SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() Qamişlo Katliamından İki Gün Önce Yaptığımız görüşme…Bu yazımda iki acı vakıa üzerinde görüşlerimi dile getireceğim. Bir olay: Qamışlo’da gerçekleşen katliam. İkinci olay: Dr. İsmail Vesek’in intihar eylemi. ***** KAWA örgütünün liderleri, yöneticileri ve üyeleri; Kürt halkının yiğit ve fedakar evlatları, Qamışlo’ya yakın bir köyde, bundan 33 yıl önce, 12 Aralık 1980 gecesi, toplu olarak katledildiler. Bu katliam, 121 Eylül Askeri Darbesi döneminde gerçekleşen ilk toplu katliamdı. Ama ne yazık ki, bu katliam, Kürt milletinin ve Kürt ulusal kurtuluşçularının başına gelen ilk toplu katliam değildi. Kürdistan’da ulusal ayaklanmalar sürecinde onlarca toplu katliam yaşandı. Ne yazık ki Qamışlo Katliamı son katliam da olmadı. Ondan sonra da Kürdistan’ın Kuzey ve diğer parçalarında katliamlara devam edildi. Bu katliam, uluslararası bir katliam niteliğinde görülmesine rağmen, öyle değil. Asıl gerçek parçalanmış Kürdistan’da ve Kürdistan arasından çizilmiş sun'î sınırlar ötesinde bir vakıadır. Ama katledilen KAWA liderleri, yöneticileri, üyeleri Türkiye Sömürgeci Devletinin egemenliği altındaki Kürdistan parçasının vatandaşlarıydı. Katledildikleri yer de Kürdistan’ın Güney Batısı ve Sömürgeci Suriye Devletinin egemenlik alanıydı. Günümüzde de Kürtler ilgili olarak katliam devam ediyor. Kürdistan’ın Doğusunda (İran) Kürt ulusal kurtuluşçuları, büyük planların sonucu tuzağa düşürülmüş bir halde, her gün idam ediliyorlar. İdamlarla Kürtlerin katliamı gerçekleşiyor. Kürdistan’ın Güney Batısında da çok kapsamlı fiziksel, kültürel, siyasi bir iç ve dış katliam devam ediyor. KAWA liderleri, yöneticileri ve üyelerinin neden katledildikleri, nasıl katledildikleri üzerinde çok şey konuşuldu ve çok şey yazıldı. Elbette yazılmaya da devam edilecek. KAWA taraftarı bir grup arkadaşın “Newroz.Com Çalışanları” imzasıyla konuya ilişkin son açıklamalarını aşağıda sunuyorum. Bu açıklama okunduğu zaman, PKK’nın da bu katliamdan sorumlu olduğu iddiasının güçlü ip uçlarını görürsünüz. PKK yanında başka siyasi çevrelere de işaret edilmektedir. Zaten 12 Eylül Darbesinden önce KAWA’nın liderlerinden bir olan Ferit Uzun ve diğer başka KAWA kadrolarının PKK tarafından öldürülmesi tartışmasız trajik bir gerçek. Bu konuyla ilgili yorum ve analizler önümüzdeki yıllarda da doğal olarak devam edecek ve etmelidir de. KAWA’nın liderleri, yöneticileri, üyeleri de birçok başka Kürdistanlı parti ve örgütün liderleri, yöneticileri ve üyeleri gibi Kürdistan’ın Güney Batısına, Sömürgeci Suriye Devletinin egemenlik alanına kaçak olarak geçmişlerdi. Onlar Güney Batı Kürdistan’a geçtikten sonra Kürdistan Yurtsever Birliği (KYB)’den teknik destek almaya başlamışlardı. Ala Rizgarî Örgütünün yönetici ve taraftarları olarak bir grup arkadaşımız da 12 Eylül Darbesinden önce başlamak üzere Kürdistan’ın Güney Batısına, Suriye’ye ve Lübnan’a geçmişlerdi. Ben de ilk planda oraya geçenlerden biriydim. Biz de KYB ile yakın ilişkiler içindeydik. Katliamın gerçekleşmesinden kısa bir süre önce KYB Sorumlusu Boze Ağabeyimiz KAWA yöneticilerinin bizimle görüşmek istediklerini söylediler. Ben de kayıtsız şartsız kabul ettim. Çünkü bizim KAWA ile ideolojik ve görüş farklılıkları dışında bir sorunumuz yoktu. Biz Sovyetçiler gibi onları yurtsever saflarda görmemek gibi bir düşünce ve anlayışa sahip değildik. Katliamdan önce yaptığımız görüşmeye KAWA Yöneticisi arkadaşlarla birlikte kalabalık bir arkadaş grubu gelmişti. O günkü gizlilik koşullarında arkadaşların böyle geniş bir grup olarak bizimle görüşmeye gelmiş olmalarını emniyet açısından hiç sağlıklı bulmamıştım. Ama o arkadaşların kararına bizim söyleyeceğimiz bir şey de olamazdı. Grubun içinde Hüseyin Aslan ve Necla Baksi’yi tanıyordum. Görüşmemizde hal hatır sorma aşamasından sonra 12 Eylül Darbesinin yapısı, somut güncel gelişmeler, Darbeye karşı yapılacaklar, ilişkilerimiz konusunda, zaman zaman yumuşak ve zaman zaman da sertleşen; çoğu zamanda kitlesel bir seminer kapsamında gelişen konuşmalar yaptık. Prensip olarak bundan böyle ilişkilerimizin devamı ve görüşme konusunda prensip anlaşmasına vardık. Birbirimizden ayrıldık. Ben Şam’a geçtim. İki gün sonra o acı ve trajik katliam haberini aldık. Bu katliamın Türk Sömürgeci Devletinin güvenlik güçleriyle gerçekleştirildiği konusunda güçlü veriler elde yok. Ama Türk Devletinin desteğiyle yerel güçler tarafından gerçekleştirilmiş olması daha gerçekçi görünüyor. Bu eylemin söylendiği gibi Türk devleti ile Suriye Devletinin ortak işbirliğiyle yapıldığı görüşüne de katılmıyorum. Böyle bir eylemin sınır boyundaki bir köyde gerçekleşmesi için de, Suriye’nin desteğine çok ihtiyaç yok. Kolaylıkla yerel güçlerin Türk Devlet’inin desteğiyle bunu gerçekleştirmesi olanaklı bir durum. Yerel güçlerin bunu yapmasının nedeni, KAWA’nın Nusaybin’de yerel sosyal ve siyassl iktidar güçlerine silahla doğrudan yönelmeleri, bazı ölüm olaylarını gerçekleştirmiş olmalarıydı. Hiç şüphe yok ki bu katliam, bütün Kürtleri ve Kürt yurtseverlerini fazlasıyla üzdü. Bu katliam büyük tepkilere yol açtı. Bu katliama büyük tepki duyan örgürtlerden biri de Ala Rizgarî oldu. Bu katliam, Kürt halkına ve Kürt yurtseverlerine yönelik bir katliamdı. Nefretle kınamak ve teşhir etmek yeterli değildir. Katliamı gerçekleştirenlerin açığa çıkması, sorgulanması ve cezalandırılması için sesimizi yükseltmeliyiz. ***** Elbette benim bu görüşlerim de tartışmaya açık görüşlerdir. Bu nedenle objektif ve tarafsız bir değerlendirme olması açısından KAWA’cı arkadaşların da görüşlerini aynen yazıma almayı doğru buldum. KAWA’cı arkaşlar şöyle diyorlar:
“Milletimize ve toplumumuza sömürgeci TC'nin ve onun yerli uşaklarının empoze ettikleri yeniden teslim alma ve Türkleştirme faaliyetlerinin fütursuzca dorukta seyrettiği bir ortamda, Kürdlerin cesetleri üzerine bina edilen Türkiye devletinin ülkemizi ve milletimizi kalbinden ve beyninden bölen sınırları kutsayan, “alt yada üst kimlik” adına Kürdlerin millet ve Kürdistanı ülke olarak sömürgeci TC’ye teslim edilmeye çalışıldığı bir ortamda, Qamişlo şehitlerini anmak büyük önem arzediyor. “1970'lilerin ortalarında siyasi mücadele sahasına çıkan KAWA hareketi, baştan itibaren Bağımsız, Birleşik Demokratik Kürdistanı kendisine ulusal strateji olarak benimsedi. Sömürgecilerin halkımıza karşı giriştikleri millet olarak tümden ortadan kaldırma savaşına karşı , KAWA geleneği tüm mücadele biçimlerini Kürdlerin yeniden var olma mücadelesinde meşru gördü ve Kürdistan'ın birçok bölgesinde bunu pratiğe aktardı. Ülkemizin bu parçasında "ilk kurşun" espirisi aranmak istenirse o dönemin ortamında aranmalıdır. “Bağımsız bir ülke, özgür, onurlu ve sömürgecilerin sultasından kurtulmuş bir halk için, KAWA hareketi, kendisi ile sömürgeciler arasında var olan tüm köprüleri uçurarak geri dönüşü olamayan bir süreci başlattı. Geliştirilen bu milli tutumdan dolayı, hareketimiz sömürgeci TC'nin açık hedefi durumuna geldi. Hareketimiz hâlâ grup dönemini yaşadığı bir ortamda, sömürgeci TC ile kendisini çıplak bir savaş içinde buldu. KAWA hareketi bir yandan, sömürgeci TC'nin saldırı ve komploları neticesinde bir dizi önder kadro ve militanını kayıp verirken; diğer taraftan, bugün TC ile beraber Kürdleri Türkleştirmek için ortak hareket eden çevrelerin (başında PKK olduğu biliniyor. Kastedilen çevreler, KAWA’nın çatışma içinde olduğu eski Sovyetçi çevreler olsa gerek. Ama bu yaklaşım bana çok gerçekçi ve amacını aşan bir değerlendrime geliyor/Benim notum) "KAWA'nın tüm önder kadrolarını öldürüp, sahip çıkma" komplosuyla karşı karşıya kaldı. “TC, genel olarak Kürd halkına karşı saldırılara geçerken, özel olarak devrimci, bağımsızlıkçı güçleri hedefledi. KAWA Hareketi, bu saldırılarda büyük ve onarılmaz kayıplar aldı. Sömürgeci TC'nin çıplak saldırılarından kurtulan hareketimizin kadrolarının bir kesimi, gruplar halinde ülkemizin diğer parçalarına geçti. Hareketimizin bu gruplarından biride, Suriye devletinin işgali altında bulunan Güney Batı Kürdistana geçti. Hareketimiz prensip olarak kuruluşundan itibaren Kürdistan'ı işgal eden sömürgecilerle her türlü ilişkiyi reddetti. Daha önce bu yönde gelen ilişki önerilerini elinin tersi ile itmişti. “Hüseyin Aslan, Mehmet Emin Mutlu ve Necla Baksi yoldaşların önderliginde bu alana geçen kadrolarımız, Suriye devletinin ihanetle eş anlamlı dayatmaları ile karşı karşıya kaldılar. Kadrolarımız, hareketimizin tezlerine bağlı kalarak, Suriye devletince yapılan dayatmalara karşı açık tutum aldılar. Yoldaşlarımız bu yurtsever ve Kürdistani tutumlarından dolayı Suriye devletinin, “kendi“ topraklarını terketme kararıyla karşı karşıya kaldılar. Ama aynı dönemlerde başkaları Şam'da ve Lübnan'da "Kürdçülük,“ "yurtsevercilik" ve "sosyalistçilik" oynuyordu. “Belirli bir süre Güney Batı Kürdlerinin yanında barınıp ülkemizin diğer parçalarına geçmek için hazırlıklarını yapmaya çalışan yoldaşlarımız, Kürd halkının kanlı düşmanlarının kendilerine karşı imha planlarından habersizdiler. 12 Aralık 1980 gecesi, Türk Genel Kurmayına bağlı Özel Harp Dairesi, Suriye devleti ve Kürd işbirlikçileri ortak bir toplu imha operasyon düzenledi. Bu operasyon 1930 Ağrı isyanı dönemi sonrası TC'nin "ilk sınır ötesi" operasyonu idi. Bu operasyonla bir katliam gerçekleştirildi. Hareketimiz ve Kürdistan bağımsızlık mücadelesi beyninden vuruldu. KAWA Hareketinin kadro ve yöneticilerine karşı yapılan Qamişlo Katliamı, Türk ve Suriye devletleri arasında yapılan işbirliği neticesinde meydana geldi.. “Kürdistan halkının bağımsızlık ve özgürlük savaşçılarına karşı yapılan bu vahşi katliam tüm dünya basınında yer alırken Suriye Devleti, “kendi“ toprakları üzerinde yapılan bu katliamı formalite dahi olsa protesto etme gereğini duymadı. Güdümlü basını olaydan dahi söz etmedi. Çünkü, Suriye sömürgecileri bir yandan Türk sömürgecileriyle birlikte Kürdistan halkının tavizsız, kararlı anti-sömürgeci evlatlarını fiziki olarak yok ederken, diğer taraftan, Bekaa Vadisi ve Şam’da kümelenen Kuzeyli diğer kesimleri daha fazla teslim almak için bu olayı bir gözdağı olarak kullandı. Ama bugün, çesitli çevrelerin Kürd halkının tüm ideallerine ve şehitlerin kanı pahasına elde edilen kazanımlara ihanet ederek, TC'nin çöplüğünde biraz kırıntı koparmak için leş kargalarına dönüştüğü bir ortamda, genel olarak Kürdistan Devrim şehitlerini ve özel olarak 12 Aralık Qamişlo şehitlerini anmak en basit yurtseverlik görevidir.” Yükleniyor...
|