Hostesler kapıda
yolcuları karşılıyorlar;
'Uçağımıza hoş geldiniz'
bazı yolcuların kabine
getirdikleri aşırı yükler, valizler
poşetler, kutular üst üste yığınla
elbette haklarıdır, getirecekler
ancak uçağa sokulanları
daha sonra
başımıza geleceklerden anlıyoruz.
uçak havada, sağa-sola yalpalarken
alnımızın orta yerine,
omuzlarımıza doğru
şap, şap bir şeyler damlıyor
bu ne demeye kalmadan
bunun kabine yerleştirilen
yoğurt kovalarından birinin devrildiğini anlıyoruz.
kabinetin alt tarafı bembeyaz
önümüzdeki ve arkamızdaki
3 sırada oturanlar
üstümüz, başımız batmış durumda
bir yandan gülüyorum,
bu nedir, nasıl iştir diye
hostesler koştururken
bir teyzemiz, yoğurt kovalarının kendisinin
olduğunu, uçağı kullanan pilota
hosteslere dünyanın lafını saydırarak
yoğurdunun neden döküldüğünün hesabını istiyordu.
herkes peçetelerle uğraşıyor
etraf biraz temizlendi,
ancak üstümüz başımız rezil bir durumda.
Uçağın tekerleği yere değer değmez,
daha 1 dakika geçmeden,
o kemerlerin açılma sesleri,
telefonlar bir bir açılırken,
bir gürültü, bir kıyamet,
sorma gitsin.
Kimisi telefonu çoktan eline almış,
sohbeti koyulaştırmış bile, neler anlatacak ki
"Biz yetiştik, şuna selam, buna selam....."
derken telefon konuşmaları biribirine karışır
uçakta bulunan herkes bu konuşmalara
istemeden de olsa ortak olur.
öte yandan,
zavallı hostesler, habire anons yapıyorlar,
'Lütfen uçağın kapısı açılıncaya kadar,
yerinizden kalkmayınız, elektronik cihazlar ve
cep telefonlarınızı kapatınız'
bu anonslar üst üste yapılırken,
yolcuların bir çoğu
bu anonslar olmamış gibi
duymazlar bile,
anonslar üst üste gelirken,
direk olarak uyarılan yolcuların bazıları
işi kabalığa, hatta kabadayılığa
götürecek kadar cüret edebiliyorlar.
hosteslere bir bakış, neredeyse dövecekler
neyse uçak henüz yerine ulaşmaya çalışırken,
lambalar dahi yanmamış,
bu kez valizler yerlerinden çıkarılmaya başlar
tekrar anonslar başlar ancak dinleyen olmaz,
çok gerilerden valizlerini yüklenerek
önlere doğru sıkış tepiş bir ilerleyiş,
önde oturanların neredeyse tamamının
yerlerinden kalkmalarına izin dahi verilmez
ne olur, ne olmaz,
ya uçaktan inmelerine izin verilmese
ne yaparlar AlimAllah
gelen yolculardan birinin cebindeki
biniş kartı gözüme takıldı,
28A yazıyor.
biz 4. sıradayız, önümüzü valizlerler doldurdu,
nasıl bir acele, nereye yetişiyoruz.
O da ne, önümüze kadar gelen 28 A o yolcunun
valizlerinden birinden kırmızı bir sıvı
uçağın koridorlarında iz çizerek,
gerilere kadar uzanmış
ayrıca bir koku sorma gitsin
bilmeyen valizde ceset mi var
diye bile düşünebilir.
sonradan ne olduğunu öğreniyoruz.
Buzları çözülmeye başlamış etler.
evet herkes memlektinden bir şeyleri
büyükşehirlere, kızına, oğluna, dostuna, sevdiklerine
ulaştırmanın heyecanını anlıyoruzda,
bu kadarı biraz fazla olmamış mı,
değer mi bunca insanın
hakkını yemeye, bu kadar rahatsızlık vermeye
değer mi be canım teyzecim
neden böyle yapıyorsun.
emin olun getirdiğiniz her şey ama her şey
artık büyükşehirlerin hepsinde, heryerlerinde var
yapmayın bunu,
inanın bunlar hiç doğru ve güzel şeyler değil...
Bu yazılanlar Anadolu'dan, büyükşehirlere
doğru hemen her yerde
oldukça sık görebileceğiniz
manzaralar,
olmasa daha iyi olmaz mı sizce?