SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() Türk Bölgesinde ve Kürdistan’da Olanlar Derin Bir Stratejinin Ürünüdürler…![]()
ibrahim GÜÇLÜ ibrahimguclu21@gmail.com
Kürtler Kobani'de büyük bir felaketle karşı karşıya. Kobani, barbar ve faşist zihniyetli Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün kuşatması altında. Bu kuşatmanın katliamla sonuçlanacağıyla ilgili korkular taşınıyor. Mutlak anlamda katliam olacağını ileri sürmek doğru değil. Çünkü Kobani boşalmış durumda. Ya da en azından PKK/PYD’nin halkın katliamla karşı karşıya kalmaması için tedbirler alması, şehri boşaltması gerekir!!! Bu yapılmamışsa, PKK/PYD bunun hesabını verecek durumda olamaz. Bunun yanında şehirde sokak savaşı katliamı hızlandıracak bir askeri stratejidir. PKK/PYD’nin bu stratejiyi benimsememesi gerekirdi. O konuyu bir tarafa bırakarak başka gerçeklere işaret etmek istiyorum. Birinci gerçek: Suriye’de sivil ayaklanma ve iç savaştan sonra, Kürdistan örgütleri doğru bir strateji ve mücadele biçimini benimsediler. Kürdistan örgütleri, Baas rejiminin yıkılmasını, demokratik parlamenter çoğulcu bir sistemin oluşmasını, devletin federal yapıya kavuşmasını, strateji olarak zaman için de sistemli hale getirdiler. Suriye’deki muhalefetle birleşerek bunu gerçekleştirmenin olanaklı olacağını ortaya koydular. Mücadele biçimi olarak da demokratik ve sivil mücadele biçimini karar altına aldılar. Bu nedenle silahlanmaya karşı çıktılar. Her hal ve şartta Kürtlerin, Suriye’de ulusal demokratik haklarına kavuşacaklarını, belli bir siyasi statü kazanmaları için şartların olgunlaşacağını biliyorlardı. PKK/PYD ise, Baas rejimini güçlendirmek ve kendisi için egemenlik alanı yaratmak için silahlandı. Bu yapılanma, Kürt halkını büyük bir tehlike ile karşı karşıya bıraktı. İkinci gerçek: PKK/PYD, Suriye’de, sivil ayaklanma başlamadan ve iç savaştan önce Baas Diktatörlüğüyle işbirliği halindeydi. Ayaklanma ve iç savaş sonrasında da bu ilişkilerini daha da geliştirdi. Kürtlerin tümü ve Araplar, Baas rejiminin yıkılmasını, tasfiye edilmesini, çoğulcu parlamenter bir sistemin oluşmasını savunurken ve bunun için mücadele ederken, PKK/PYD Baas rejiminin tasfiye edilmesine karşıydı. Bu nedenle, rejimle işbirliği, muhalefetle çatışma içinde oldu. PKK/PYD’nin bu politikası, açık bir şekilde büyük bir tehlike oluşturuyordu. Çünkü bir noktadan sonra Baas rejiminin devam etmesinin olanağı yoktu. Ya devrilip gidecek, yada egemenlik alanlarının çoğunu kaybedecekti. Sonuç olarak da öyle oldu. Muhalefet güçleri, birçok alanda egemen hale geldiler, kurtarılmış bölgelere sahip oldular. IŞİD, Rakka, Derê Zor, Hasekî’nin büyük bir bölümü başta olmak üzere Suriye’nin üçte birine egemen oldu. Bu durumda, PKK/PYD’nin rejimle işbirliği, her hal ve şartta Kürtlerin başına bela getireceği, açıktı. Rejimin kendi güvencesi için, Kürt Bölgelerini PKK/PYD’ye teslim etmesi, tehlikeyi daha da büyüttü. Baas rejimi kendi muhalefetini zayıflatmak için, muhalefet güçlerini PKK/PYD’ye saldırtmak gibi bir taktiği izledi. Bugün Kobani’nin IŞİD Kuşatması altına girmesi bu yanlış siyasetlerin ürüdür. PKK/PYD rüzgar ekti, fırtına biçmeye başladı. PKK/PYD Baas rejimiyle ittifak ve işbirliği içinde olmasına rağmen, Kobani’nin IŞİD’in kuşatması altına girmesine rağmen, Baas rejimi Kobani için kılını bile oynatmadı.. PKK/PYD Türkiye’den ve Koalisyon güçlerinden medet umarken, yardım talep ederken, silah isterken; Suriye rejimi ile ilgili bir tek talepte bulunmadı. Lafta etmedi. Oysa Rejim kendi egemenliği altında olan Kobani’yi korumak görevine sahiptir. Gerçek durum bu iken, PKK/PYD’nin Baas rejiminden talepte bulunmaması, rejim hakkında laf etmemesi çok dikkat çekici değil mi? PKK/PYD bu durumda kendi müritlerini aldatabilirler, peki aklı başında olan Kürtleri nasıl kandırabilirler. Üçüncü gerçek: PKK/PYD, Türk Devletine karşı güya savaş içinde olan bir örgüt!!! Belli bir dönemdir, karşılıklı çıkarlar gereği, silahlı çatışmaların durdurulması bu gerçeği değiştirmez. Buna rağmen, PKK/PYD, Türk Devletinden silah yardımı talebinden bulunabildi. Bunu talep ederken de, bunun çok doğal bir şey olduğunu çevresine anlatmaya çalıştı. 1-Türk Devleti, kendisine karşı savaş halinde olan bir örgüte ilah yardımı yapacak kadar aptal olabilir mi? PKK/PYD aptal olabilir, peki çok tecrübeli Türk Devleti bu aptallığı göstereceği nasıl düşünülebilir? 2-Madem ki PKK/PYD’nin Türk Devleti’nden beklentilerini var, hatta Salih Müslim ve Kandil Türk Devleti ile silah yardımı, Serêkaniyê’den Kobani’ye kadar bir koridorun açılması konusunda anlaştıklarını söylüyorlar. O zaman Kürdistan’da ve Türk bölgelerinde, şehirleri yakıp yıkmanın anlamı ne? Kitlesel gösterilerle, Kobani halkına destek vermek, iyi bir iş, bir görev. Peki sağı solu kırmak, halkın dükkanlarını yıkmak, malına zarar vermek de ne oluyor? Eğer bunları PKK yaptırıyorsa, ki PKK yaptırıyor, bu Kürtleri Kobani’de olduğu gibi ateşle ve katliamla karşı karşıya bırakmak değil midir? 1984 yılından bu yana Türk Devleti ile zamana yayılarak planlı bir şekilde yapılan katliamdan ölen 100.000 Kürt az mı geldi? Yakılan ve yıkılan köyler, Türk bölgelerine göç eden milyonlarca Kürt gerçeği unutuldu mu? Dördüncü gerçek: PKK/PYD dışındaki Kürdistan örgütlerinin, silahlı güçlerinin Kobani’ye gitmek ve orada IŞİD’e karşı savaşmak için talepte bulunmalarına rağmen, PKK/PYD’nin buna izin vermemesi, Kobani’de katliamın yapılmasını kendi örgüt çıkarları için istemek anlamına gelmez mi? Kürdistan’da Baas rejimi adına tek egemen otoriter, despotik güç olmaya devam etmek anlamına gelmez mi? Beşinci gerçek: Güney Kürdistan’dan pêşmergenin Kobani’ye yardım etmesi konusunda büyük bir demagoji ve manipülasyon olmasına rağmen, halen pêşmergenin Kobani’ye gelmesi konusunda bir talep de yok. Bu nasıl bir mantık ve yaklaşım? Anlamak oldukça zor. Elbette Pêşmerge istense de, pêşmergenin gelmesi için federal merkezi yönetimin ve Kürdistan parlamentosunun karar vermesi gerekir. Ayrıca pêşmerge Kürdistan’ın Güneyinde ve Irak’ta IŞİD’e karşı bir var olma ve yok olma mücadelesi içinde. Kürdistan’ın kendi pêşmerge güçlerini göndermesi ne kadar doğru, rasyonel olur, o da ayrı bir tartışma konusu. Bunun yanında pêşmergenin geliş yolu olmadığı gibi, motorize güçlerle gelmemesi halinde, IŞİD’de karşı etkin olamayacağı da bir gerçek. Bunun dışındaki yaklaşımlar da duygusal yaklaşımlardır. Altıncı gerçek: Pêşmergenin geliş yolu varsa, gelebilecekse, Kürdistan’ın Güneyindeki, Kamışlo ve Efrin’deki PKK/PYD silahlı güçleri, neden Kobani’ye gitmiyorlar? Kürdistan’ın Güneyinde PKK silahlı güçlerine ihtiyaç da yok. Buna rağmen halen orada neden bulunmak istiyor? PKK gelecekte Kürdistan’daki işgal alanlarını genişletmek için bir plan içinde mi? Şengal’de kanton ilanı talebi ve Şengal’i merkez haline getirme istekleri bunun en somut örneğiydi. Yedinci gerçek: PKK/PYD’nin Kobani’ye destek anlamında sağı solu dökmesi, üzüm yememesinin, bağcıyı dövmesinin, başka bir amacının olduğu anlamına geliyor. Kandil, Öcalan’la MİT aradsındaki anlaşmayı bozmak istiyor. Kobani’yi de gerekçe haline getiriyor. Bu oldukça tehlikeli, Kürt çıkarlarına aykırı bir tutumdur. Sekizinci gerçek: PKK/PYD, Kürtlere zarar vermek istiyor. Bu nedenle, Kürtlerin, bölgede Kürt olmayanların; kendilerine ideolojik ve siyasi olarak karşı olanların mallarına ve canlarına zarar veriyorlar. Dokuzuncu gerçek: PKK/PYD, IŞİD ile Kürdistan’daki islamcı kişiler, kurumlar, örgütler arasında paralellik kurarak saldırıyor. Belirli Kürt şehirlerinde PKK Hizbullah taraftarlarının çatışması, bu çatışmaların ölümle sonuçlamnması bunun en somut örneğidir. Bu durum, Kürtlerin sosyal ve siyasl dokususna zarar verecceği gibi, Kürt ulusal çıkarlarına taban tabana da zıttır. Yeni çatışmalara gebelik yapacak güçtedir. Çünkü olup bitenler derin bir stratejinin sonucudur. Bunun sorunmlusu da PKK’dır. Onuncu gerçek: Kobani’yi desteklemek için Kürtlerin demokratik bir tazda sokağa çıkmaları, mitingler yapmaları kadar doğal bir şey yoktur. PKK/HDP’nin bu yolu seçmeyerek, kriminal bir yolu, insanları gelişi güzel sokağa çıkarması, bundan da amaç, yıkıcıların sokağa salınması anlamına gelir. Açık ki, PKK/HDP'nin Yaptığı Üzüm Yemek Değil Bağcıyı Dövmek: Kandil Eğer Öcalan MİT ilişkilerinden Memnun Değilse ve Bunu Bozmak istiyorsa Halka ve Halkın Malına Zarar Vermesine Gerek Yok. Başka Siyasi Gerekçeler Bulabilirdi. Ama bütün bu olup bitenlerden, PKK/HDP’nin derin bir stratejiye hizmet ettikleri gerçeği yanında, uyuyan derin güç odaklarının da harekete geçtiğini ortaya koymaktadır. Kemalistlerin ve CHP’lilerin el birliğiyle PKK/HDP’yi desteklemesi bu derin strateji görüşümüzü fazlasıyla doğrulamaktadır. Bölgedeki İran ve Suriye sömürgeci devletlerinin, onun destekleyicisi olan uluslararası güçlerin (Rusya, Çin) bu durumdan memnun olduklarından da şüphe yok. Onbirinci gerçek: Son iki günde ortaya çıkan gelişmeler, PK/HDP’nin eylemleri, Kobani’deki halkımızın davasını da kirleten bir gelişmelerdir. PKK’nın bu tutum ve davranışlardan hızla vazgeçmesi gerekir. Amed, 8 Ekim 2014 Yükleniyor...
|