SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() Türk Bölgelerindeki Kürtler, Federal, Bağımsız ve Kon-Federal Devlet İçin Bir Engel Değildir…![]()
ibrahim GÜÇLÜ ibrahimguclu21@gmail.com
Türk Devleti barbar, sömürgeci olduğu kadar garip bir ülkedir de. Türk Devleti’nin kuruluş aşamasında, “var olan”, ihtiyaç duyulan, ağalarının eli öpülen Kürtler, devletin kuruluşundan sonra, devran döndü, Kürtlerin yokluğu, Türk oldukları, ırkçı “Türk Tarih Tezi” ve “Güneş Dil Teorisi” eşliğinde ileri sürülmeye başlandı.
Bu nedenle, uzun yıllar haklı olarak “Kürtlerin varlığı” yokluğu tartışma konusu oldu.
Kürtlerin varlığı ve yokluğu tartışılırken, onunla at başı ya da bir adım sonrasında “Kürtlerin halk mı, milliyet mi, millet mi?” oldukları konusu entelektüel dünyada tartışma gündemine geldi. Şoven ve ırkçı entelektüel dünyası, Kürtlerin millet tanımı içine alınması halinde, Kürtlerin de diğer milletler gibi “kendi kaderlerini kendi iradeleriyle tayin etmesinin” kaçınılmaz olarak gündeme geleceği endişe ve korkusunu taşıyordu. Kürtlerin, özellikle de “kendi kaderlerini kendi iradeleriyle tayin ederken”, “bağımsız devlet” tercihi yapmaları korkulu rüyalara dönüşüyordu. O noktadan sonra, adalet ve vicdan duygularıyla birlikte, entelektüel dünya iflasla karşı karşıya kalıyordu.
Şoven ve ırkçı entellektüel dünyada bu konuda duyulan korku ve kopan fırtına, daha çok “Kürtlerin bağımsız örgütlenmesi” ile birlikte başka bir dehşet dünyasına dönüştü.
Bu konularda yapılan tartışmalar, Kürtlerin ilkeli davranışıyla bir hal yoluna girdi. “Kürtlerin varlığı”, “güneşin balçıkla sıvanmayacak kadar gerçek olduğu” hem yazım dünyasında, hem siyaset platformunda ve hem de mahkemelerdeki hesaplaşmalarda kapsamlı bir çerçeve kazandı. Kürtlerin millet olduğu, sosyolojik, toplumsal, tarihsel gerçeklikleriyle ortaya konularak, tartışmalara nokta konuldu. Aynı zamanda, Kürtlerin de, diğer dünya milletler kadar hak sahibi oldukları/olması gerektiği, bunun en somut halinin en azından birlikte yaşadıkları halklarla federal devlet, ötesinin “bağımsız devlet” ve “kon-federal devlet” olduğu açıkça ifade edilmekle kalınmadı: Bu stratejik hedefe uygun kültür ve örgütlenme oluşturuldu, siyasi çalışma yürütüldü.
Kürtlerin, bağımsız örgütlenme, kendi kaderlerini kendi iradeleriyle - diğer milletler gibi - tayin etmesini kayıtsız şartsız kabul ettikleri bir aşamada, bu düşünce sistematiği bir Türk Devleti Projesi olan PKK ve onun lideri Öcalan tarafından pratikçe rayından çıkarılırken, bir dönemdir açık bir şekilde teorik olarak da savunulmaya başlandı.
Öcalan, 2009 tarihinden itibaren, kendi yuvası ve ana rahmi olan Türk Devleti’nin kollarına döndükten sonra, Kürtlerin federal, kon-federal, bağımsız devlet haklarının olmadığının da ötesine geçerek, Kürtlerin otonomi ve özerklik haklarının bile bulunmadığını savunmaya başladı. Kürdistan’ın Güneyindeki yapılanmayı ta o tarihlerden sonra Ortadoğu’ya, Araplara ve Müslümanlara düşman 2. İsrail Devleti olduğunu ileri sürdü. Bu devletin yıkılması için, Türk Devletinin kendisine yardım etmesi için talepte bulundu.
Kürt ulus devletinin kötülüklerini her fırsatta dillendirildi. Onun takipçileri Apoistler ve müritleri de bu düşünceyi, ölümüne savundular.
Kürdistan’ın Güneyinde güncel ve stratejik hal alan “Bağımsız Kürt Devleti” projesine karşı açıkça savaş ilan ettiler.
Öcalan’ın müritlerinden Hatip Şakşak, hapisten çıktıktan sonra, ayağının tozuyla gazetelere ve televizyonlara, “Kürt ulus devletini çöpe attıklarını” haddini aşan ve Kürt milletinin iradesine saygı duymayan bir şekilde açıklamakla kalmadı. Kürtleri, sömürgeci zihniyet ve kültürle horladı ve küçümsedi. “Kürtlerin para sahibi olmaları halinde ya adam öldürdükleri ya da kadın kaçırdıklarını, Güney Kürtlerinin de paraları olduğu için devlet istediklerini” ileri sürecek kadar ayağa düştü.
Öcalan’ın yazarları, gazetecileri, siyasetçileri, Kandil’deki adam öldürme makinasının başında olanlar da, aynı hikayeyi anlatmanın ötesinde Kürtlerin devletleşmesine savaş açtılar.
Son günlerde de, sömürgeci devletlerin doğrudan Kürtler içindeki bu sözcüleri, Türk Bölgelerinde yaşayan Kürtlerin oraları terk etmeyeceklerini gerekçe göstererek, Kürtlerin devlet olmasının gerçekçi olmadığını savundular. Üstelik de devletin Kürdistan’ı insansızlaştırma sömürgeci ve ırkçı politikasının bir sonucu olarak PKK eliyle Türk Bölgelerine gitmeye zorlanan, sürgün edilen Kürtleri gerekçe göstermenin ne kadar gülünç ve de “yavuz hırsızı ele verme” bir konumda oldukları da ortaya çıktı.
Uzun yıllardır, şoven ve ırkçı Türkler, onların etkisi altında olan Kürtler ve Türkiyeci Kürtler, Türk Bölgelerindeki Kürtlerin varlığını, hatta Kürtlerin Türklerle karşılıklı evliliklerini gerekçe göstererek ; Kürtlerin Türklerden ayrılmayacaklarını/ayrılamayacaklarını, federal, bağımsız, kon-federal devlet istemeyeceklerini, istemediklerini canhıraş bir şekilde savunmaktadırlar.
*****
Bu teze göre: Kürtlerin değil, diğer hiçbir milletin de bağımsız devlet olmaması gerekirdi.
Yunanlılar, Osmanlı İmparatorluğundan ayrılmaya ve bağımsız devlet olmaya karar verdikleri zaman, yalnızca milyonlarca Yunanlı değil, Yunanlılara ait bölgeler Türk tarafındaydılar. Pakistanlılar, Hindistan’dan ayrılmaya ve bağımsız bir devlet olmaya karar verdiği zaman, milyonlarca Pakistanlı Hindlilerin Bölgelerinde; Bengaldeşlılar, Pakistan’dan ayrılmaya ve bağımsız devlet olmaya karar verdiği zaman da milyonlarca Bengaldeşli Pakistanlıların yaşadığı bölgelerde yaşıyorlardı.
Bu durum, Yunanlıların, Pakistanlıların, Bengaldeşlilerin bağımsız devlet olma isteklerinin ve bağımsız devlet olmalarının önüne geçmedi/geçemedi.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, 16 millet, bağımsız devletlerini kurdular. Bu milletler, bağımsız devlet olmaya karar verdikleri zaman, Rusya Federal Devleti bölgelerinde milyonlarca milletdaşları yaşıyorlardı. Bağımsızlığını ilan den devletlerin bünyesinde de milyonlarca, yüzde 20’lik ve yüzde 30’luk oranda Ruslar yaşıyorlardı.
Yugoslavya’nın dağılmasından sonra devletlerini kuran milletlerin de, böyle bir kadere sahip oldukları ve böyle bir gerçeği yaşadıkları hemen saptanabilir.
Dünyadaki diğer milletlerin de durumu incelendiği zaman, farklı durumda olmadıkları görülecektir.
Kürt milleti bölünmüş bir millet. Değişik sömürgeci devletlerin hegemonyası altında yaşamını devam ettirmektedir. Ayrıca Kürtler, kendi topraklarının dışında da başka ülkelerde başka milletlerin toprakları üzerinde, o milletlerle ortak bir yaşam sürdürüyorlar.
Bulunulan aşamada Kürtlerin her bir parçada kendi başlarına federal, bağımsız, kon-federal bir devlet olmaları gerçekçi bir durum. Kürdistan’ın Güneyindeki durum bunun en somut örneği.
Irak Federal bir devlet olduğu zaman, Kürdistan da federe bir devlet oldu. Kürtler Güney Parçasında şimdilerde de bağımsız ya da kon-federal bir devlet olmak için çalışmalar sürdürüyorlar. Bu koşullarda, Bağdat’ta ve diğer Arap Bölgelerinde yaşamını sürdüren yüz binlerce Kürt var. Yukarıdaki tez geçerli olsaydı Kürdistan Güney parçasında yaşayan Kürtlerin, federal devlet kurmaması, şimdilerde de bağımsız ve kon-federal devlet talep etmemesi gerekirdi.
Kürdistan’ın Kuzey Parçasında da,
1- Yüzlerce yıl önce Türk Bölgelerine gelip yerleşen ve kendileri için bir bölge oluşturan, “Anadolu Kürtleri” var. Bu Kürtler tam anlamıyla ulusal-etnik ve toplumsal bir kategori oluşturuyor.
2- Kürtler, 1919 başlayan ve 1938 yılında sonuçlanan Kürt Milli Ayaklanma Hareketlerinin barbarca askeri güçlerle bastırılmasından sonra, Türk Bölgelerine kitlesel sürgüne gönderildiler,
3- Ekonomik nedenlerle Batıya yerleşen Kürtler var.
4- 1983 yılında Türk merkezli PKK Eylemliliğinin sonucu Türk Bölgelerine kaçan, sürgün edilen Kürtler var.
5- Kürdistan’ın Kuzeyinden Ermenistan’a, oradan da Stalin siyaseti sonucu Gürcistan’a, Azerbaycan’a ve diğer eski Sovyetler Birliği Cumhuriyetlerine sürülen Kürtler var.
Kürdistan’ın Kuzeyindeki bu gerçeklik Kürdistan’ın Doğu ve Güney Batı parçalarındaki Kürtler için de geçerlidir. Milyonlarca Doğu Kürdistanlılar, Fars ve Azerbaycan bölgelerinde; yüz binlerce Güney Batılı Kürtler Arap Bölgelerinde yaşamaktadırlar.
Dünya gerçeklerinin de gösterdiği ve ortaya koyduğu gibi, Kürdistan’ın her parçasında Kürtlerin federal, bağımsız ve kon-federal devlet istemelerinin ve kurmalarının önünde Kürdistan’ın dışında yaşayan Kürtlerin varlığı bir engel değildir.
Federal, Bağımsız ve Kon-Federal Kürdistan gerçeğinde, Kürdistan dışındaki Kürtlerin küçük bir kesiminin Kürdistan’a dönmeleri söz konusu olacaktır. Diğer Kürtler de kendi azınlık, milli, demokratik, toplumsal, ekonomik haklarına kavuşmuş bir statüde yaşamlarına devam edeceklerdir..
Federal, Bağımsız ve Kon-Federal Kürdistan’da, Kürdistan dışındaki Kürtlerin dönmelerine gerek yok. Özellikle de Kürdistan’ı sevmeyenlerin dönmelerine hiç gerek yok. Yine Kürdistan’ı sevmeyenler de Kürdistan’ı terk edebilirler.
Bu bağlamda, Hatip Şakşak’ın Kürdistan’da yaşamasına gerek yok. O Bodrum’a yerleşebilir. Kendi duygularını tatmin edebilir!!!
Erciş/Van, 3 Ekim 2014
Yükleniyor...
|