Yaşam Hakkı İhlali ne demektir?

Her ne kadar birinci, ikinci, üçüncü kuşak olarak insan hakları kategori edilse de aslında en önemli hak tabiî ki yaşam hakkıdır.

Yaşam Hakkına üç açıdan devletlerin ihmali olabilir ve devlet herhangi bir ihmale fırsat tanıdığı zaman sorumluluk altında kalır, hatta tazminat ödemek durumunda bile kalabilir.
Bunlar,

1-Negatif açıdan yaşam hakkına müdahale;

Bir suçluyu yakalarken haklarına dikkat etmek, suçlu kaçtı diye ölümcül düzeyde çapraz ateşe tutmamak, hatta silahlı mukavemette bulunsa bile mümkün olduğu kadar öldürmeden canlı yakalanması için fırsat kollamak.

2-Pozitif açıdan yaşam hakkına müdahale;

ale,
3-Usulen yaşam hakkına müdahale,
Negatif açıdan yaşam hakkına müdahale bir asiyi, bir suçluyu yakalamak, etkisiz hale getirmek için yapılan operasyonlarda yaşam hakkı ihlalinin olmaması için mümkün olduğu kadar var olan her yol denenmelidir. Eğer kolluk kuvveti en son uygulaması gereken yöntemi en başta uyguluyorsa ki bu da zanlıya ateş etmektir, işte burada bir yaşam hakkı ihlali söz konusu olu, hatta medeni dünyada kaçmakta olan bir kimseye ateş dahi edilmez ;ola ki yere düşüp, ölmek durumunda kalabilir onun için polisin önce havaya sonra ayağına sonra gerekirse; mesela zanlı silahlı ve ateş ediyorsa zanlıya ateş edebilir.
Pozitif yolla yaşam hakkı ihmaline gelince bir devlet vatandaşını yaşatmakla yükümlüdür, eğer gerekli sağlık hizmetleri sunmuyorsa, vatandaş bilinçsiz bir şekilde dere yatağında ev yaptığı halde devlet uyarmamışsa, ya da vatandaş açlıktan ölmüşse burada yine devlet sorumludur ve yaşam hakkı ihlalinde hissesi vardır.
Usul açısından yaşam hakkı ihlaline gelince, diyelim ki bir dava açılması lazım,
1-Yasal bir soruşturma,
2-Yargı bağımsızlığı,
3-Yargıcın muktedir oluşu,
4-Şeffaflık,
5-İvedilik,
Eğer bunlardan herhangi birinde bir aksama olursa sorumluluk devletindir.Bir anlık düşünüp bu beş şartı aklıselim ölçüsüne varalım bakalım görülen o ki bir şartın dahi eksikliği telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir, Peki bizim ülkemizde acaba neden bu nitelikte hak hukuk takibi olamıyor zaman zaman. Örneğin Uludere faciasında: Acaba bizde akıl tutulması mı? Var yada akıl tutulması mı söz konusudur? Vicdanınıza havale ediyorum.Sağlığına katkı verme açısından haklarını ihmal etmemek; gerekli muayene ve tedavi fırsatını tanımak, bir hasta hastalığı için gerekli ilaca ulaşamıyorsa devletin imhalı ve kişinin hak ihlali söz konusudur.

3-Usul açısından hak ihlali;

Usul açısından yaşam hakkı ihlaline gelince, diyelim ki bir dava açılması lazım,

1-Yasal bir soruşturma,
2-Yargı bağımsızlığı,
3-Yargıcın muktedir oluşu,
4-Şeffaflık,
5-İvedilik,

Olmazsa olmaz şartlardandır.

Eğer bunlardan herhangi birinde bir aksama olursa sorumluluk devletindir.Bir anlık düşünüp bu beş şartı aklıselim dairesinde  bakalım görülen o ki bir şartın dahi eksikliği telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir, Peki bizim ülkemizde acaba neden bu nitelikte hak hukuk takibi olamıyor zaman zaman..

*Bir hak ihlali olduğu zaman en kısa zamanda yasal soruşturma açılmalıdır. Sebepsiz, erteleme de aynı zamanda bir suçtur, hak ihlaline gidiyor.

*Yargının bağımsızlığı; bu yargı aynı zamanda bağımsız olmalı ve hak ve adaletin tarafı olmalıdır

*Yargının muktedir oluşu; Davayı yürüten yargı mensubu kimselerin aynı zamanda kudret sahibi olmalıdır.Verdiği talimat yerine gelmeli, istediği evraka zaman kayıp etmeden ulaşabilmelidir.

*Şeffaflık :Soruşturma sürecinin şeffaf olması lazım ve her hangi bir kuşkuya meydan vermemelidir.

*İvedilik:Zaman kaybına meydan vermeden seri bir şekilde soruşturma yürütülmelidir

Bütün bu vasıflara bakıldığı zaman Roboski süreci ele alındığında ilk madde hariç diğerlerinde apaçık bir insan hakları ihlali söz konusudur. Birinci madde hariç diğer maddeler yerine getirilmemiştir; bu yönüyle  %80 bu vasıflardan yoksun bir soruşturma süreci yaşandı, çünkü sadece yasal soruşturmanın açılması var, gerisi paldır küldür, umutları öldür tarzı oldu. Neticesine gelince keşke soruşturma da açılmasaydı diyesi geliyor insanın.

Meclis araştırmasından umut yok, yargıdan haber yok, kamuoyu yanıltılıyor.

Bu ve buna benzer zulümlerden kurtulmak için,

1-En az yedi yıl avukatlık mesleğini düzgün icra eden kimselerden hakimler seçilmeli,

2-Devletin avukatı konumunda olan savcının mahkeme heyeti platformunda bir an evvel Vatandaşın avukatı hizasına inmelidir.

3-Ayrımcılık zihniyetini içeren bakış açımızı değiştirmeliyiz, bu beladan kurtulamıyorsak yargıdan ayrılmasını bilmeliyiz.

O zaman bekli de birileri “Zulme uğrasam da yargıda hakimler var” diyebilirler.

Alem bilsin ki insan hakları aktivistleri olarak bu davanın peşini bırakmayacağız, bu zulmün örtbas edilmesine müsaade etmeyeceğiz.

Bu haksızlığın peşini bırakmama adına tüm Anadolu insanını yardıma davet ediyorum.Bu gün dünya yarin ahret unutmayalım, Yoksa bu ve buna benzer bir sürü hak kayıpları olabileceği gibi yeni yeni haksızlıklar da yaşanabilir!..

Her türlü zulme hayır diyor, Allah acı, keder vermesin, gelen de Yüce Allah’tan olsun diyorum.

ALLAH HEPİMİZİ ZALİMLERİN ZULMÜNDEN KORUSUN

ZALİMLER İÇİN YAŞASIN CEHENNEM