SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() YASALARI YAPANDA ÇEKLERİ İMZALAYAN CHP DEĞİL MİYDİ?CHP Kurultayı yapıldığında ve yeni A Takımı belirlendiğinde, söz konusu takımdan hiçbir şey çıkmayacağını, her zaman eski şarabı yeni şişeye koyan CHP’nin Kürt algısı ve fobisinin değişmeyeceğini ve buna karşın CHP Kuran-Kerimin kılıfını bile giyse tüm Türk milleti tarafından da algısının değişmeyeceğini söylemiştim. Önce CHP’li Gülsüm Bilgehan ne demişti? “Kürtler iyi ki sürgün oldular, iyi ki olaylar oldu. Hiç olmazsa Batı illerine geldiler. Okuyup adam oldular.” demişti. Dün de Birgün Ayman Güler’in ulusalcılık damarı tutmuş ve “Türk milletiyle Kürt halkını eşit olarak gördüremezsiniz.”demişti. Öyle anlaşılıyor ki; Güler’in, Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti Devleti ortak Türklerin ve Kürtlerin vatanıdır” sözünü de unutmuş. Eee canım ne olacak? Dedesi İnönü’nün gururla sunduğu ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçe’nin Dersim semalarında Kürt çocukları üzerine yağdırdığı deneme bombardımanı, zaferle sonuçlanmış(!), CHP ulusalcılığını dünyaya ispatlamış, İstiklal mahkemeleri kurulmuş, binlerce insan yağlı şeritlerle idam edilmiş, darbe üstüne darbe yapılmış ve en nihayetinde Türk milleti hizaya getirilmiş, adam edilmişti. Atatürk’ün her dediği ayet gibi kabul edilmiş, Atatürk 80 yıldır silah ve kanun zoruyla korunmuş, laiklik teminat altına alınmış(!) ve millet muasır medeniyete ulaştırılmıştı(!). Bunlar ne gerçeği söyleme cesaretine sahipler ve ne de adaleti severler. Zulüm, inkar, asimilasyon ve ret onların damalarına işlemiştir. Hani Santiago Ramany Cagal: “Hiç düşmanın yok mu? Bu nasıl mümkün oldu? Her halde ya gerçeği hiç söylemedin, ya da adaleti hiç sevmedin!” der ya, bu CHP zihniyeti de aynen öyle. 12 Eylül Referandumunda 104 konuşma yapan CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun ağzından tek bir Kürt kelimesi çıkmadı. Kendisine yöneltilen bütün sorulara karşı kıvırıp durdu. “İsterseniz terör sorunu deyin, isterseniz Güneydoğu sorunu, isterseniz Kürt sorunu, isterseniz ekonomik sorun deyin…” gibi oryantalist cevaplarla durumu geçiştirmeye çalıştı ve halende aynı yöntemi kullanmaktadır. Bir defa bir sorunu adıyla çağırmamak yalan söyleme sanatından başka hiçbir şey değildir. Başbakan Erdoğan İmralı sürecini başlatmakla, sorunu kararlı, şeffaf ve açık diyaloglarla götürmekle tarih yazdığını unutmamak lazımdır. Bunu gören CHP’nin kıskançlık duyguları zirve yaptı. Bu kıskançlığı BDP ve hatta PKK’de de görmek mümkündür. -Ki çok hassas olunması gereken süreçte BDP Milletvekili Ahmet Türk’ün “hükümet Kürt halkının üzerine bombalar yağdırıyor” demesi sürecin ruhuna uymuyor. Eğer bombalar sorgulanacaksa, geçmişle cesurca hesaplaşılacaksa ve yeni bir sayfa açılacaksa o zaman PKK’nin de Kürt halkının, Türk halkının ve bilimum bütün Türk milletinin yüreğinde patlattığı bombaları da sorgulamak lazım. Gaziantep’te, Diyarbakır Koşuyolu’nda, Anakara Anafartalar ve Kumrular’da ve Antalya’da atılan bombaları da sorgulamak lazım. Barış masasında tek taraflı ve yanlı argümanlarla oturulmaz. BDP Lideri Demirtaş’ın “sayın başbakan masanın iki tarafında da kendisi oturmak istiyor” cümlesinin ifadesinin reel bir karşılığı yoktur. Bu masaya Kandil’i, KCK’yi ve Avrupa kanadını da katmanında gereği yoktur. Burada Berthol Brecht: “Bir fikrin etkinliğinden söz edebilmek için, kimden kaynaklanıp, kime yöneldiğine bakmak gerekir” sözünü hatırlatmak isterim. Çünkü KCK’nin ilk kuruluş maddesi “KCK’nin kurucusu ve önderi Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dır” deniliyor. Eğer KCK’nin başkanı Öcalan ise o halde neden ayrıca KCK şartı getiriliyor diye sormak gerekmez mi? Kandil bizim liderimizdir Öcalan demiyor mu? Diyor. Kandil şartını koymanın anlamı ne? Amaç Öcalan’ı saf dışı etmek mi, barışı sabote etmek mi, hükümetin seçimlerde kazanacağı zaferi kıskanmak, kendi rantlarını düşünmek mi? Binlerce kez Öcalan irademizdir diye dünyaya deklare etmediniz mi? Ettiniz. O zaman bu ipe un sermek niye? Gunter Holzmann: “Yarınlardaki mücadelemiz için, daha özgür, daha adil, daha eşitlikçi, daha kardeşçe ve dayanışmacı bir dünya için, mücadele hafızamızı canlı tutmalıyız.” Diyor. Evet artık CHP’nin, BDP’nin, MHP’nin, Ak Parti’nin ve bütün milletin çabası da bu yönde olmalıdır. Hepimiz onurlu, adil, eşit ve kardeşçe yaşam için yepyeni bir sayfa açmalıyız. Geçmişe takılıp, geçmişin acılarını emmemeliyiz. Hamasi, ranta dayalı nutukları atmamalıyız. Hiç şüphesiz ki; tarihe avcılar tarafından değil aslanlar tarafından bakıldığında, Türkiye Cumhuriyeti devletinde sadece Kürtler değil, Türklerde idamlardan, darbelerden, işkencelerden, insanlık dışı fişlemelerden ve hukuksuz uygulamalardan dolayı isyan etmiştir. Acı ve yıkımları yaşamıştır. CHP zihniyeti köylü isyanları, işçi isyanları, inancından ötürü dışlanmış başörtülü isyanları, boyunduruğuna aldığı tüm hakların isyanları ve tüm ezilenlerin başkaldırı isyanları üzerinden silindir gibi geçip ezmiştir. Bütün Türk milleti bu cunta ve militarist rejime isyan etmiş ve ben varım demiştir. Ama Birgün Ayman Güler gibi aymazlar bu milleti görmezden gelmişlerdir. Halende gelmeye devam ediyorlar. Kürt halkının Türk halkıyla asla bir savaşı olmamıştır. Kürt halkı ve Türk halkı cunta rejimiyle, sistemiyle mücadele etmiştir. Gelin görün ki; kendisine devrimciyim diyen Gülsüm Bilgehan gibiler, devrimci olan sadece ama sadece gerçeğin kendisi olduğunu bilmiyorlar. Eleştirel düşünceye tahammül edememişlerdir, alternatif düşünce üretememişlerdir ve bir kısır döngü içerisinde kapana kısılıp kalmışlardır. Bu millet için yapabildikleri, başarabildikleri tek şey; sırça köşklerinde yasalar yapmışlardır ve çekleri imzalamışlardır. İktidarları döneminde sadece kendilerinin eliti olan insanlara yaşam hakkını sunmuşlardır. Anadolu insanına yaşama hakkı tanımamışlardır. Yükleniyor...
|