bir yazı olsun istedim.
TBMM önündeki tablo aslında başlı başına analiz gerektiren bir tablo olarak çıktı karşımıza. MHP hariç, partiler tam kadro ‘ölümde birlik’ tablosu veriyordu. Meclisin bu aile tablosuna bakıyorum; normal ölümlerde bu tabloyu çok rahatlıkla yaratanlar, normal olmayan ölümlerin engellenmesi adına neden böyle bir birlik tablosu ortaya koymazlar diye düşünüyorum.
Elçi, o meclisin bir üyesi iken yıllarca ‘vatan haini’ suçlaması ile cezaevinde yattı. Şimdi, ‘Demokrasi adına bir kayıp’ algısına oturmuş bir şahsiyet olarak Türk bayrağına sarılı tabutu ile ebediyete yolcu ediliyor. Çok açık söylemek gerekirse, Kürt siyaset erbapları tarafından da zaman zaman suçlandı, dışlandı, uzakta durması için çabalar sarf edildi.
Bütün bunlara rağmen, o direndi, konuştu, görüş ve düşüncelerini açık yüreklilikle ortaya koydu. Bir Kürt olarak Türk siyaset tarihi içinde her zaman varlığını hissettiren Şerafettin Elçi, aynı şekilde Kürt siyaseti içinde de varlığını hissettiren, görüşlerine başvurulan bir şahsiyetti. Kürtlerin yaşadığı coğrafyalarda bilinir ve ilgi görürdü. Kendisiyle 1990’lı yıllarda yaptığım gezilerde buna bizzat tanık oldum.
Ve sonuç olarak ortaya çıkan iki tabloya bakmakta yarar var. Ankara’da Türk bayrağına sarılı bir tabut. Cizre’de ise Kürt bayrağına sarılı bir tabut.
Her şeye rağmen çok doğru bir tablo. Aslında doğru bir sonuç.
Bu tablo, Şerafettin Elçi ve arkadaşlarının savunduğu Federasyon’a da işaret ediyor. Böyle bir tablodan dolayı ülke parçalanmıyor, bölünmüyor, aksine birlik ve bütünlük oluşuyor.
İşte; Şerafettin Elçi’nin ölmeden işaret ettiği de böyle bir durumdu. Yaşamı siyaset ile paralel yürüdü, ölümü ve ebediyete yolcu edilişindeki bu ince siyasi ayrıntıyı gözden kaçırmamakta yarar var. Yükleniyor...
Yorumlar yüklenirken lütfen bekleyiniz...
|